EKREM KIZILTAŞ

Economist, Stern ve diğerleri…

Sobanın başında çaylarını içerlerken, yaklaşan bir araba sesi duydular. Gelenleri gören Selim, müjdeyi verdi:
- Evet arkadaşlar, yanında Oğuz ile Melih Bey geliyor… İhsan, sevinçle:
- İyi oldu. Geçen akşam, şu İsveç'te Kur'an-ı Kerim yakan alçakla ilgili bir programda izlemiştim. Bizi aydınlatır… Melih Bey ve Oğuz ekibe dahil olunca çayları yenileyen İhsan:
- Melih Bey, iyi ki geldin. Garip şeyler oluyor. Şu İsveç'te Kur'an-ı Kerim yakan alçak Danimarkalı, mesela. Merak ettiğim, bu adamın milyarlarca Müslümanı rencide ettiğini bilmeyecek kadar ahmak olup olmadığı?.. Melih Bey:
- Öncelikle, bu adama ahmak demek ahmaklara hakaret olur. Çünkü karışık bir kişi ve yaptıkları ile açıkladığı amaçlar arasında bir bağlantı yok. Güya İsveç'in NATO'ya girmesini temin için eylem yaptığını söylüyor. Yaptığı alçaklığın bunu iyice zorlaştıracağını çocuklar bile bilir oysa… Melih Bey, çayını yudumlayıp devam etti:

- İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya kabul edilmesi için Türkiye'nin şartları konusunda iki ülke bazı adımlar attı. Ancak bu alçak, tabir caizse pişmek üzere olan aşa soğuk su kattı… NATO'ya girmeyi ister gözüken İsveç Hükümeti'nin, mani olmak yerine polis koruması vererek Büyükelçiliğimiz önündeki melanete adeta katkıda bulunması, işin tuhaf tarafı. Bu kişi, benzer bir niyetle 2020'de gelmeye kalktığında İsveç Hükümeti izin vermemişti çünkü… İhsan, meraklanmıştı:
- Gerek gördüğünde mani olabilirken şimdi olmuyorlarsa, İsveç Hükümeti NATO'ya girme konusunda pek istekli değil galiba?..
- İsveç ve Finlandiya gibi ülkeler, demokratik açıdan çok gelişmiş olarak tanıtılsa da işin aslı pek öyle değil. Bir yandan demokratlığa toz kondurmazken öbür yandan teröre destek vermek, başka nasıl izah edilebilir ki?.. İç dengeleri ya da bazı dış güçlerin baskıları sebebiyle böyle yapıyorlardır belki… Mustafa'nın aklına bir şey gelmişti:
- Terör örgütlerine paçayı kaptırmış olmaları ihtimali var mı acaba?..
- Bu da ihtimal. Ama NATO'ya girmeyi çok isteyecek kadar endişeleri varsa, bir karar vermeleri gerektiği de çok açık. Çünkü terör örgütlerine desteği sürdürmenin yanında saçma sapan eylemlere de mani olabilecekken olmamak, akıl alır bir şey değil. Hele Türkiye ile anlaşma masasına oturup imza attıktan sonra, bizi anlayışla karşılayın demenin de alemi yok… Selim:
- Terörle mücadele konusunda gerekenleri tam yapmadığına ve şu Kur'an-ı Kerim yakan ve yırtan alçağa göz yumduklarına göre İsveç konusu epey sürecek gibi. Türkiye'nin tavrı açık ve net. Anlaşmamızın gereklerini yerine getirin ve saçma sapan işlere göz yummayın deyip, neticelerini bekliyor… Benim esas dikkatimi çeken, Türkiye söz konusu olduğunda Batılı medyanın çifte standartlı davranması… Bu konuya ne diyorsunuz?..

Al birini vur ötekine!..
- İsveç konusunda söylediklerin doğru, Selim. Cumhurbaşkanımızın açıklamaları da bu yönde. Bizden birtakım tavizler ummak yerine yapmanız gerekenleri yapın, diyor. Batılı medyanın, bir kısmının tavrı, meslek adına utanç verici. Ülkelerinin menfaatlerini savunmaları, ne ise ama bunu yaparken objektifliği, adalet ve hakkaniyet duygularını yok kabul ederek yalanlar ve çarpıtmalarla ülkemize ve Cumhurbaşkanımıza yüklenmeleri, kabul edilemez… Selim, araya girdi:
- En azılılarından birisi Economist galiba?..
- Doğru. Ama Alman Stern gibi Economist'i aratmayan başkaları da var. Ortak yönleri de kendilerine yön verenlerin taleplerini yerine getirecek yayınlar yapmaları. Ekonomist'in Cumhurbaşkanımızı hedef alması, ülkemizi oyunları bozabilme ve gerektiğinde oyun kuracak bir konuma getirmesinden duyulan rahatsızlıkla ilgili. Bazı doğrulara yalanlar ekleyerek hazırladıkları makalelerle zaten pek kalmamış itibarlarını iyice yerle bir etmekten bile çekinmiyorlar… Melih Bey, tabletinde bir şeylere bakıp, devam etti:

- The Economist Dergisi, kapağına bayrağımız ve Cumhurbaşkanımızın siluetini yerleştirdiği son sayısında, 'Türkiye'nin Yaklaşan Diktatörlüğü' başlığını kullanmış. Konu ile ilgili özel dosyada da, ülkemizin felaketin eşiğinde olduğu ve giderek bir diktatörlüğe dönüşebileceği, iddia ediliyor… Okudukça, aslında Altılı Masa'nın seçimi kazanmasını istedikleri ve onların bu hususta yetersiz gördükleri çabalarına destek olmak istedikleri anlaşılıyor… Selim, atıldı:
- Cumhurbaşkanımızın, 'Türkiye'nin geleceğini İngiliz dergisi değil, Türk milletinin kendisi tayin eder' demesi, boşuna değil yani?..
- Evet. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Fahrettin Altun da, 'The Economist, entelektüel açıdan tembel, sıkıcı ve kasıtlı bir cehalete dayalı Türkiye tasvirini yeniden piyasaya sürdü' mesajı ile konunun bam teline dokundu. Altun, 'halkımızın demokrasi mücadelesi hakkında düzgün bir gazetecilik yapma zahmetine girmeyen Economist'in sözde gazeteci ve editörlerinin, 'girdiği her seçimi kazanmış ve demokratik yollarla seçilmiş Cumhurbaşkanımıza yönelik sonu gelmeyen nefretlerini' de vurgulamış... İhsan, benzer bir konuyu hatırlattı:

- Cumhurbaşkanımız aleyhine haberler hazırlayacak eleman arayan Reuters miydi?.. Melih Bey:
- İyi ki hatırlattın! Bunların ne kadar alçak olduğunu gösteren iyi bir misal bu… Uluslararası ve güya muteber bir haber ajansının, objektif kriterlere göre değil, çarpıtılmış dosyalar hazırlayacak bir eleman arama ilanı, içinde bulundukları durumu gösteriyor. İlandaki, Cumhurbaşkanımızın, 'yirmi yıllık iktidarında Türkiye'yi Güney Kafkasya'dan Kuzey Afrika'ya uzanan bölgelerde iddialı bir diplomatik ve askeri varlığa dönüştürdüğü' tespiti, niçin düşman olduklarını izah için kafi… Melih Bey, devam etti:
- Alman Stern, mesela. Onun son sayısının kapağında da Cumhurbaşkanımızın fotoğrafı ve 'Der Brandstifter' yani 'kundakçı' başlığı var. Bu, Cumhurbaşkanımızın küresel güçlerin oyun planlarını kafalarına geçirmesine yönelik kızgınlıklarından doğan bir şey… Melih Bey, saatine baktıktan sonra:
- Vaktim azaldığı için toparlayalım… Mesele, The Economist ve benzerlerinin Türkiye'nin demokrasisi ilgili hassasiyetlerinden ziyade ülkemizin kendi menfaatlerine uygun kararlar almasını kabul edemeyişleri. Önemli olan, bazı mihrakların arzularına uygun davranan diktatörlere bile demokrasi kahramanı muamelesi yapan bu dergilerin niyetini anlayıp insanımıza aktarmak… Onlar kinlerinden geberebilirler. Bize düşen de 'durmak yok, yola devam!' diyerek, gereğini yapmak!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.