Patrona isyanından sonra 2 Ekim 1730'da tahta geçen yeni padişah
I. Mahmud, hemen fesadın kaynağı olan ve iktidarını gölgeleyen asileri ortadan kaldırmak için kolları sıvadı. İlk olarak, zorbalardan canları yanan devlet ricalini etrafında topladı. Ardından Bursa'da ikamet eden
Kaplan Giray, Kırım hanlığına getirildi. Daha sonra yeniçeri ocağının önde gelen ağaları kazanıldı. Artık yapılan toplantılarda
Patrona Halil ve ekibinin nasıl tasfiye edileceği tartışılıyordu. Fakat
Patrona ve ekibi de bu arada boş durmuyordu.
İSTANBUL'U YAKMA PLANI
Patrona ve diğer asi liderler, kendi aralarında toplantılar yapmaya başladılar. Bu toplantılarda,
"Bizler âleme alıp verdik ve her birimiz dahi Karun kadar zengin olduk. Lakin bizim henüz hükm-ü hükümet elimizde değildir ve onlara varıp söylemeyince hiç kimseye mansıp veremeyiz. Biz bu devlete kendimiz sahip olalım" dediler ve
"Muslu Beşe'yi yeniçeri ağası, Kara Ali'yi kul kethüdası ve Patrona Halil Paşa'yı kapudanpaşa ederiz ve eğer bu işe razı olmazsa padişahı tahtından ederiz" şeklinde bir karar aldılar. Ayrıca
I. Mahmud, sancakı şerif'i çıkarıp kendilerine direnirse İstanbul'da yangınlar çıkarmayı, bu arada kendini kurtarmak isteyen halkı kılıç zoruyla saflarına katmayı planladılar.
Patrona, Kırım Hanı
Kaplan Giray'la da irtibata geçmekte gecikmedi.
Neredeyse her gün
Kaplan Giray'ın yanına giden
Patrona, Muslu ve
Kara Ali, ona, "Sultan
Mahmud Han'dan rica edin, bu veziri
azleylesin. Söyle ağalar dahi istemeyiz
derler ve elbette bu olmalıdır.
İlla olmazsa bu defa iş başka olur"
diyerek sadrazamın azledilmesini,
aksi takdirde işlerin başka türlü gelişeceğini
söylüyorlardı.
Patrona ve yandaşları öldürülüyor.
SARAYIN CASUSLARI
I. Mahmud, asilerin arasına soktuğu adamları vasıtasıyla toplantılarda alınan kararları öğreniyordu. Artık padişah harekete geçmek zorundaydı, aksi takdirde tahtı ve canı tehlikedeydi. Sarayda yapılan toplantılarda asilerin nasıl ortadan kaldırılacağı tartışılıyor ve harekât planları hazırlanıyordu. Padişah elini güçlendirmek için Rumeli Beylerbeyi
Abdullah Paşa ve eski kaptanıderyalardan
Canım Hoca Mehmed Paşa'yı İstanbul'a getirtti.
Beşir Ağa'nın yardımları ve aracılığıyla Mısır'ın eski beylerbeyi
İbrahim Ağa da padişah ekibine dâhil edildi.
İbrahim Ağa'nın dâhil olması önemli bir adımdı. Çünkü paşa, özellikle Mısır'daki görevi sırasında buradaki isyanları hızlı bir şekilde bastırmasını bilmiş, asileri tedip konusunda tecrübeli bir devlet adamıydı.
Patrona ve adamlarını ortadan kaldırmak için özel bir ekip oluşturuldu. Ekipte eski Kırım hanlarından
Devlet Giray'ın adamlarından
Pehlivan Halil Ağa, yine serdengeçti ağalarından
Deli Hasan, serhad ağalarından
Haseki Abdurrahman Ağa ve diğer önemli kişiler bulunuyordu.
Patrona Halil
Özel ekip,
Pehlivan Halil Ağa'nın evinde bir araya geldiler.
Pehlivan Halil Ağa, Patrona ve diğer asi liderlerin yalnız gezmediğini, bu yüzden onları tenha bir yerde ortadan kaldırmanın mümkün olmadığını ve ocak halkından güvenilir kişilerin de ekibe dâhil edilmesini istedi. Ayrıca ekibi genişletmek için paranın da gerekli olduğunu belirtti. Bunun üzerine
Halil Ağa'ya 5 bin altın verildi. Birkaç gün daha gizli toplantılar tertip ettiler. Sonunda
Patrona ile diğer asi liderleri ortadan kaldırmak için bir plan hazırlandı. Bu plana göre,
Patrona Halil ve adamları, sadrazamın konağına İran harplerini görüşmek üzere çağrılacak ve burada defterleri dürülecekti. Ancak
Patrona'yı sadrazamın konağına getirmek kolay olmadı. Sonunda
Patrona toplantıya yanındaki yüzlerce adamıyla birlikte geldi. Bu yüzden plan ertelendi ve ikinci plana geçildi.
25 Kasım 1730'da sadrazamın konağında ikinci bir toplantı daha düzenlendi. Bu toplantıda
Pehlivan Halil Ağa adamlarını odanın muhtelif yerlerine yerleştirdi. Ancak
Patrona bu toplantıya da adamlarıyla birlikte geldiği için katledilemedi ve sadece hilat giymek üzere Topkapı Sarayı'na gitmeye ikna edildi.
Pehlivan Halil Ağa da 33 adamıyla birlikte Soğukçeşme'den Topkapı Sarayı'na girip sofa bekçisinin odasında asileri beklemeye başladı.
I. Mahmud
KILIÇTAN GEÇİRİLDİLER
Plan gizli tutulmasına rağmen İstanbul Kadı Naibi
Kudsîzâde, bir yolla bunu öğrenmişti.
Patrona'ya, daha Topkapı Sarayı'nın birinci avlusundayken,
"Benim devletlü Ağa Efendim Sultanım, mektubum size ulaştığında katiyen ama katiyen Saray-ı Hümâyûn'a gitmeyiniz. Yine bir bahane ile geri kalın. Zira meşveretler başkadır. Bugün hepinizi kılıca yem edecekler" yazılı gizli bir mektubu adamlarından biriyle ulaştırmayı başardı.
Patrona, kâğıdı okumadan cebine koydu. Yanında bulunan
İbrahim Efendi okumak için ısrar etmesine rağmen o buna izin vermemiş ve
"Ne olacak, herhalde Kudsîzâde de bir memuriyet istiyor. Hele öncelikle şu işleri halledelim, sonra o da olur" diyerek geçiştirmişti. Böylece
Patrona'nın kâğıdı okutmaması büyük bir felaketi engellemişti.
Patrona Halil ve diğer asiler sarayın birinci avlusuna kadar atlarıyla geldiler. Daha sonra teşrifat gereği atlarından indiler.
Patrona ile diğer asi liderler içeri girdiler, askerleri ise birinci avluda bıraktılar. Sadrazam, şeyhülislâm, Kırım Hanı
Kaplan Giray, Canım Hoca, Rumeli Beylerbeyi
Muhsinzâde Abdullah Paşa, Hafız Ahmed Paşa, önde gelen ulema, Yeniçeri Ağası
Kel Mehmed Ağa, kul kethüdası, sekbanbaşı,
Patrona Halil, Muslu ve
Urlu Mustafa Ağa, Revan Köşkü'ne geçtiler. Diğer ocak ağaları ise Arslanhane'de beklemeye başladılar.
I. Mahmud da Harem'den Sofa Köşkü'ne geçti ve
Kaplan Giray ile şeyhülislâmı huzuruna çağırdı. Sadrazam,
Pehlivan Halil Ağa'ya
Patrona ve diğer asi liderlerini öldürmeleri için işaret verdi. İşaret üzerine
Pehlivan Halil ve adamları saklandıkları odalardan çıktılar ve bir anda Revan Köşkü'ne doldular.
Pehlivan Halil Ağa, Patrona'nın yanına gelip,
"Nice oldu ol kâfir Patrona, gâvur Patrona" dedi. Ne olduğunu şaşıran
Patrona da
"Ne yabana söyler bu adam" dedi. Tuzağa düşürüldüğünü anlayan
Patrona hemen palasını çıkardı ve kendini savunmaya çalıştı.
Pehlivan Halil Ağa, Patrona'nın palasına sol kolunu siper etti ve diğer elindeki kılıçla
Patrona'yı yere düşürdü. Bu arada
Muslu ve Yeniçeri Ağası
Kel Mehmed Ağa da katledildiler.
Patrona isyanı.
CESETLERİ TEŞHİR EDİLDİ
Urlu Mustafa Ağa ise yaşlı olduğu için katledilmedi ve Bostancılar Odası'na gönderildi. Asi liderler katledilirken devlet adamları da pencerelerden yaşananları seyrediyorlardı. Sarayın kapıları kapatıldı ve Orta Kapı'da bulunan diğer asiler de daha önce sarayın muhtelif yerlerine saklanan cebeci, topçu ve donanma askeri tarafından birer birer kılıçtan geçirildiler. 18 asi katledilmişti. Saraydan silah sesleri duyan dışarıdaki asiler ise çoktan kendilerini kurtarmak için uzaklaşmışlardı.
Saraydaki asiler temizlendikten sonra İstanbul sokaklarında tellallar dolaştırıldı ve
"Padişah hazretleri isyan eden asi zorbaları tamamen kılıçlara yem etti. Her kim dükkânını kapatırsa, aman verilmeden dükkânı önüne asılacaktır. Eğer asilerden çarşı pazarda veya mahalleler arasında birisi varsa hepsini tutup Ağakapısı'na getirmek padişahın emridir" ilanı duyuruldu. Diğerlerine ibret olsun diye
Patrona Halil, Muslu ve diğer asi liderlerin cansız bedenleri,
Patrona isyanında katledilen Sadrazam
İbrahim Paşa ve iki damadının cesetleri gibi, öküz arabalarına konularak Bâb-ı Hümâyûn önüne getirildi ve orada diğer katledilenlerle beraber teşhir edildi. Akşam olduğunda sokaklara devriyeler tayin edildi ve yakalanan asiler hemen katledildi.
PADİŞAHTAN AFFEDİLDİKLERİNE DAİR BELGE ALDILAR
III. AHMED'I tahttan indiren asiler, tam manası ile idareyi ellerine aldıktan sonra İstanbul'da daha önce görülmedik zulümlere başladılar. Asayişsizliklerin giderek çoğalması üzerine asilere ve reislerine tepkiler her geçen gün biraz daha artıyordu. I. Mahmud, payitahtta bir an önce asayişi temin etmek için bu defa şeyhülislamı Etmeydanı'ndaki asilerin liderlerine gönderdi. Asiler, şeyhülislama, "Padişahımızın bizim bütün suçlarımızı affeylediğine dair senet vermesini isteriz" dediler. Şeyhülislam da "Şimdi henüz bir söz söylediniz, bu sözünüz yolundadır. Bilin ve rahat olun ki, padişahımıza rica edelim suçunuzu affetsin. Bundan sonra kimsenin dükkânına, evine ve çoluk çocuğuna el uzatılırsa fetva gereğince hepinizi kılıçtan geçirmek üzere taahhüt eder misiniz?" diye sordu ve onlar da bu şartları kabul ettiklerini belirttiler.
Bunun üzerine, asi liderlerin, İstanbul ulemasının, sadrazamın ve önde gelen devlet ricalinin imzası bulunan bir hüccet hazırlandı. Daha sonra bu hüccet I. Mahmud'a götürüldü ve o da "Ellerine verilen hüccet-i şeriye gereği amel oluna" şeklinde bir hattı hümâyûn yazdı. Daha sonra İstanbul sokaklarında tellallar "Serdengeçti ağalarından bir kimse, sizi haksız yere döverse, zorla dükkândan, evden ve elinizden bir şey alırsa veya kendisi için akçe talep ederse asla bir şey vermeyiniz" şeklinde alınan kararları halka duyurdular.