EKREM KIZILTAŞ

Seferberlik!..

Selim, İhsan, Mehmet ve Remzi'yi selamlayıp yanlarına yerleştikten sonra:

- Hepimize geçmiş olsun, Cenab-ı Hakk vefat edenlerimize rahmet eylesin, yakınlarına sabırlar versin. Yaralılarımız da en kısa sürede şifa bulurlar inşallah… İhsan Selim'e dönerek:

- Mustafa'dan haberin var mı?

- Depremin ikinci günü yardım malzemesi götüren bir arkadaşıyla bölgeye gitmişti. Dün gece döndü diye biliyorum. Biraz sonra gelir herhalde… Başını sallayan İhsan, Mehmet'e dönerek:

- Evet, şimdi seni dinlemeye devam edelim...

- Özetlemek gerekirse, benzeri çok az görülen bir felaketle karşı karşıyayız. Bu kadar geniş bir alanda bu kadar büyük ve kısa bir süre sonra yaklaşık aynı büyüklükte yeni bir depremin daha olduğu pek vaki değil. Bu da konuya özellikle eleştirmek niyetiyle yaklaşanların cahilliklerini ortaya koyan bir durum. 7,7 ve ardından 7,6'lık iki depremde meydana gelen yıkımı değerlendirirken insaf ölçülerini bir kenara bırakıp sırf siyasi rant beklentisi ile yorum yapanlara ne denmesi gerek, bilmem… Araya giren İhsan:

- AFAD'ın depremle ilgili analiz raporuna göre 7,7'lik depremin etkili süresi 65, 7,7'lik ikincisinin etkili süresi 45 saniye ve iki depremin açığa çıkardığı enerji 500 atom bombasına eşit. Şu ana kadar olan artı sarsıntılar ise çoğu 4'ün üzerinde olmak üzere 2 binin üzerinde... Remzi, Mehmet'e dönerek sordu:

- Japonya'daki depremlerle yapılan karşılaştırmalara ne diyorsun?..

- Tek cümle ile elma ile armudu birbiri ile toplamak. Japonya tam bir deprem ülkesi, doğru. Ama oradaki depremlerin çoğu okyanus merkezli ve yerin 80 ya da 100 kilometre altında. Yerleşim yerlerine gelinceye kadar büyüklükleri ve yıkıcılıkları sönüyor. Bizdeki depremin derinliği 7 kilometre, dolayısıyla yıkıcılığı çok çok daha büyük. Japonya'nın depremle yaşama konusunda aldığı mesafe tabii ki iyi. Ancak bütün bu tedbirlere rağmen yakın zamanda ciddi yıkım ve kayıplara sebebiyet veren depremlerin yaşandığı da malum… Japon uzmanların tamamı da bizdeki depremlerin Japonya'dakilerle karşılaştırılmasının yanlış olduğunu vurguluyorlar zaten… Selim, araya girerek:

- O halde sosyal medyada yer alan iddiaların çoğu yalanlardan ibaret!..

- Tabii ki. İnsanların çoğu konuyu bilmedikleri için, bütün dertleri devletimizi kötülemek olan birileri, olumsuz algı oluşturmaya çabalıyor. Japonya'da 17 Ocak 1995'te yaşanan ve 6 bin 200'den fazla insanın canına 150 milyar dolardan daha fazla zarara sebep olan 7,2 büyüklüğündeki Hanshin-Awaji ya da Kobe depremi, son elli yılın en büyük depremlerinden. Uzmanlar, Kahramanmaraş depremlerinin oluşturduğu toplam enerjinin Japonya'daki Kobe depreminden 10 kat daha fazla olduğunu belirtiyorlar. Bizde en son yaşanan 99 depreminden de en az üç kat kuvvetli. Sadece bu bile nasıl bir felaket yaşandığını anlamaya kafi… İhsan, katkıda bulunmak amacıyla:

- O depreme Japon hükümeti ancak iki gün sonra yardım gönderebildiği için, Büyük Hanşin Depremi, Japonya'nın deprem politikaları için milat kabul edilir, bildiğim kadarıyla…

17 Ağustos 1999 milat oldu!..
- Doğrudur. Bizim tabii ki birçok eksikliklerimiz var. Ancak söylemek gerekir ki 17 Ağustos 1999 da bizim için bir milat oldu ve ondan sonra devletimiz adeta yeniden yapılanarak, o zaman felakete üç-dört gün sonra müdahale edebilen devletin yerini şimdi anında müdahale edebilen bir devlet aldı. Depremi sabah kalktıktan sonra öğrenenler, bölgenin çeşitli vilayetlerine çoktan ulaşan bakanların açıklamaları ile karşılaştılar. Aynı saatlerde birçok yerde arama kurtarma çalışmaları ve insanların ihtiyaçlarını karşılamak için tedbirler alınmaya başlanmıştı bile… Kıraathaneye gelip selam vererek masadaki yerini alan Mustafa'ya çay veren İhsan:

- Hoş geldin Mustafa... Hepimiz çok üzgünüz… Bölgeye gidip geldiğine göre, senin anlatacaklarını dinleyelim…

- Depremin ikinci günü arayan TIR şoförü bir arkadaşım, İstanbul'dan bölgeye yardım malzemesi götüreceğini ve eğer istersem beni de alabileceğini söyleyince, Kocaeli'de buluştuk ve araçtaki malzemeleri Kahramanmaraş'a ulaştırdık… Heyecanla anlatılacakları bekleyen Selim:

- Hepsi bundan mı ibaret?.. Mustafa gülümseyerek sözlerini sürdürdü:

- Bu, işin kısa özeti. Detaylar şimdi geliyor. Öncelikle mensubu olmakla iftihar edeceğimiz bir millet olduğumuzu söylemem gerek. Çünkü yollar yardım götürme, arama kurtarma çalışmalarına katılma ya da merak ettikleri yakınlarına ulaşmak için bölgeye doğru gidenlerle dolu. Bu, özellikle yolların hasar gördüğü bazı yerlerde ciddi sıkışıklıklara sebep olabiliyor. İşin özeti, insanımızın adeta bir sel gibi bölgeye aktığı… Çayını yudumlayan Mustafa, devam etti:

- Durumu anlamanız için biraz detaylandırayım. En çok da gıda kolisi, giysi, temizlik malzemesi, su, ısıtıcı, battaniye taşıyan kamyon ve TIR'lar. Belediyeler ve bazı sivil toplum kuruluşlarının seyyar aş evleri. Ankara'dan itibaren yollar çeşitli kuruluşların bölgeye yönlendirdikleri yardım ekipleri ile kaplı adeta. Gölcük, Bursa, Ankara, Sakarya, Kocaeli, Bilecik, Yalova, Ordu, Kağızman, Sinop ve Kastamonu'dan giden yardım ekipleri… Mehmet, merakla sordu:

- İstanbul'dan gidenler de vardır herhalde?..

- Olmaz mı? İstanbul, Bağcılar, Esenler, Zeytinburnu, Bayrampaşa, Ümraniye, Üsküdar, Pendik, Kağıthane, Güngören… Bunlar yol üzerinde ve gittiğim yerlerde gördüklerimden aklımda kalanlar. Söylenebilecek olan, bütün ülkemizin deprem bölgesine yardım götürme konusunda tam bir seferberlik halinde olduğu… İhsan, araya girerek:

- Peki genel olarak organizasyon nasıl?..

- On ili, ilçelerini ve köylerini vuran ve oralarda bu tür durumlara müdahale edebilecek bütün kuruluşları bloke eden bir deprem söz konusu. Uzmanların dediği gibi, neredeyse Almanya ya da İngiltere büyüklüğündeki bir alan. Hava şartları ve deprem sebebiyle ulaşım güçlüğü de cabası… İlk anlarda bölgedeki idarelere destek amacıyla çok miktarda vali ve kaymakam görevlendirildi. Edindiğim intiba, yerel yöneticilerin birçoğunun devre dışı kalmasının, dışarıdan gelen yardımların organizasyonu ile ilgili sıkıntılar doğurduğu ama bu durumun kısa sürede aşıldığı şeklinde. Zaman geçip, kendi yaralarını bir şekilde kenara bırakan yerel yöneticiler inisiyatif almaya başladıkça işlerin akışı daha da düzelmiş durumda…

Onlarca ülkeden arama kurtarma ekibi…
- Yurt dışından gelen epey ekip var galiba?.. Soruyu Selim sormuştu:

- Kahramanmaraş ve gidip gelirken uğradığımız ilçelerde gördüklerim ve yol boyunca mola verdiğimiz yerlerde öğrendiğim kadarıyla çevremizdeki bütün ülkelerden gelen ekipler var. Tunus, Cezayir, Libya, Mısır, Lübnan, Kuveyt, Irak, Filistin, İsrail, İran, Azerbaycan, Rusya, Ermenistan, BAE ve Katar gibi bölge ülkeleri yanında Almanya, Avusturya, Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Hırvatistan, Fransa, İspanya, İngiltere, Macaristan, Hindistan, Yunanistan, İsviçre, KKTC, Meksika… Saymakla bitmez yani… Soluklanan Mustafa, sözlerini sürdürdü:

- Gittiğim yerlerde gördüğüm kadarıyla ulaşılabilen yerlerde insanların çoğu depremin Cenab-ın Hakk'ın takdiri olduğunun, devletimizin ve milletimizin de elinden geleni yaptığının farkında. Eksiklikler tabii ki var ama bunlar kısa sürede telafi ediliyor… Deprem bölgesini ziyaret eden Cumhurbaşkanımızın yıkılan evlerin yerine kısa sürede yenilerinin yapılacağı sözünü vermesi de ciddi bir moral kaynağı… Remzi, bölgeden gelen yağma haberlerini merak ediyordu:

- Yağma benzeri girişimler olduğunu duyuyoruz, doğru mu bu?..

- Maalesef iyi niyetlilerin yanında bölgeye hırsızlık ve yağma için gelenler de var. Bu konuda güvenlik güçlerinin tedbirler almayı sürdürdüğü ve anında müdahale ettiği, söylenebilir. Bu arada depremi siyasi rant aracı olarak kullanmaya çalışanların yalan söylediklerini de belirtmekte fayda var. Bölgedeki yardımlar hiçbir fark gözetilmeden yapılıyor. Zihniyetlerinin tembelliğini devlete mal etmeye çalışanlara ise Allah (cc) akıl versin demek gerek… Selim:

- Şu anda ihtiyaçlarla ilgili durum ne?..

- Biz ayrılırken, giyim ve gıda konusunda ciddi bir doygunluk söz konusuydu. Isınma için elektrikli sobalar, çadır, battaniye, jeneratör ve benzerlerinin yanında ilk anda pek akla gelmeyen seyyar tuvaletler öncelikli ihtiyaçlar arasında. Bundan sonraki yardım faaliyetlerinde AFAD ve Kızılay'ın açıklamalarını takip etmekte fayda var. Esas olan bu kuruluşlar ve benzerlerinin faaliyetleri için maddi yardıma ağırlık vermek… İhsan, söz alarak:

- Yıkıntılar altından canlı kurtarma faaliyetleri 130 saat geçtikten sonra bile sürüyor hamdolsun. Adeta mucize denilebilecek olaylara şahit olup seviniyoruz. Ama birkaç gün geçtikten sonra oradaki insanımızın barınması ve yeme içmesi yanında diğer ihtiyaçlarının teminine sıra geleceğine göre, dediğin doğru. Hepimizin AFAD, Kızılay ve İHH gibi bu işlerle uğraşan STK'lara maddi yardımlarda bulunmamız gerekiyor… Büyüklüğü konusu tartışma bile götürmese de yine de depremdeki yıkımların sebepleri, bundan sonranın meselesi. Yargı mekanizması da şimdiden harekete geçti zaten… Konuşulanların kafi olduğunu düşünen Mustafa:

- Hepimize geçmiş olsun. Yıkıntı altında kalarak vefat ettikleri için şehit olan vefat edenlerimize Cenab-ı Hakk'tan rahmet, kalanlara sabırlar ve yaralılarımıza şifalar dileriz. Bundan sonra elimizden geldiği kadar maddi yardımlarda bulunmak ve bulunulmasını teşvik etmemiz gerek. Bunun gibi afetleri bir daha yaşamamak için, nasıl tedbirler alınacağına yoğunlaşmakla beraber, çokça dua da etmeliyiz…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.