İstanbul 29 Mayıs 1453 Salı günü fethedildi. Fetihle birlikte
Fatih unvanını kazanan
İkinci Mehmed, şehre askerleri ve devlet adamlarıyla beraber aynı gün girdi. Genç sultan çevreyi seyrederek Ayasofya'ya kadar atı üzerinde ilerledi. Ayasofya'nın önünde atından indi ve içeriye girdi. Ayasofya'nın içine girdiğinde burada bir askerin duvarlardaki mermerlere zarar verdiğini görüp duruma müdahale etti.
Askere neden böyle yaptığını sordu. Asker de
"Din için" cevabını verdi.
Fatih, askeri sert bir şekilde cezalandırdı ve Ayasofya'nın yağmasını yasakladığını ilan etti.
Daha sonra Ayasofya'nın içini gezdi, kubbesine çıktı. Ayasofya'nın kubbesinden şehri seyreden padişahın şu mısraları söylediği duyulmuştu:
"Kisranın sarayında örümcek perdedârlık ediyor / Efrasiyab'ın kalesinde baykuş nevbet vuruyor."
Fatih, kubbeden indikten sonra Ayasofya içinde fetih ezanı okuttu ve kendisi mabedin
"apsis" kısmına geçerek burada şükür namazı kıldı.
Evliyâ Çelebi ise Ayasofya'daki ilk fetih ezanını bizzat
Fatih'in okuduğunu ve mihraba sancak dikildiğini rivayet eder.
Ayasofya
HIRİSTİYANLAR AĞIT YAKTI
Hıristiyan tarihçiler bu anı ağıtlar yakarak anlatır. Bizanslı tarihçi
Dukas, Fatih'in namazını şöyle anlatır: "Vah, ne felaket, yazık, ne tüyler ürpertici inanılmaz şey! Bize ne oldu? Vay vay, ne görüyoruz? Kutsal Sunak yerinde Türk; havarilerin ve din şehitlerin kalıntıları üzerinde yapılmış bu mihrabın üstünde bir dinsiz. Güneş, dehşete kapılıp kork! Ve Tanrı'nın kuzusu (Hz. İsa) nerededir?
Oğul ve Baba'nın Hikmeti (Hz. İsa), bu mihrabın üzerinde (dinsel törende, komünyonda, sembolik olarak) kurban edilen ve yenilen ve hiçbir zaman zeval bulmayacak olan, nerededir? Gerçekten bizler sahtekâr(lar güruhu) sayılıyoruz. Bizim tapınmamız, uluslarca, hiç değerinde sayılıyor.
Bizim günahlarımız sebebine Kutsal Hikmet'in Bilgeliği adına inşa edilmiş tapınak (Ayasofya: Kutsal Bilgelik) adına Büyük Kilise ve Yeni Sion denen tapınak, bugün barbarların sunağı oldu ve (Hz.) Muhammed'in evi hâline döndü."
Fatih, cuma namazı için mabedin bir cami olarak hazırlanmasını emretti. Aslında
Fatih Sultan Mehmed, bugünkü İstanbul sınırları içinde bir camide ilk defa cuma namazını Üsküdar'da kılmıştı. 1452 yılında Anadoluhisarı'nın içinde bir cami yaptırdı ve buradaki camide cuma namazını da eda etti.
Sultanın emri üzerine üç gün içinde Ayasofya'nın cuma namazı kılınacak hâle getirilmesi için yoğun bir çalışma başlatıldı. Bunun için ustalar geceli gündüzlü yoğun şekilde çalışmaya başladılar. Mihrap tarafındaki fresklerin üstleri mermerlerle kapatıldı, bir mihrap hazırlandı. Ayrıca
Fatih'in namaz kılacağı yere geçici bir hünkar mahfili yapıldı. Mabedin diğer kısımlarındaki tasvirlerin üzerleri de namaz kılmaya mâni olmayacak şekilde mermerlerle kapatıldı. Bu yoğun çalışma sonunda Ayasofya, cuma namazı için hazır hâle getirildi.
Ayasofya'da namaz kılan Müslümanlar.
İLK CUMA NAMAZI KILINDI
Cuma namazı vakti geldiğinde şehrin fatihleri akın akın Ayasofya'ya geldiler. Binlerce kişi Ayasofya'yı tamamen doldurdu. Bu sırada hafızlar aşr-ı şerif okuyor, müezzinler de tekbir getiriyordu. Ardından müezzinler ezan okudu.
Bu sırada
Fatih de Ayasofya'ya girdi. Bir müddet tekrar Ayasofya'yı gezdi ve kubbesinin büyüklüğü karşısında
Hâfız'ın şu beytini okudu:
"Şukr-i hodâ ki herçi taleb kerdem ez hodâ / Ber muntehâ-yi himmet-i hod kâmrân şodem (Şükür Allah'a! Ne dilediysem ondan / Her isteğim yerine geldi, mutlu oldum)."
Gelibolulu
Mustafa Âli ve
Solakzâde gibi tarihçiler hutbeyi okuyan ve namazı kıldıran kişinin
Akşemseddin olduğunu söylerler.
Evliya Çelebi ise hutbeyi bizzat
Fatih'in okuduğunu kaydeder ve yapılanları şöyle anlatır:
"Bütün Müslüman gaziler hazır olup, selalar okunup müezzinler 'Şüphesiz Allah ve melekleri' âyetini okuyunca Akşemseddin ve Kara Şemseddin Hazretleri kalkıp Sultan Mehmed'in koltuğuna girdi. Akşemseddin imamesini Fatih'in başına giydirip, imamesi üzerine bir ablak turna teli sokup eline bir kılıç verdi.
Sağ tarafında Akşemseddin, sol tarafında Kara Şemseddin olduğu hâlde tazimle Mehmed Han'ı minbere çıkarıp davudî bir sesle 'Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn' deyince bütün Müslüman gaziler feryat ettiler. Sultan, âdet olduğu gibi hutbeyi eda ettikten sonra teberrüken Akşemseddin Hazretleri, Sultan Mehmed Han'dan izin alıp imamlık yaptı."
Akşemseddin'in kıldırdığı cuma namazından sonra Osmanoğulları'nın devletinin daim olması ve
Fatih Sultan Mehmed'in zaferlerinin devamı için dualar edildi.
Fatih, Ayasofya'ya giriyor.
MİNARELERİNDEN 5 ASIRDIR EZAN OKUNUYOR
29 Mayıs 1453- İstanbul fethedildi ve Ayasofya camiye çevrildi. Fatih, Ayasofya'da ilk namazı kıldı.
1 Haziran 1453- Ayasofya'da ilk cuma namazı Akşemseddin tarafından kıldırıldı.
Ekim 1453- İlk Ramazan Bayramı namazı kılındı.
Aralık 1453- İlk Kurban Bayramı namazı kılındı.
1453- Ayasofya Külliyesi'nin ilk yapılarından olan medrese ve ilk minare inşa edildi.
1481-1512- İkinci minare II. Bayezid devrinde yapıldı.
1566-1574- II. Selim devrinde yeni bir minare inşa edildi.
1574-1595- III. Murad devrinde iki minare, minber, kürsü ve mahfil yapıldı.
1651- Teknecizâde İbrahim Efendi hattı ile yazılı büyük levhalar Ayasofya'ya asıldı.
1740- I. Mahmud tarafından avluda eşsiz bir şadırvan yaptırıldı.
1809- II. Mahmud devrinde cami geniş bir tamirattan geçirildi.
1849- Padişahın camiye gelişte istirahat etmesi ve kabul yapabilmesi için hünkâr kasrı, hünkâr mahfili, muvakkithane yaptırılıp avlu duvarları da yenilendi. Kazasker Mustafa İzzet Efendi'ye ait hatlar asıldı. Caminin büyük tamiratı bitti.
1861-1876- Sultan Abdülaziz döneminde, cami, su yolları, şadırvan ve sultan türbelerinin tamiri yapıldı. Medrese yıktırılıp tekrar inşa edildi.
1894- İstanbul'da meydana gelen depremde Ayasofya da büyük zarar gördü. Cami, II. Abdülhamid tarafından tamir ettirildi.
12 Haziran 1914- Fetih kutlamaları kapsamında Ayasofya'da çok kalabalık bir cemaatle cuma namazı eda edildi.
1915'te Ayasofya'da zafer için dua ediliyor.
1919- İstanbul işgal edilince Binbaşı Tevfik Bey ve bir grup asker Ayasofya'yı korumakla görevlendirildi.
3 Şubat 1928- İlk Türkçe hutbe Ayasofya Camii'nde okundu.
27 Ağustos 1934- İstanbul Asar-ı Atika Müzesi'nde Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesiyle ilgili toplantı yapıldı.
24 Kasım 1934- Bakanlar Kurulu kararıyla Ayasofya, cami statüsünden çıkarılarak Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlandı.
1935- Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesi kararından sonra medrese yıktırıldı ve Ayasofya'da bulunan ve camiye ait olan çeşitli eşyalar, halılar, levhalar içeriden çıkarıldı. Kazasker Mustafa İzzet Efendi'ye ait büyük levhalar kapılardan dışarı çıkarılamadığı için mecburen içeride bırakıldı. Daha sonra tekrar yerlerine asıldı.
1 Şubat 1935- Ayasofya müze olarak ziyarete açıldı.
1965- Ayasofya'nın tekrar cami olması için binlerce imzalık dilekçeler Meclis'e gönderildi.
6 Mayıs 1965- Senatör Ömer Lütfi Bozcalı, Cumhuriyet Senatosu'nda yaptığı konuşmada Ayasofya Camii'nin yeniden ibadete açılması gerektiğini söyledi.
1966- Meclis'te Diyanet İşleri'nin bütçesi görüşülürken Ayasofya'nın tekrar cami olarak hizmet vermesi istendi.
1979- Ayasofya'nın cami olarak hizmet vermesi için kanun tasarısı verildi.
8 Ağustos 1980- Ayasofya'nın hünkâr kasrı ibadete açıldı.
14 Eylül 1980- İbadete açılan hünkâr kasrı, 12 Eylül yönetimi tarafından restorasyon gerekçesiyle tekrar kapandı.
10 Şubat 1991- Hünkâr kasrı tekrar ibadete açıldı.
2006-2012- Rahmetli Haluk Dursun'un başkanlık ve müdürlüğü döneminde Ayasofya'nın Osmanlı kimliği ve Osmanlı külliyesi vasfı ortaya çıkarıldı.
29 Mayıs 2020- Fethin 567. yılı münasebetiyle gerçekleştirilen fetih kutlamalarında Ayasofya'da "Fetih Suresi" okundu.
10 Temmuz 2020- Danıştay 10. Dairesi, 24 Kasım 1934 tarihli Ayasofya'yı müzeye çeviren kararnameyi iptal etti. Kararın açıklanmasından sonra Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın imzaladığı kararnameyle Ayasofya, Fatih Sultan Mehmed'in vakıf amacı doğrultusunda hizmet vermesi için Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredildi.
24 Temmuz 2020- Ayasofya Camii'nde 86 yıl sonra tekrar namaz kılınmaya başlandı.