EKREM KIZILTAŞ

Niyet hayır, akıbet hayır!..

Arkadaşlarını selamladıktan sonra yanlarına oturan Melih Bey, seçim sürecini oldukça stresli geçirdiğini bildiği Selim'e:

- Ne o, keyfin yerinde bakıyorum… Sanki geçen haftanın Selim'i gidip yerine başka bir Selim gelmiş!.. Selim, gülerek:

- Hadi oradan, sen benden çok farklı idin sanki. Sadece sen mi?.. Mehmet, İhsan, Mustafa, Remzi ağabeyler… Hepimizin derin düşüncelerde olduğu ve Allah korusun, bir kırılma olursa ülkenin hali ne olur diye kahırlandığımız, gözlerden gizliydi sanki… İhsan:

- Şaka bir yana, Selim doğru söylüyor. En metanetli görünenimiz bile eninde sonunda 60 milyon civarında seçmenin oy kullanacağı bir seçime gittiğimiz ve neticenin çantada keklik olmadığının bilincinde olduğumuz için tedirgindik… Mehmet:

- Cumhurbaşkanlığının ikinci tura kalması da moralimizi biraz bozmuştu ama netice olarak hepimizi sevindiren bir sonuca ulaştık, elhamdülillah… Mustafa, Melih Bey'e:

- Peki bundan sonra ne olacak? Cumhurbaşkanımızın açıklayacağı hükümetle ülkemizin yoluna devam edeceği, malum. Ama bu arada benzemezler ittifakı ne yapacak acaba?.. Beraberliklerinin sürüp sürmeyeceğinden çok, CHP'de ve İyi Parti'de nelerin olacağı önemli herhalde… Melih Bey:

- Biz Cumhur İttifakı'na yoğunlaşalım. Altılı masadaki partilerde neler yaşanacağı, onların problemi. CHP'de Kılıçdaroğlu kalmaya niyetli anlaşıldığı kadarıyla. Mevcut şartlar da kendisi lehine gibi. Mahalli seçimlere az kaldı ve mesela İBB Başkanı yerine göz dikerse, delege yapısı itibariyle kazanması riskli olduğu gibi aday olmak için başkanlığı da bırakması gerek. Böylesi bir adım atar ve beklediği olmazsa bir sonraki dönem İBB'ye aday olması da zor… Remzi:

- Oylarının toplamının yüzde 1 bile olup olmadığı tartışılan partilere verilen milletvekillikleri de düşünüldüğünde, CHP'de işler hakikaten karışık…

- Orası öyle. Ama yine de mahalli seçimlerin yaklaştığını ve cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde başarılı olamayan benzemezler ittifakının mahalli seçimlere asılacaklarını unutmamak gerek. Son mahalli seçimlerde algılar üzerinden başarılı olanların, aralarındaki bütün problemlere rağmen, önümüzdeki seçimlerde de güç birliği yapacakları, söylenebilir. En azından onları bir araya getiren ve tutan güç herhalde böyle isteyecektir. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde İstanbul ve Ankara'da aldıkları oylara bakılırsa, Cumhur İttifakı'nın mahalli seçimlere ciddi bir şekilde hazırlanılması gerektiği anlaşılır... Selim düşünceli idi:

- Yerel yönetimlerdeki başarısızlıkları herkesçe bilinen başkanlara rağmen İstanbul ve Ankara'da alabildikleri oylar aklımı karıştırıyor. Arsenikli su içer yine de CHP'ye oy veririz diyen İzmir ve benzeri şehirleri bir kenara bırakalım. Ama İstanbul ve Ankara gibi hizmet siyasetine oy vermesi beklenen yerlerdeki durumlar, şaşırtıcı. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz Melih Bey?..

- Gerek İstanbul'da ve gerekse Ankara'da bir şeylerin yanlış gittiğini anlayabilmek biraz zor. Buralar metropol şehirler ve birçok konuda devletin de doğrudan yaptığı hizmetler sebebiyle eksiklikler kolay fark edilmeyebiliyor. Beylikdüzü'ndeki belediye başkanlığı öncesi yaptığı 37 vaatten sadece ikisini yerine getirebilen ancak büyük bir algı operasyonuyla İBB'yi kazanması sağlanan İmamoğlu'nun burada da vaatlerinin büyük bir kısmını yerine getirmediği, çok açık. Ama insanların çoğunluğunun bunun farkında olmadığı söylenebilir… İhsan, araya girdi:

- Ankara'nın durumu da farklı değil. Seçim öncesi kilometrelerce metro vaat etmişti Mansur Yavaş. Ama bir metre bile metro yapmadı. Canlı yayında neden yapmadığı sorulunca verdiği 'projesini yapmamışlar' cevabı da dillere destan… Melih Bey, devam etti:

- Hizmet eksikliğini görmeyen ya da dert etmeyenlerin varlığı, malum. Bu tür düşünenlerin siyasi taraftarlıklarını aşındırabilmek pek mümkün değil. Ancak konuyu geçmişten başlatıp, vaktiyle Demokrat Parti'nin, Adalet Partisi'nin ve Özal döneminde Anavatan Partisi'nin bu bölgelerde nasıl başarılı olduğu üzerine kafa yormakta fayda var bence. Aynı şekilde AK Parti'nin de zaman zaman buralarda başarılı olabildiğine dair örnekler de var… İhsan:

- Hizmeti değil de taraftarlığı önceleyen insanlara ulaşabilecek bir dil bulmak gerektiğini söylüyor gibisiniz, Melih Bey?..

- Aynen öyle. Yaşananlara bakışımız vatan ve millet eksenli ise ve bir kırılma olmasından varlığımız, birliğimiz ve bekamız adına kaygı duyuyorsak, aynı kaygıyı duyması gerekenlerden bahsediyoruz esas olarak... Altılı masayı oluşturan ve her türlü marjinalliğe kapı aralayan siyasi partilerin yönetimleri ne düşünürse düşünsün, onlara bir şekilde oy veren insanların meseleye onlar gibi bakmadıkları, aşikar. Kim ülkemizin savunma sanayisinin geriletilmesini ister ya da kim Mavi Vatan'da tavize razı olur?.. Mehmet, katkıda bulundu:

- Doğru. Bunlara, kim gelişmişlik düzeyimizin geriletilmesine rıza gösterir, kim sağlıkta, ulaştırmada, bayındırlıkta, iletişimde sağlanan gelişmelerin duraklatılmasına ya da geriletilmesine rıza gösterir sorularını da ekleyebiliriz… Melih Bey:

- İhmal edilebilecek kadar az oranda insanı hariç tutarsanız, milletimizin kahir ekseriyetinin bizler gibi düşündüğü söylenebilir. Bu da aslında bizim gibi düşündükleri bilinen insanlarla temas kurabilir ve onları ülkemizin varlığı, birliği, bekası yanında gelişmesini, ilerlemesini isteyenlerin yanında olmaya ikna edebiliriz manasına geliyor bence… Oğuz'un aklına bir şey gelmişti:

- Geçtiğimiz günlerde AK Partili yetkili bir isim, 21 yılda parti olarak milletimizin yüzde 67'sinin oylarını en az bir kere alabildiklerini söylemişti. Melih Bey'in söyledikleri ile bu yan yana koyulursa, neden böyle bir şey mümkün olmasın sorusu sorulabilir… Melih Bey, gülümseyerek:

- Tabii ki bu soruyu sorabiliriz ama önemli olan cevabını bulabilmek. Bunun o kadar da kolay olmadığı ve şartların gittikçe zorlaştığı da unutulmamalı. Öncelikle bizler yalan söyleyemeyen ve dahası ihanet edemeyen bir topluluğuz. Karşımızdakiler rahatlıkla yalan söyleyebildikleri gibi, gözlerini bile kırpmadan ihanet bile edebiliyorlar. Türkiye'yi bölüp parçalamayı düşünen bir terör örgütünün uzantısı parti ile iş birliği yapmanın, ülkemiz hakkında hiç de iyi şeyler düşünmedikleri bilinen ABD'nin ve Avrupa ülkelerinin temsilcisi gibi davranmanın başka türlü izahı var mıdır bilmem…

Selim:

- Biz zora taliptik, yanlış hatırlamıyorsam. Kolay ya da zor, elden geleni yapmamız ve aslında bizim gibi düşündüklerini bildiğimiz insanlara bıkmadan usanmadan doğru bildiklerimizi aktarmaktan başka yol yok... Melih Bey:

- Hay ağzına sağlık Selim. İşin özeti bu galiba. Tabii biz böyle düşünüyorsak, başımızdakiler de benzerini hatta daha iyi yol ve yöntemleri düşünüyorlardır herhalde… İhsan:

- Haklısın. Biz kendi çapımızda yapabileceklerimize kafa yormakla işe başlayabiliriz o halde… Melih Bey, konuyu sonlandırdı:

- Ne idi meşhur söz?.. Niyet hayır, akıbet hayır… Biz gayret edelim, Cenab-ı Hakk da yardımcımız olur inşallah…

- İnşallah!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.