Ne olacak Avrupa’nın hali…

'Ne olursa olsun kardeşim, Avrupa'nın durumunun ne olacağından bize ne?' diyebiliriz tabii… Ancak, her türlü problemi aşarak medeniyetin zirvesine çıktıkları zannedilen ülkelerdeki gelişmelerin, içimizdeki Avrupa hayranlarını oldukça üzdüğü bir gerçek.

Fransa'da, 17 yaşındaki bir gencin polis tarafından katledilmesi ile başlayan gösterilerin Belçika'dan sonra İsviçre'ye de sıçraması kötüye alamet.

Türkiye başta olmak üzere başka ülkelerde yaşanan benzer gelişmelerde alınan tedbirlerle ilgili olarak hep 'endişelerini' belirten ve 'orantısız güç kullanılmaması' çağrısında bulunanlar, şimdi aynı tür beyanların muhatabı…

Olağanüstü hal ilan etmemeye çabalayan Fransız yetkililerin, olayların devam etmesi ve kamu düzenini korumanın daha da güçleşmesi durumunda OHAL'e ve hatta belki daha ciddi başka tedbirlere başvurmaktan çekinmeyecekleri, tecrübe ile sabit. Dolayısıyla, Fransa'da başlayıp başka ülkelere de yayılma eğilimi gösteren olayların sona erdirileceği şüphesiz.

Ancak, daha öncekiler gibi şimdi olup bitenler de, I. ve II. dünya savaşlarından alınan derslerle oluşturulan Avrupa yapısının artık çözülmeye başladığını gösteren gelişmeler. Problemleri halı altına süpürmekle halledemediğinin zaten farkında olduğu şüphesiz olan Avrupa'nın bundan böyle daha zor süreçlere gebe olduğunu söylemek, kehanet sayılmaz.

Ekonomik olarak başlayıp siyasal birliktelikle devam eden Avrupa yolculuğu, çok arzu edilse de farklılıkların bir arada barış içerisinde yaşayabileceği ideal bir vasata ulaşamadı. Bu durumda genetik mirasın payı ne kadardır bilinmez, ama bundan böyle ulaşabilme şansı da pek gözükmüyor.

Önce silah kabzasıyla hırpalanan ve kaçmaya çalıştığında arabasının lastiğine değil de bedenine kurşun yağdırılarak katledilen 17 yaşındaki Cezayir asıllı Nahel Merzouk, aslen Fransız olsaydı aynı şeylere maruz kalır mıydı?, can yakıcı bir soru.

Farklı muamele gerçeği, Fransa'nın 68 milyonluk nüfusunun yüzde 10'dan fazlasını oluşturan insanları, ülkenin gerçek birer parçası olup olmadıkları konusunda ciddi sorgulamalara sevk ediyor. Başta spor olmak üzere çeşitli sahalardaki başarılarına rağmen, kimlik konusunda çektikleri sıkıntıların bundan böyle biteceğine dair herhangi bir ümitleri de yok.

Yükselen aşırı sağcılık/Irkçılık, yabancı ve göçmen düşmanlığı, İslam düşmanlığı ve benzeri olumsuz gelişmeler, Fransa'da ve tabii başta Almanya ve Avusturya olmak üzere diğer birçok Avrupa ülkesinde işlerin gittikçe zorlaştığına işaret.

Irkçı partilerin seçimlerde kazandığı neticeleri bastırmak ve benzeri tedbirlerin, biraz ötelese de neticeyi değiştirmeyeceği, açık.

Farklılıkları bir arada barış içerisinde yaşatabilme konusunda, Avrupa'nın bizden alabileceği çok dersler var. Karıştırmaya çalışmak yerine Türkiye'den ders almayı düşünmeleri, belki onlar için daha iyi olur…