Fatih ömrünün son yıllarında İtalya ve Rodos üzerine iki ordu göndermiş, bunlardan Rodos'a giden başarısız olmuş, diğeri ise Otranto'yu alarak İtalya'nın fethi için bir köprübaşı meydana getirmişti.
Fatih bu şartlar altında 1481 yılı Mayıs'ında yeni bir sefere çıktığı sırada, Gebze'de Hünkâr Çayırı'nda (Tekfur Çayırı) öldü.
Ordunun gideceği yön tam olarak ortaya çıkmadığı için, son seferinin nereye olduğu polemik konusu olmuştur. Bu seferin İtalya veya Rodos üzerine olduğunu ileri sürenler var. Ancak ordu Anadolu tarafında bulunduğu için bu seferin İtalya'ya olamayacağı açıkça bellidir.
Fatih'in türbesi.
NİKRİS HASTALIĞINA TUTULDU
II. Mehmed'in ölümünden önce ortaya çıkan yeni bir mesele, Osmanlı Devleti'nin önceliklerini değiştirmişti.
Fatih'in, Müslüman hacıların rahatı için hac su yollarını tamir ettirmek istemesinden dolayı Memlük Devleti ile Osmanlılar arasında bir gerginlik oluşmuştu. Memlükler onun bu hareketini hükümranlık haklarına aykırı bularak kabul etmediler.
Çekişmenin asıl sebebi ise Maraş ve Elbistan civarlarında bulunan Dulkadir Beyliği'nin hangi devlete tabi olacağı meselesiydi.
Fatih bu yüzden ölümünden önce Memlük Devleti üzerine sefere çıkmış, ancak meseleyi çözmek torunu
Yavuz Sultan Selim'e kalmıştır.
Fatih bu yüzden ölümünden önce Memlük Devleti üzerine sefere çıkmıştı. Ancak
Fatih, Gebze'de Hünkâr Çayırı'nda 3 Mayıs 1481'de vefat etti.
Fatih'in bir hastalık nedeniyle mi yoksa zehirlenme sonucu mu öldüğü belli değildir.
Hemen hemen bütün Osmanlı padişahlarında görülen nikris hastalığından muzdarip olan
Fatih son seferi sırasında Gebze yakınlarında yatağa düşünce başhekimi
Lari müdahale etmişti. Ancak başarılı olamayınca eski başhekim
Yakup Paşa tedaviyle görevlendirildi.
Yakup Paşa, Lari'nin ilacını tasvip etmeyip müdahale etmek istememişse de diğer tabipler çaresiz kalınca hastalarını tedavide kullandığı şurubunu (şarab-ı fariğ) vererek padişahın sancısını azaltma yoluna gitti. Fakat şurup tesirini gösterememiş ve
Fatih kısa bir komadan sonra 31 Mayıs 1481 Perşembe günü ikindi vakti ölmüştür.
Fatih
TARİHÇİLER HÂLÂ TARTIŞIYOR
Fatih'in 1481 yılı Mayıs'ında yeni bir sefere çıktığı sırada Gebze'de Hünkâr Çayırı (Tekfur Çayırı) isimli yerdeki ölümü gerek akademik gerekse popüler düzeydeki tarihçiler arasında bir tartışma konusu olmuştur.
Fatih'in ölüm sebebiyle ilgili genel kanaat, önceleri nikris (damla=gut) hastalığı idi. Ancak
Franz Babinger, "Âşıkpaşazâde Tarihi"ndeki manzum bir parça ve Venedik arşivinde bulduğu bir belgeye istinaden yazdığı bir makalede
Fatih'in zehirlenmiş olabileceği iddiasını ortaya attı. Daha sonra
Fatih'in zehirlenerek öldürüldüğü fikrini ileri süren yazarlar da
Babinger'in bu makalesinden hareket ettiler. Bu hususta
Şehabeddin Tekindağ'dan
Süheyl Ünver'e kadar birçok akademisyen araştırma yapmıştır.
Fatih'i kimin zehirlettiği konusunda üç iddia vardır. Birincisi Amasya Valisi
Şehzâde Bâyezid'in, Veziriazam
Karamanî Mehmed Paşa'nın, kardeşi
Cem Sultan lehindeki teşebbüsleri yüzünden başhekim
Acem Lari'yi kullanarak babasını zehirlettiği şeklindedir.
Fatih'in hayatının son günlerinde oynadığı rol,
Acem Lari'den şüphelenilmesine yol açmıştı.
Acem Lari, dört yıl sonra 1485'te Edirne'de öldüğünde, Edirneliler arasında hekimin
İkinci Bayezid tarafından zorla verdirilen aşırı dozda afyon yüzünden öldüğü dedikodusu dolaşıyordu.
Bu konudaki ikinci iddiaya göre Memlük Sultanı
Kayıtbay, Acem Lari'yi kullanarak sultanı zehirletmiştir. Memlükler'in daha önce de
Fatih'e suikast teşebbüsleri olmuştu.
Fatih Atmeydanı'nda.
DEFALARCA ZEHİRLEME TEŞEBBÜSÜ
Zehirlenme konusunda üçüncü ve en kuvvetli iddia ise 30 yıl
Fatih'in yanında çalışıp onun itimadını kazanan ve vezir rütbesiyle önemli görevlerde bulunmuş Yahudi mühtedisi eski hekimbaşı
Yakup Paşa'nın (Maestro Lacopo),
Fatih'e karşı 10'dan fazla başarısız suikastta bulunan Venedikliler tarafından satın alınarak zehirleme hadisesinin gerçekleştirildiği şeklindedir.
Venedik, 1456 ile 1479 yılları arasında 12 defa
Fatih'i zehirleme teşebbüsünde bulunmuştu. Arnavut
Paul isimli berber, Trogirli bir denizci,
Vlaco isimli bir Yahudi hekim, Floransalı
Francesco Baroncello, Krakowlu bir Polonyalı ve Katolanyalı bir maceraperestin isimleri bu suikast teşebbüslerinde geçer. Ancak bu teşebbüsler, çoğu zaman sadece plan aşamasında kalmıştı.
15. yüzyılda Avrupa'da zulüm gören Yahudiler, Osmanlı topraklarına sığınıyorlardı. Avrupa'da papanın bile güvenmediği Yahudi hekimler, Osmanlı sarayında büyük itibar görüyorlardı. Papa
Beşinci Nikola'nın Yahudi hekimlerin verdikleri ilaçlarla İtalyanların Hıristiyan ruhunun zedeleneceğini söylemesi doktorları iş yapamaz duruma getirmişti.
Bu şartlar altında İtalya Gaeta'dan Edirne'ye gelen Yahudi hekim
Maestro Jacopo, Müslüman olup
Yakup ismini almıştı.
İkinci Murad zamanında sarayda
hekim olarak
çalışmaya başlayan
Yakup Paşa, Fatih zamanında da görevine
devam etti. Zamanla
Fatih'in
güvendiği kişilerden biri oldu.
1468'de İtalya'ya bir ziyaret yaparak Arapça'dan Latince'ye çevrilmiş bazı tıp kitaplarını inceledi. Sonraki yıllarda Osmanlı ilerleyişini durduramayan Venedik,
Fatih'i zehirletmeye karar verdi. Dikkat çekmemek için Floransalı
Lando Degli Albizzi, İstanbul'a gönderildi.
Degli, İstanbul'daki Floransa konsolosu vasıtasıyla
Yakup Paşa ile irtibata geçti.
Yakup Paşa, teklifi uzun uzun düşündükten sonra peşin olarak 10 bin altın ve 1472 Mart'ından aynı yılın Mayıs'ına kadar sultanı öldürdüğü takdirde Venedik'e kabul ve İstanbul'da kalan mallarına karşılık 25 bin altın daha istemişti.
Venedik yönetimi bu isteği kabul etmesine rağmen
Yakup Paşa'nın herhangi bir zehirleme teşebbüsüne girip girmediğini bilmiyoruz. Ancak 1481'de
Fatih'in ölümünden sonra isyan eden asker, birçok devlet adamıyla birlikte
Yakup Paşa'yı da öldürmüştür.
Gebze Hünkâr Çayırı.
ESRAR DEVAM EDİYOR
Dönemin Türk kaynakları incelendiğinde Âşıkpaşazâde Tarihi'ndeki bir manzum parça dışında hasta olması sebebiyle Hünkâr Çayırı'na kadar arabayla gidebilen
Fatih'in zehirlenmesinden ima suretiyle dahi olsa bahseden hiçbir bilgi yoktur.
Bazı tarihçilerin
Fatih'in zehirlendiği manasını çıkardıkları Âşıkpaşazâde Tarihi'ndeki şiirden
Fatih'e şüpheli bir ilaç verilmiş olabileceğine dair bir ima sezmek mümkünse de bu tedavinin iyi yapılamaması yüzünden padişahın çektiği çileye ait bir şikâyet de olabilir.
Bütün araştırmalara rağmen
Fatih'in ölümündeki esrar henüz çözülmüş değildir. Daha önce
II. Mehmed'e karşı sayısız suikast teşebbüsünde bulunan Venediklilerin
Fatih'in ölümünde bir rollerinin olması kuvvetli bir ihtimaldir.
Fatih'in elbisesi.
BANA KIYDI TABİPLER
Bazı tarihçilerin Fatih'in zehirlendiği manasını çıkardıkları Âşıkpaşazâde Tarihi'ndeki şiir şöyledir:
Tabibler şerbeti kim verdi Hana
O Han içdi şarabı kana kana
Ciğerin doğradı şerbet o Hanın
Hemin-dem zari etdi yana yana
Dedi niçün bana kıydı tabibler
Boyadılar ciğeri canı kana
İsabet etmedi tabib şarabı
Timarları kamu vardı ziyane
Tabibler Hana çok taksirlik etdi
Budur doğru kavl düşme gümâna
Dua et Aşıkî bu han hakkında
Ki nur u rahmete canı boyane