EKREM KIZILTAŞ

Ertelemek, çözüm değil…

Fas, Tunus ya da Cezayirli bazı akademisyenlerin, uluslararası toplantılarda karşılaştıkları Türk akademisyenlere Osmanlı'nın emperyalist olduğunu söylemeleri, yaygındır. Genellikle Fransızca konuştukları için de hep şu cevabı alırlar: 'Osmanlı sizi sömürseydi, Türkçe konuşurdunuz. Fransızca konuştuğunuza göre, sömürücünün kim olduğu anlaşılıyor.'

Osmanlı idaresinde Türkçe öğrenmeden yüz yıllarca yaşayan, ancak Avrupa ülkelerinin sömürgesi olduktan sonra onların dillerini öğrenmeye mecbur kalanların hikayeleri, üzerinde durulması gereken bir mesele. Yer altı ve yer üstü zenginliklerini halen yağmalamayan sömürgecilerin telkiniyle Osmanlı'yı emperyalist olarak değerlendirmekte ısrar etmeleri ise düşündürücü.

Fransa'da 17 yaşındaki Cezayir asıllı bir gencin katliyle başlayıp Avrupa ülkelerine de yayılan protestolar, sıradan insanlarda uyanışın başladığının delili. En ufak bir zulüm yapmadığını bildikleri halde, Osmanlı'ya düşman olan ancak akla hayale gelmedik zulümlerle ülkelerini sömürenlere sempati duyan okumuş kesimde de uyanış belki başlamıştır.

Fransızların, herkese ama özellikle de sömürdükleri ülkelerden gelip vatandaş olanlara yukardan baktıkları, öteden beri bilinen bir husus. Ancak, ülke nüfusunun yüzde 10'dan fazlasını oluşturan ve bu arada başta spor olmak üzere birçok sahada ülkeyi başarıyla temsil edenlerden bile esirgenmeyen küçümseyici Fransız tavrının, artık can sıkmaya başladığı da çok net.

Fransa'da başlayıp Belçika ve İsviçre'yi de etkileyen ve başka ülkelere de yayılma riski olan protestoların farklı muamelelere yönelik tepkilerden kaynaklanması, işlerin bundan sonra pek kolay yürümeyeceğine işaret ediyor.

Çağdaşlık ve modernlik gibi kavramların peşine takılıp uyguladıkları birtakım politikalar sebebiyle, Fransa başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin nüfuslarının gittikçe yaşlandığı ve azaldığı, malum. Bu, ilgili ülkeleri istikballerine yönelik olarak kara kara düşündüren gerçeklerden sadece birisi.

Nüfusun azalması, zaten sıkıntılı olan çalışanlar ve emekliler arası dengenin içinden çıkılmaz hale gelmesi demek. Ancak, otuz ya da kırk sene sonra Fransa'nın, Belçika'nın, Hollanda'nın ya da başka Avrupa ülkelerinin nüfus yapılarının ne olacağı, daha önemli bir problem.

Avrupa ülkeleri, vaktiyle tatbik ettikleri aile planlaması ve doğum kontrolü gibi bazı uygulamaların yanlışlığını fark edip dönmeye çalıştıklarında, geç kalmışlardı. Şimdi, LGBT ve benzeri başka belalar sebebiyle de eskisine göre daha zor bir durumdalar.

Problemlerin çözümlerini sürekli ertelemekle nereye kadar gidebilecekleri belirsiz olan Avrupa ülkelerinin istikbali hiç de parlak gözükmüyor…

Bu vesileyle, nüfus meselesinde bizim durumumuzun çok hoş olmadığını da hatırlatalım. Cumhurbaşkanımızın ısrarla 'en az üç çocuk' demesi sebepsiz değil…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.