EKREM KIZILTAŞ

Verdiğimiz rahatsızlıklar için…

Ekibi selamlayarak içeri giren Melih Bey'in durgun hali gözünden kaçmayan İhsan, çay verirken:

- Melih Bey, hoş geldin. Ama eğer yaz sıcaklarıyla başın dertte değilse bugün pek hoş değilsin, hayırdır?.. Melih Bey:

- İyiyim hamdolsun. Dün İstanbul Fatih Camii'nde katıldığım bir cenaze sebebiyle biraz üzgünüm sadece… Selim:

- Şu kaçırılan ve öldürülen Muhammed Nuh Kasadar isimli delikanlıdan mı bahsediyorsunuz? Babasının ismi de Mustafa Kasadar idi sanırım. Tanır mıydınız?..

- Yakından tanışmazdık, ama bilirdim. Tanıdık bir yayıncıyla beraber cenazesine katılmak nasip oldu. Konuyu biraz biliyordum ama detayları öğrenince, hakikaten çok üzüldüm… Mehmet:

- Babası Mustafa Kasadar yayıncı ve Milli Gazete'de yazılar yazıyor. Oğlunu katleden alçak, eski bir komşuları ve çalışanları. Çocuğu bir bahaneyle buluşmaya çağırmış ve iple boğup öldürdükten sonra cesedini parçalara ayırıp evindeki derin dondurucuya koymuş... Mustafa:

- Bu arada aileyi arayıp fidye de istiyor galiba?.. Mehmet, devam etti:

- Evet, nasıl bir akıl ise kaçarken kullanırım diye fidye istiyor ve almaya gelince de yakalanıyor. Sanırım uyuşturucu bağımlısı ve çeşitli sabıkaları da olan birisi. Allah, aileye sabırlar versin ve kimseye böyle bir imtihan yaşatmasın... Melih Bey:

- Amin. Cenab-ı Hakk'tan delikanlıya rahmet, ailesi ve yakınlarına sabırlar dilemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok, maalesef... Mehmet, Melih Bey'e:

- Rahmet ve sabır dilemek dışında da yapılabilecek şeyler vardır bence Melih Bey. Siz gazetecilik yapıyorsunuz. Bu tür durumlarla karşılaşmamaları için insanları uyarma yanında, idam cezasının tekrar getirilmesinin şart olduğunu mümkün olan her ortamda dile getirmeniz gerek!.. Remzi:

- Mehmet haklı bence. Olan oldu, tamam. Ama bundan sonra benzerlerinin yaşanmaması ve özellikle de bu şekilde caniliğe kalkışacakların sonunda kendi hayatlarının da sona ereceğini bilmeleri, önemli. Yani benzeri üzücü olaylar yaşanmaması için hakikaten idam cezasının tekrar getirilmesi şart… Melih Bey:

- Bu konuda sizinle aynı fikirdeyim. Yakın zamanda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın da benzer sözleri vardı, hatırlarsınız. Umulur ki bu olay vesilesiyle tekrar gündeme gelir ve gereken düzenlemeler yapılarak sebepsiz yere bir başkasının canına kıyanlar hakkında idam cezası tekrar getirilir. İdam, ağır bir ceza elbette. Ama bir başkasının hayatını yok yere sonlandırmaya cesaret edebilecekleri durduracak başka çare olmadığına göre de şart… Mustafa:

- Şu anda en ağır ceza ağırlaştırılmış müebbet. İnsan öldürenlere verildiği de çok nadir. Uygulamaya baktığımızda, verilen cezaların çeşitli bahanelerle hafifletildiğini ve insan öldürenlerin dahi kısa sürede hapisten çıkabildiklerini görüyoruz. Hapis cezalarının caydırıcı olma özelliği nerdeyse yok yani… İhsan, söz alarak:

- Melih Bey kardeşimiz, gerek yazılarında ve gerekse değişik ortamlarda bu konuyu elden geldiği kadar işleyecektir inşallah. Ailesi ve yakınlarına sabırlar dilediğimiz Merhum Muhammed Nuh Kasadar'ın ruhu için üç İhlas bir Fatiha okuyalım ve sonra da Melih Bey'e sorularımızı sormaya başlayalım… İlk soru, Selim'den geldi:

NATO Zirvesinde ne oldu!..
- Evet Melih Bey, günlerdir şu NATO zirvesi konuşulup duruyor. Birileri İsveç'e şartsız evet denildi deyip duruyor, ama öyle değil galiba?.. Melih Bey, gülümseyerek:

- Haklısın, İsveç'in müracaatının TBMM'ye sunulacağı ve ilgili ülkenin bundan sonra atacağı adımların alınacak kararda belirleyici olacağı söylendi sadece. İsveç'e herhangi bir şart öne sürmeden evet denilmesi gerektiğini savunanlar, ülkemizin kazanımlarını itibarsızlaştırmak için gevezelik yapıyorlar sadece… İhsan:

- Bildiğiniz kadarıyla kazanımlarımızı bir anlatsanız?..

- Tabii. Cumhurbaşkanımız daha yola çıkmadan, İsveç'i bir an önce NATO'da görmek isteyenlerin Türkiye'yi yıllardır AB kapısında beklettiklerine değindi. Başta AB ülkeleri olmak üzere ittifak üyesi ülkelerin terör örgütlerine desteklerinin yanlış olduğunu ve İsveç'in savunmasını önemseyenlerin Türkiye için de benzer kaygılar taşımaları gerektiği, görüşmenin ana konularından birisiydi. Netice olarak, İsveç'in Madrid Zirvesinde söz verip yerine getirmediği hususları gerçekleştirmesi konusunda mutabık kalınması yanında, NATO tarihinde bir ilk olarak Terörizmle Mücadele Özel Koordinatörü atanması kararı da Türkiye'nin kazanımlarından… Selim:

- Türkiye AB münasebetleri konusunda da yeni bazı adımlar atıldı galiba?

- Evet, Avrupa Birliği üyelik sürecimizin canlandırılması ile ilgili olumlu bir hava da oluştu. Belki bizim açımızdan en önemli konulardan birisi de Gümrük Birliğinin güncellenmesi müzakerelerinin hızlandırılması. Vize serbestisi de masada. En azından şu anda yavaşladığı bilinen vize müracaatlarının hızlandırılması sağlanmış olacak… Remzi:

- Türkiye'nin savunma sanayi ile ilgili ambargolarda da bazı gelişmeler olmuşa benziyor...

- Doğru. Savunma sanayinde ciddi gelişmeler sağlasak da, halen ihtiyaç duyduğumuz bazı ürünlerde ciddi zorluklar çıkarılıyordu. Sadece İsveç değil, diğer AB ve NATO ülkeleri bu konuda sıkıntı çıkarmayacakları için Türkiye'nin savunma kabiliyetini güçlendirecek projelerle ilgili süreçler hız kazanacak. Bu arada İsveç'in NATO'ya girişini onlardan çok isteyen ABD'nin F-16 konusunda bazı adımlar atması da bekleniyor… Mehmet:

- FETÖ- PKK, PYD/YPG gibi örgütlerin Avrupa ülkelerindeki faaliyetleri konusunda yeni gelişmeler de söz konusu mu?..

- Tabii ki. Türkiye'nin kendisinden istenilen adımları atması mukabilinde aldığı sözler var.

Terör örgütlerinin faaliyetlerinin ilgili ülkelerde sonlandırılması ve teröristlerin iadesi, öncelikli mesele. Türkiye'nin söz verdiği hususları gerçekleştirmesi, İsveç'in ve Avrupa Birliği ülkelerinin atmaları gereken adımlara bağlı… Mustafa:

- Bu ülkeler bunun yeteri kadar farkında mıdır, acaba?..

-Sanırım. Her şey bir yana, sadece geçen yıl Madrid'deki NATO zirvesinde verdiği sözleri tutan Finlandiya'ya NATO için 'evet' derken, sözlerini tutmayan İsveç'e 'bekle' dememiz, bu ülkenin ve onu NATO'da isteyenlerin gözlerini açmıştır. Oyalamanın bir işe yaramadığını anlamışlardır… Selim, gülümseyerek:

- Bizdeki son seçimlerde kendi adamlarının kazanacağına inanıyorlardı herhalde. Nasıl olsa Türkiye herhangi bir şart koşmadan İsveç'in NATO'ya katılmasına evet der diye bekledikleri için gerekenleri yapmamışlar demek ki… Melih Bey, sözlerini toparladı:

- Evet. İşin özeti şu: Ülkemizi, kendi ayaklarımız üzerinde durmamız gerektiğine inanan ve bunun için gereken her şeyi tereddütsüz yapan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında bir kadro yönetiyor… Tek Vatan, Tek Bayrak, Tek Millet ve Tek Devlet düsturu ile yoluna devam eden bu kadro, varlığımız, birliğimiz ve bekamız konusunda kötü şeyler düşünen içimizdekiler ve onları kontrol eden dış mihraklarda ciddi rahatsızlıklara sebebiyet veriyor. Bizi yok etmek ya da teslim almak isteyenlere verdiğimiz ve tabii bundan sonra vereceğimiz rahatsızlıklar için özür dileyecek halimiz yok… İstikbalimiz çok daha güzel olacak inşallah…

- İnşallah!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.