İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan "Enosis", yani Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak için harekete geçtiler. 1947 yılında Yunan parlamentosu adanın ilhakı yönünde bir karar aldı. Adanın kendilerine verilmesi karşılığında ABD ve İngiltere'ye adada bir üs verilebileceğini açıkladılar.
Rumlar 15 Ocak 1950'de adanın Yunanistan'a ilhakı konusunda bir oylama yaptılar. Ancak bu oylama İngiltere ve Türkiye tarafından tanınmadı. Yunanistan, Kıbrıs meselesini 1954'te Birleşmiş Milletler'e götürse de bir başarı sağlayamadı. Bu arada Yunanistan'dan gelen Albay
Grivas 1955'te EOKA terör örgütünü kurdu ve Ada'daki şiddet eylemleri giderek arttı.
Deniz çıkarma birliklerimiz.
TÜRKLERİ KATLETMEYE BAŞLADILAR
Kıbrıs meselesi, 1950'lerden itibaren Türk dış politikasının temel konularından biri oldu. Kıbrıs meselesi Türkiye'de milli bir dava olarak ele alındı. Herkes Kıbrıs davasına sahip çıktı. EOKA'nın terör eylemleri neticesinde çok sayıda Kıbrıslı Türk yerlerini terk etmek zorunda kaldı. Rumların terör eylemlerine karşılık Kıbrıslı Türkler kendilerini savunmak için 1 Ağustos 1958'de
"Türk Mukavemet Teşkilatı"nı (TMT) kurdular.
1958'de adadaki Türk-Rum çatışmasının yaygınlaşması üzerine taraflar 11 Şubat 1959'da Zürih'te ve 19 Şubat 1959'da Londra'da antlaşma imzaladı. Anlaşmaların neticesinde Türkiye, İngiltere ve Yunanistan'ın garantörlüğünde, her iki toplumun eşit statüde olduğu bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurulması kararlaştırıldı. Bu şekilde adadaki İngiliz idaresi sona erdi. 16 Ağustos 1960'ta bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildi.
Mehmetçik Kıbrıs'ta.
Böylece Rumların Enosis hayallerine set çekilirken, adadaki Türk halkının bir azınlık olarak değerlendirilmesinin önüne geçildi. Ancak Cumhurbaşkanı olan
Makarios, Zürih ve Londra antlaşmalarının Türklere adil olanın ötesinde bir hak tanıdığını iddia ederek antlaşma şartlarına aykırı davranmaya başladı. Bu durum Kıbrıs Türkleri ve Türkiye tarafından reddedildi. Bunun üzerine Rumlar, Kıbrıs Türklerinin adadan atılması ve yok edilmesini öngören Akritas Planı'nı devreye soktular.
21 Aralık 1963'te Kanlı Noel olarak anılan günde EOKA'cılarla Kıbrıs'taki Yunan alayına mensup askerler harekete geçerek Türkleri katlettiler. 25 Aralık 1963'te Kıbrıs semalarında Türk jetlerinin görünmesiyle saldırı durdu. 92 Türk şehit düşmüş, yüzlerce köy tahrip edilmiş, binlerce Kıbrıslı Türk yerlerinden olmuştu.
Zırhlı birliklerimiz Kıbrıs'ta.
YUNANİSTAN'A BAĞLAMA ÇABASI
Makarios, 1 Ocak 1964'te Zürih ve Londra antlaşmalarını tek taraflı olarak feshettiğini açıkladı. Bunun üzerine Türkiye müdahaleye hazırlansa da 5 Haziran 1964'te ABD Başkanı
Johnson'dan gelen mektup üzerine bu kararından vazgeçti. Her iki toplumun eşit statüde olduğunu öngören sistem işlemez hale gelmişti.
Paraşütçülerimiz.
15 Kasım 1967'de Rumlar ve Yunan birlikleri bu kez Geçitkale ve Boğaziçi köylerine saldırdı. Bunun üzerine Türkiye adaya müdahale etmek için İskenderun'da büyük bir çıkarma birliği hazırladı. 18 Kasım'da Türk jetleri ada üzerinde alçak uçuş yaptı. Gerginlik sürerken ABD Başkanı
Johnson'un özel temsilcisi
Cyrus Vance'nin mekik diplomasisiyle kısmen sükûnet sağlandı. 28 Aralık 1967'de Kıbrıs'ta
Dr. Fazıl Küçük liderliğinde
"Geçici Türk Yönetimi" ilan edildi.
1967'de Yunanistan'da gerçekleşen askeri darbeden sonra Enosis'i uygulama planlarındaki farklılıktan dolayı
Makarios ile Albaylar Cuntası'nın arası açıldı. Kıbrıs'ı bir an evvel Yunanistan'a katmak isteyen askeri kanat
Makarios'a karşı bir darbe yaparak 15 Temmuz 1974'te
Nikos Sampson'ı cumhurbaşkanı yaptı.
Sampson da ilk iş olarak
"Kıbrıs Elen Cumhuriyeti"ni ilan etti.
Kıbrıs Barış Harekâtı.
HAREKÂT BAŞARIYLA UYGULANDI
17 Temmuz 1974 tarihinde yapılan MGK toplantısında, 20 Temmuz harekât günü olarak belirlendi. Türkiye, Zürih ve Londra antlaşmalarına göre garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974'te
"Kıbrıs Barış Harekâtı" ile adaya müdahalede bulundu. Başbakan
Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı
Necmettin Erbakan, Genelkurmay Başbakanı Orgeneral
Semih Sancar'dı. Kıbrıs Adası'ndaki askeri harekâtı ise Korgeneral
Nurettin Ersin bilfiil yönetecekti.
Harekât kararı alındıktan sonra Türkiye'nin farklı yerlerindeki birliklerimiz, askeri teçhizat ve mühimmatlarıyla birlikte Akdeniz bölgesine intikal ettirildi. Kıbrıs'ta Gazi Magosa bölgesi çıkarma için uygun olmasına rağmen harekâtın zor olduğu Girne'ye yakın Yavuz Plajı çıkarma için seçilmişti. Çünkü Rumlar, Türk çıkarma harekâtını Magosa'dan bekliyorlardı. Deniz kuvvetlerimiz, bir filoyu Magosa tarafına göndererek Rumları aldattı. Donanmamız Ege Denizi'nde ve Kıbrıs'ın güneyinde Yunanistan'ın herhangi bir harekâtına karşı tedbir aldı.
Hava Kuvvetlerimiz sabah saat 05.00'ten itibaren hem stratejik yerleri bombalayıp hem de keşif yaptılar. Saat 05.22 gibi SAT ve SAS birliklerimiz Yavuz Plajı'nı kontrol ettiler. Hava indirme birliklerimiz 07.05'ten itibaren paraşütlerle Mehmetçikleri Lefkoşa ile Beşparmak Dağları arasına indirdiler. Saat 07.52 gibi helikopterlerimiz Mehmetçikleri adaya getirmeye başladılar. Saat 08.30'da çıkarma gemilerimizle gelen deniz piyadelerimiz Yavuz Plajı'nda karaya ayak bastılar. Sahil tutulduktan sonra asıl birliklerimiz ve zırhlı araçlarımız karaya çıkarıldı. Çıkarma birliklerimiz ile hava indirme birliklerimiz kısa bir süre sonra birleşti. Kıbrıs'taki Türk alayı ve Kıbrıslı mücahitler de yaptıkları faaliyetlerle harekâtı kolaylaştırmışlardı.
İlk harekât 20-22 Temmuz tarihleri arasında yapıldı. Askerlerimiz belirlenen hedeflere ulaşmışlardı. 22 Temmuz'da ateşkes ilan edildi. Kıbrıs Barış Harekâtı, çok başarılı bir müşterek çıkarma harekâtıydı. Harekât önceden planlanmış ve çok başarılı bir şekilde uygulanmıştı. Komuta ve kontrol açısından çok başarılıydı. Farklı birlikler çok iyi bir koordinasyonla yönetilmişti.
Yapılan bütün görüşmelere rağmen anlaşma sağlanamayınca Dışişleri Bakanı
Turan Güneş'in
"Ayşe Tatile Çıksın" parolasıyla 14 Ağustos'ta ikinci harekât başladı. 16 Ağustos'ta sona eren askerî harekât sonucunda bugünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin sınırları belirlendi.
HERKES TEK YÜREK OLDU
Barış Harekâtı neticesinde
Nikos Sampson iktidardan uzaklaştırıldı ve
Yunanistan'da cunta düştü. Kıbrıs Türklerinin
varlığı güvence altına alındı. Kıbrıs Barış
Harekâtı, Türkiye genelinde sevinç ve coşkuyla
karşılandı. Gazeteler haberleri yıldırım baskılarla
Türk halkına hızlıca duyurdu. Her yer
Türk bayraklarıyla donatıldı. Haberi duyanlar
birbirine sarılarak
"Gazamız mübarek olsun" dedi. Bazı illerde hoparlörlerden verilen
radyo yayınlarıyla Türk milleti gelişmeleri
tek yürek hâlinde dinledi. Askerlik şubeleri
gönüllü olarak Türk ordusuna katılmak isteyenlerle
doldu.
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan sonra ilk defa kendisinin ve soydaşlarının haklarını ülkesinin sınırlarının dışında askeri bir harekâtla güvence altına almıştı. Kıbrıs Barış Harekâtı, 20. yüzyılda Hıristiyan dünyasının işgal ettiği bir toprağın geri alındığı bir harekâttır. Bu açıdan da önemlidir. Kıbrıs Harekâtı, İslam dünyasında çok büyük bir sevince sebep oldu. Libya'dan Pakistan'a kadar Türkiye'ye her yerden yardım edildi, Türkiye Cumhuriyeti'nin prestiji de arttı.
KIBRIS'I NASIL KAYBETTİK?
İngiltere, Kıbrıs ile 19. yüzyıl başlarından itibaren ilgilenmeye başlamıştı. Buradan sağlayacağı askeri ve siyasi çıkarları sebebiyle adayı ilhak için uygun bir fırsat kolluyordu. Bu fırsat Osmanlıların 1877-1878 savaşında Ruslara mağlup olmalarıyla birlikte karşılarına çıktı. Savaş sonunda imzalanan Ayastefanos Antlaşması'nın, Ruslara sağladığı avantajlı durum, başta İngiltere olmak üzere Avrupalı devletleri rahatsız etmişti. Bu durumu ortadan kaldırmak için Berlin'de toplanan yeni bir kongreyle önceki antlaşmanın şartları hafifletildi. Ancak İngiltere, Hindistan yolunu güvenlik altına almak için Kıbrıs'ı istiyordu. Bunun için Osmanlı İmparatorluğu'na bir teklifte bulundu.
Rusya, Anadolu'da askeri bir harekâta girişirse İngiltere, Kıbrıs'ı askeri bir üs olarak kullanacak, eğer ileride Rusya, Batum, Kars ve Ardahan'ı Osmanlı İmparatorluğu'na terk ederse, İngiltere de Kıbrıs'ı geri verecekti. İngiltere'nin sıkıştırması üzerine Osmanlı Devleti bu isteği kabul etmek zorunda kaldı. 4 Haziran 1878'de imzalanan antlaşmaya göre İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu'na Kıbrıs için yıllık 92 bin sterlin kira bedeli ödeyecekti.
Antlaşma üzerine adaya çıkan İngiliz kuvvetleri idareyi Türklerden devralıp kendi bayraklarını çektiler. Kıbrıs'ın İngilizler tarafından işgal edildiği gün, Ortodoks başpiskoposu yaptığı konuşmada "adanın Yunanistan'a ilhak edilmesine İngilizlerin yardım edeceğine inandığını" söylerken, Rum ahali de bu durumu Yunanistan'a katılmak için ilk adım olarak görüyordu. 1882 yılında Kıbrıs'ta, İngilizlerin yaptığı yeni yasal düzenlemeler Rumların Enosis hayallerini artırıp Rum-Türk çekişmesini başlattı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı'na girmesi üzerine İngiltere, 1914'te Kıbrıs'ı doğrudan ilhak etti. Ertesi yıl Sırbistan'a, Bulgarlar tarafından saldırılması durumunda, bu ülkeye yardım etmesi şartıyla Kıbrıs'ı Yunanistan'a vermeyi vaat etti, ancak Yunanistan bu teklife yanaşmadı. Lozan Antlaşması ile Kıbrıs'ın İngiltere'ye ilhakı Türkiye tarafından kabul edildi ve ada İngiliz Krallığı'na bağlı müstemlekeler statüsüne girdi.