Terör, AB Standardı mıdır?..

NATO'da Terörizmle Mücadele Özel Koordinatörü atanması, PKK, PYD, YPG ve FETÖ gibi terör örgütlerine yönelik tedbirlerin yeterli düzeye getirilmesi yanında AB ile ilişkiler, vize serbestisi ve Gümrük Birliği mevzuatında düzenlemeler…

Bunlar ve NATO Zirvesi'nde Türkiye lehine sağlanan diğer gelişmeler, birilerinin canını fena sıktı. İtaat etmesi gerektiğini düşündükleri Türkiye'nin tezlerini kabul ettirebilmesi bizi nasıl sevindiriyorsa, onları da üzüyor belli ki.

İsveç'in NATO'ya girişine 'amasız ve fakatsız' evet dememiz gerektiğini savunanlar, Litvanya'daki zirve sonrası 'hamasi' açıklamalar yapmakta yarışa girdiler.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, benzerlerinin adeta bir özeti olan açıklamasında, kendisi açısından ciddi bir gelişme olarak İsveç'in teröristleri koruduğu ve iade etmediğini vurgulamış. Ancak, demokratik standartlar bahanesi ile tekrarladığı bildik tezler, değişen bir şey olmadığını gösteriyor.

'AB'nin demokratik standartlarını yerine getirmezseniz sizi AB'ye almazlar' diyen Kılıçdaroğlu eklemiş: "Demokrasinin, AB'nin yolu, Can Atalay, Osman Kavala, Merdan Yanardağ, Hakan Altınay, Mücella Yapıcı, bunlardan geçiyor. Yine AB'nin yolu Demirtaş'tan, Emine Şenyaşar'dan geçiyor. Bunları serbest bırakacak mısın?'

Bunlar ve diğer söylediklerine bakılırsa, Kılıçdaroğlu'nun demokratikleşmeden anladığı şey AB ülkelerine kayıtsız şartsız teslim olmaktan ibaret.

Zikrettiği isimlerin bariz vasıfları, Türkiye'nin bize bırakılmayacak kadar önemli olduğuna inandırılmış olmaları. Bu sebeple, başımızın belası terörü destekleyip teşvik etmenin yanında, ülkemizi teslim almaya ya da en azından zayıflatmayla çalışan dış güçlere de maşalık yapıyorlar.

Kılıçdaroğlu, İsveç'in Kur'an-ı Kerim yakılmasına göz yumması ve teröristleri iade etmemesinin, Türkiye'yi davet ettiği AB'ın demokratik standartları ile nasıl izah edilebileceği hususuna tabii ki değinmemiş.

CHP'liler nasıl olsa sorgulamaz, başkaları da farkına varmaz diye düşünmüştür belki. Ancak, milletimizin: 'Kur'an-ı Kerim yakılmasına göz yummak, teröristleri koruyup kollamak ve iade etmemek gibi şeyler AB'ın demokratik standartları arasında ise, batsın o standartlar!' diyeceğinde şüphe yok!..

NATO Zirvesi'nde gelinen aşama, tatmin edici adımlar atılması halinde İsveç'in NATO'ya kabulünün TBMM'ye götürüleceğinden ibaret. Meclis'in tatile gireceğini ve alınacak kararda İsveç'in yapacaklarının değerlendirmeye esas olacağını hatırlatmak, yeterli.

Anlama özürlü olanlara ise Cumhurbaşkanımızın dönüş yolunda sarf ettiği şu sözleri okumalarını tavsiye edebiliriz:

"İsveç'in (NATO'ya) katılım protokollerini onaylayacak merci Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Şu an işleyen bir süreç vardır. Meclisimiz atılan adımları takip edecek, ülkemizin çıkarları doğrultusunda en doğru kararı verecektir."