Tarih boyunca insanlar, cesetleri çürümeden korumak için çeşitli yöntemlere başvurdular. Fakat cesedi asırlarca saklayacak en önemli metot mumyalamaydı. Mumya denince aklımıza eski Mısır gelir, ancak Avustralya'dan Güney Amerika'ya birçok yerdeki eski topluluklar ölülerini mumyalarlardı.
AVRUPALININ MUMYA MERAKI
15-16. yüzyıllardan itibaren Avrupa'da antik döneme ait eski eserleri toplamak moda olmuştu. Kralların ve asillerin zenginlik ve ihtişamlarının ölçülerinden biri de koleksiyonunda bulunan eski eserlerdi. Roma, Eski Mısır ve Mezopotamya gibi antik dönemin en önemli medeniyetlerinin hâkim oldukları topraklar, o yıllarda Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisindeydi.

Bir Mısır mumyası.
Avrupalı seyyah, tüccar ve elçiler, 17. yüzyıldan itibaren antik döneme ait eserleri Osmanlı topraklarından alarak ülkelerine götürmeye başlamışlardı. Mezopotamya, Mısır ve Anadolu gibi insanlık tarihinin en eski uygarlıklarının kurulduğu toprakların sahibi olan Osmanlıların ise Antik Çağ eserlerine karşı bir ilgisi yoktu.
Osmanlı topraklarına gelen Avrupalı elçiler, eski dönemlere ait eserleri incelerler, kitaplarında bunlardan uzun uzadıya bahsederlerdi. İngilizler ve Fransızlar başta olmak üzere Batılılar, Osmanlı yöneticileriyle iyi ilişkiler kurarak çeşitli eski eserleri ülkelerine götürürlerdi.
Antik Çağ'a ait eserleri toplama modası sürüp giderken, 18. yüzyılda Avrupalı asil ve zenginler arasında mumya toplama modası başladı. Avrupa'daki eski eser meraklıları arasında mumya toplama modası başlayınca gözler hemen Osmanlı İmparatorluğu'na çevrildi.

Osmanlı güvenlik güçleri gece devriyesinde.
TILSIMLI KADIN CESEDİ
Vakanüvis, yani Osmanlı İmparatorluğu'nun resmi tarihçisi Mehmed Raşid ile 1717-1718 yılları arasında Türkiye'de görev yapan İngiltere Elçisi Edward Wortley Montagu'nun eşi Lady Mary Wortley Montagu, 1717'de İstanbul'da meydana gelen ilginç bir mumya kaçırma hadisesini anlatırlar.
1717 Mayıs'ının sonlarında geceleyin İstanbul'da devriye gezen Osmanlı güvenlik güçleri, Edirnekapı civarında şüpheli hareketlerde bulunan birkaç Fransız'a rastladılar. Osmanlı güvenlik güçleri, Avrupalıların şüpheli davranışı üzerine arabayı aradılar ve arabadaki sandıkta bir kadın cesedi buldular. Fransızlar, sorguda arabada ele geçirilen cesedin bir mumya olduğunu ve Fransa Kralı'nın İsveç Kralı'na hediye olarak gönderildiğini söylediler.
Fransa ile İsveç bu yıllarda Osmanlı'yla dostluk içindeydiler. Ancak olup bitenlerden kafası karışan güvenlik güçleri, ne olduğunu anlayamamışlardı. Kısa sürede sadrazam vekili olan İstanbul kaymakamına durum bildirildi.
Osmanlı yönetimi için mumya bir değer ifade etmiyordu, ancak Osmanlı devlet ricali arasında bir dedikodu yayılınca ortalık karıştı. Fransızların İsveçlilere hediye olarak gönderdiği "kadın cesedi" tılsımlıydı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun devamı, mumyanın ülke dışına çıkmamasına bağlıydı.

Yedikule Zindanı.
DEVLETİN DEVAMI İÇİN
Fransa ve İsveç elçiliklerinin çabaları mumyayı tekrar alabilmeye yetmedi. Mühürlenen sandığı alan görevliler, mumyayı hapishane olarak kullanılan Yedikule'ye götürdüler.
İngiltere elçisinin eşi Lady Montagu, İstanbul'da bulunduğu yıllarda birçok eski eser toplamıştı. Ancak o da dönemin modasına uygun olarak bir mumya sahibi olmak istiyordu.
Yedikule'de bulunan mumyayı elde etmeyi düşündü, ancak büyü olduğuna dair yaygın inanıştan dolayı devlet adamlarından mumyayı istemeye cesaret edemedi.
Mumyanın ülke dışına çıkarılmasının imparatorluğun sonunu getireceğinden korkan Osmanlı devlet adamları, mumyayı Yedikule Zindanı'na hapsederek devletlerinin devamını sağladıklarına inanmışlardı.

III. Ahmed
SATILMASI CAİZ DEĞİLDİR
Eskiden her şeyi fetva alarak yapardık. Halkın kafasına takılan konular müftülere ve şeyhülislamlara sorulur, verecekleri fetvaya göre hareket edilirdi. Kanuni Sultan Süleyman ve oğlu İkinci Selim dönemlerinde 29 yıl şeyhülislamlık yapan Ebussuud Efendi'nin Ertuğrul Düzdağ tarafından yayınlanan fetvalarından mumyayla ilgili olanları aşağıda veriyoruz.
Mesele: Zeyd-i muallim vasiyet edip, öldükten sonra gövdesin deryada bıraktırıp, Müslümanlar müntefi olsunlar (yararlansınlar) deyü mumya etmek caiz olur mu?
El cevap: Olmaz.
Mesele: Adam etinden olan mumyanın bey'i (satılması) caiz olur mu?
El cevap: Olmaz.

Ebusssud Efendi
MISIRLILAR CESEDİ KORUMA KONUSUNDA UZMANLAŞMIŞTI
Mısırlılar ölümden sonra dirilişe inandıklarından cesetleri korumak için mumyalarlardı. Ölünün organları ne kadar iyi muhafaza edilirse, bir hayattan diğerine geçmek de o kadar kolay ve kısa olacaktı. Bedenin ruhu geri getirmesi için bozulmamış olması gerekiyordu. Bu yüzden de mumyacılar cesedi saklamak için önemli teknikler geliştirmişlerdi.
Eski Mısır'da ilk mumyalara Milattan Önce 2800'lü yıllarda rastlanır. Milattan Önce 1570-1085 yıllarında ise mumyalamada zirveye ulaşılmıştı. Mısır'da mumyalama işi bu alanda uzmanlaşmış kişiler tarafından, sadece bu iş için tahsis edilmiş özel mekânlarda yapıldı.
Mumyahanelerde cesedin iç organlarının çıkarılmasının ardından ceset katlanarak içi tuz eritilmiş su ile dolu geniş bir kaba konulurdu.
Ceset haftalarca bekletilerek, bedenin üst derisinin soyulması ve yağlı kısımların erimesi sağlanırdı. Yağlar eriyip, deri yüzüldükten sonra ceset sudan çıkarılır ve düzeltilip kuruması için kızgın güneşin altında bekletilirdi.
Ceset istenilen kıvamda kurutulduktan sonra vücudun her tarafına özel reçine ve merhem sürülürdü. En sonda da ilaçlı bantlarla vücudun her tarafı sarılırdı. Daha önceden çıkarılmış olan iç organlar ise içlerinde özel yapılmış ilaçların bulunduğu kavanozlara konularak ya ölünün yanına yahut içine yerleştirilirdi. Tüm bu işlemler yaklaşık 70 gün sürmekteydi. Ekonomik durumu kötü olanlar ise daha basit yöntemlerle mumyalanırdı.