EKREM KIZILTAŞ

Türkiye Yüzyılı, herkese bir çağrı!..

İhsan'ın getirdiği çaydan ilk yudumunu alan Selim:

- Yani şimdi bu duruma pastırma yazı mı diyeceğiz? Havalar günlük güneşlik akşamları da çok soğuk olmasa da ayaz var… İhsan, Mehmet'e dönerek:

- Bu konuyu en iyi içimizdeki yaşlılar bilir, onlara soralım… Takılmayı anlayan Mehmet, etrafına bakınarak konuştu:

- İyi de nerede bulacağız onları?.. Gülüşmeler eşliğinde çaylarını içerlerken yanında Oğuz'la beraber kıraathaneye giren Melih bey de selam vererek masadaki yerini aldı:

- Sıcacık sobanın başında tavşan kanı çay... Keyif nedir dense bu olduğu söylenebilir… Selim:

- Eh sen de geldiğine göre keyfimiz katlanacak demektir. Geçen hafta, şu Türkiye Yüzyılı üzerinde biraz konuşuruz demiştik… Melih bey gülümseyerek:

- Unutmayacağını biliyordum zaten. Ama dur, önce şu çayın tadını bir çıkaralım hele… Melih bey çayını içerken bir yandan da çantasından bazı kağıtlar çıkardı. Kendisine göre bir hazırlık yapmıştı anlaşılan…

- Evet, Selim'in de dediği gibi; geçen hafta Cumhurbaşkanımızın 28 Ekim'de yaptığı Türkiye Yüzyılı konuşmasını değerlendiririz demiştik… Cumhurbaşkanımızın ülkemizin 100 yılını ve bu arada son 20 yılını değerlendirip, AK Parti'nin ve tabii ki kendisinin geleceğe yönelik vizyonunu açıkladığı o konuşma, birçok değerlendirmeye konu oldu… Araya giren Selim:

- Özellikle de Kılıçdaroğlu ve Akşener'in değerlendirmeleri dikkat çekiciydi...

- Haklısın. Yaptıklarına, ne söylendiğini anlamayan ya da anlamak istemeyenlerin yaptığı değerlendirme demek daha iyi belki. CHP Genel Başkanı'nın Cumhurbaşkanımızın yapılanları anlatıp, Türkiye Yüzyılı ile ilgili vizyonun esaslarını açıkladıktan sonra yaptığı 'bu hususta yapabileceğiniz katkılar varsa bunları bekliyoruz' mealindeki son derece iyi niyetli davetini çarpıtıp, 'vizyon belgesinin içini dolduramadılar' demesi, tuhaf. Hele tarihimizle alakalı bilgi düzeyi, Köy Enstitülerini Atatürk'ün kurduğunu söyleyebilecek kadar sığ birisinin, 'vizyon sahibi olmak için önce kendi ülkenin tarihini, komşularının, dünya tarihini bileceksin' demesi, tam komedi… Oğuz, katkıda bulundu:

- Bu arada CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Türkiye Yüzyılı' vizyonunun CHP'nin 'İkinci Yüzyıla Çağrı' beyannamesinden kopyalandığını ileri sürebildi…

- Yalan ve mübalağa konusunda sanır tanımadıkları için, normal. Kendi belgelerini okudu mu bilmem, ama Cumhurbaşkanımızın açıkladıklarını okumuş olsaydı, bu kadar sallayamazdı. CHP'nin İkinci Yüzyıla Çağrı beyannamesi denilen şey, üç beş sayfalık bir metin ve tamamen cek-cak ile dolu…

PARLAMENTER SİSTEM VE VESAYET…

- Parlamenter Sistem'e dönüş ve benzeri bazı vaatler dışında dişe dokunur bir şey yoktu diye hatırlıyorum… Bunu İhsan söylemişti…

- Evet, hazırlık yaparken o metni de bulup baktım. Parlamenter Sistem, barış ve huzur, liyakat, herhalde yerine getirmeyi akıllarından bile geçirmeyecekleri milletvekillerini halkın belirlemesi, siyasi ahlak yasası gibi genel bazı vaatleri var… Şu anda partinin ve o partiye mensup belediyelerin herhangi birini bile uygulamadığı vaatler bunlar. İyi Parti Genel Başkanı'nın açıklamaları da Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları gibi. Daha önce açıklanan ve saldırılar dolayısıyla ulaşılamayan bazı hedefleri hatırlatmış Akşener. Tabii bunları engellemek için çalışanlarla beraber olduklarına dair tek kelimesi bile yok… Oğuz, tekrar söz alarak:

- Akşener'in sözlerinin bence en komik tarafı da, 'herhalde bizimle vizyonla, projeyle, icraatla yarışmaya karar verdiler' kısmıydı galiba?.. Melih bey, gülerek:

- Hay ağzına sağlık, Oğuz. İyi Parti'nin ve Akşener'in vizyonu, projesi ve icraatı denildiğinde neleri var ki 20 yılda Türkiye'ye çağ atlatan bir kişi ve ekibi onlarla yarışa girsin!.. Melih bey, sözlerini sürdürdü:

- Evet, kimin ne dediğini bırakıp o konuşmaya odaklanalım bence. Çünkü 28 Ekim 2022'de yani Cumhuriyetin 99. Yılı öncesi yapılan o konuşma, Türkiye'nin dününü, bugününün değerlendiren ve siyasi mülahazalardan mümkün olduğu kadar uzak bir şekilde bu ülkenin vatandaşı olan herkese 'gelin, ülkemizin geleceğini birlikte inşa edelim' çağrısıydı... Selim bey, elindeki kağıttan okumaya başladı:

- Cumhurbaşkanımızın, "Cumhuriyetimiz, maalesef bu bir asırlık geçmişinin önemli bir kısmında kendi içinde barışık yaşamadı. Emperyalistlerin ülkemiz üzerindeki hesapları hiç mi hiç eksik olmadı. Bu kirli hesaplarda kullanılan maşalar da hiç eksik olmadı; dün vardı, bugün de var. Ülkemiz, millî iradenin üstünlüğüne dayanmak yerine vesayet güçlerinin güdümünde kalan yönetimlerin elinde altın kıymetinde yıllarını heba etti" şeklindeki tespiti, dikkat çekici. Tam da 'işte bizim hikayemiz' denilebilecek bir şey bu… Çayını yudumlayan Melih bey, devam etti:

- Bu sözlerden sonra rahmetli Menderes'i, Demirel'i, Ecevit'i, Türkeş'i, Özal'ı, Erbakan Hoca'yı hatırlatıp, bu isimlerin ülke ve milletin hayrı için başlattıkları girişimlerin hep darbe ve vesayet duvarına çarptığını ve 'ülkemizin vesayet yoluyla Cumhuriyetle demokrasiyi birleştirmekten hep kaçınan, hatta bunları birbirinin alternatifi gibi göstermeye çalışan bir zihniyetin elinde ciddi sıkıntılar çektiğini' vurgulaması da, bizim hikayemizin püf noktası… sakince dinleyen Remzi, merakla sordu:

- Menderes, Özal ve Erbakan Hoca'ya anlıyorum ama Demirel ve Ecevit ile ilgili sözleri ilginç…

- Onların da ülke ve milletimizin hayrı için atmaya çalıştıkları adımların engellendiği, bir vakıa. Tarihe baktığımızda, vesayet zincirinin bir parçası gibi gördüğümüz isimlerin de zaman zaman bundan kurtulma gayretine girdiklerini ama hep engellendiklerini görürüz…

YA İSTENİLENİ YAPARSIN YA DA!..

- O zaman Demirel'in 6 defa gidip yedi defa gelmesi de bununla ilgili galiba?.. Soruyu soran Mustafa idi.

- Demirel'in başbakan olduğu dönemlerde istenenleri yapmayınca darbe, muhtıra ve çeşitli şekillerde uzaklaştırılması da, tabii ki bu durumla alakalı. Ne kadar uyumlu olursanız olun, sömürücülerin isteklerinin ucu bucağı yoktur ve 'artık yeter' deyip karşı çıkmaya kalktığınızda da vesayet mekanizmaları harekete geçer. Yakın zamanlara kadar ülkemizin açık gerçeklerindendi bu. Hamdolsun, son 20 senede bitirildi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile de tamamen rafa kaldırıldı… Mehmet, hatırlattı:

- Ecevit'in, 1978'de AP'den istifa ettirilen 12 milletvekilinin 11'ine bakanlık vererek kurduğu Güneş Motel Hükümeti, mesela. TÜSİAD tarafından kurdurulmuş ama istenilenleri yapmadığı için yine TÜSİAD tarafından yıkılmıştı, hatırladığım kadarıyla…

- Evet, bu da ibretlik örneklerden. 12 Mart sonrasında da, istenileni yapmayan hükümetler sebebiyle, bazı milletvekillerine hükümetler kurduruldu. Teknokrat hükümet denilen ve belirli dönemde arzu edilen şeyleri yaptırmak üzere kurdurulan bu hükümetler, vesayetin zirvesi ve Parlamenter Sistem'in yüz karası. ABD, Demirel'e ve başkalarına yasaklatamadığı haşhaş ekimini bu hükümetlerle yasaklatmış ve istediği başka birçok şeyi de yaptırmıştı. Şimdi Parlamenter Sistem diye kıvrananlar da bunu bildiklerine göre, vesayete hasret duyduklarını düşünmemiz gerekiyor… Melih bey, çayını yudumladıktan sonra devam etti:

- Evet, biz konumuza odaklanalım. Türkiye Yüzyılı… Cumhurbaşkanımız tarihimize ışık tuttuğu cümlelerinden sonra son 20 yılı geliyor ve şunları söylüyor: "2002 Kasım'ında işte böyle bir Türkiye mirası devraldık… Ülkemizin ulaşmış olması gereken kalkınma ve milletimizin sahip olması gereken demokrasi seviyesiyle bulunduğumuz yer arasındaki fark çok büyüktü. Biz işte bu anlayışla Türkiye'yi 20 yıl boyunca hep durmak yok, yola devam diyerek büyüttük, geliştirdik, güçlendirdik, zenginleştirdik." Melih bey, başka bir kağıda bakarak sözlerini sürdürdü:

- Bu 20 yıllık süreçteki zorlukları ve sıkıntıları milletimizin desteğiyle aştıklarını belirten Cumhurbaşkanımızın galiba geçen hafta da dikkat çektiğimiz şu sözleri şu sözleri konuşmanın bam teli: "Geçmişte ayrıştırılmaya, hatta çatıştırılmaya çalışılan kim varsa, Türkiye'nin ilk yüzyılının son 20 yılına sığdırdığımız bu büyük devrime katkı vermiştir. İnancından dolayı dışlanan Müslümanın, dilinden dolayı ayrımcılığa uğrayan Kürt'ün, meşrebinden ötürü baskı gören Alevinin, haksızlığa maruz kalan bu toprakların evladı Hıristiyan ve Yahudi'nin, kısaca bu ülkede vesayetin gadrine uğrayan kim varsa herkesin yanında olduk, mücadelesine destek verdik, kayıplarını telafi ettik." Selim, gülümseyerek:

- Evet, geçen hafta bölümün altını çizmiş ve sonrasında hepimizin birlikte 'Allah razı olsun' diye haykırdığımız bölümü aktarmıştın… Melih bey:

- Türkiye Yüzyılı çağrısının püf noktası da, Cumhurbaşkanımızın yine geçen hafta aktardığım, "Geçtiğimiz 20 yılda yaptıklarımızla asırlık eksiklerimizin çoğunu gidermiş, ülkemizi en üst lige çıkarmış olsak da bunu yeterli görmüyoruz. Öyle kritik bir eşikteyiz ki, bundan sonra atacağımız adımlarla ya bu ligin ön sıralarındaki yerimizi alacağız ya da tekrar geriye düşme riskiyle karşı karşıya kalacağız" şeklindeki sözleri…

- Şimdi artık son cümlelere ve meselenin püf noktasına gelebiliriz. Cumhurbaşkanımız, vesayet zincirlerinden kurtulmuş, hemen bütün altyapı problemlerini halletmiş, imalat, ihracat, istihdam konularında muhteşem mesafeler almış ülkemizin kendi ayakları üzerinde durup kendi kararlarını alarak yürüyebileceği bundan sonrası için belirli başlıklar aktarıyor. Bunlar, 'Türkiye için yapılması gerekenleri yaptık, yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. Ancak bundan sonrası için ülkesini seven herkesin fikirlerini ve katkılarını da bekliyoruz' demenin değişik bir şekli aslında…

TÜRKİYE YÜZYILI'NIN 16 ESASI…

- Gitme vaktin geliyor anlaşılan. Bu sefer anlatacaklarını bitirmeden gitmek yok, ona göre… Bunu Selim söylemişti.

- Merak etme. Bundan sonrası ana başlıklar halinde ve çok uzun değil zaten… Türkiye Yüzyılı çağrısı,

Problemlerini büyük çapta halletmiş ülkemizin bundan sonrasını 85 milyonun birlikte kararlaştırmasına yönelik bir çağrıdır ve 16 temel esas sayılmıştır. Bunların birincisi Sürdürülebilirliğin Yüzyılı. Yani devamlılık, daim olma, kendine yetme… Bu sosyal, ekonomik ve çevresel konularda önemli etkiler yaratan ve ortak geleceğimize sahip çıkacak her iş modelinin Türkiye Yüzyılı'nın yatırım planlamalarının önceliklerinden olacağı demek. İkincisi, Huzurun Yüzyılı. Bu, toplumumuzun varoluşsal özelliği olan farklılıkları huzur ve refahın gölgesinde buluşturan bir yönetim anlayışı ile ilerleme ve Türkiye Yüzyılı'nın bölüşüm ve girişimde adil bir dengenin güvencesi olacağı manasına geliyor… Melih bey, çayını yudumlayarak devam etti:

- Üçüncüsü Kalkınmanın Yüzyılı. Yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyüyerek, reel ekonomiyi her geçen gün daha da güçlendirmek yanında ithal girdiyi azaltmak, katma değerli üretimi geliştirerek Türkiye Yüzyılı'nın dünyada bir kalkınma ekolü olarak anılmasını sağlamak… Ardından Değerlerin Yüzyılı geliyor. Dünya tarihinin en kadim medeniyetlerine ev sahipliği yapan bu toprakları, binlerce yılın farklılıkları ve değerlerini, Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin değer öncelikli politikaları ile yerelden küresele taşıyıp, Türkiye Yüzyılı'nı çağın değeri olarak simgeleştirmek… Gücün Yüzyılı, duraklama ya da gerilemeye mahal vermeden, doğru hamleler ile ülkemizi dünyada örnek bir konuma taşımak... Başarının Yüzyılı ise milli menfaatler, uluslararası ilkeler ve dengeler gözetilerek Türkiye Yüzyılı'nda hem masada hem de sahada barışı sağlamak ve korumak için çalışmak, demek… melih bey, biraz soluklanarak devam etti:

- Bilimin Yüzyılı ile bilimsel kulvarda insanlığın yaşam kalitesini artıracak kamu ve özel sektördeki inovatif yatırımları ve teknoloji tabanlı büyümedeki gücümüzün hızını anlatıyor.

- En önemli vurgulardan birisi olan Haklının Yüzyılı, her zaman güçlünün değil, haklının güçlü olması kararlılığına işaret. Verimliliğin Yüzyılı, Türkiye Yüzyılı'nın verimlilik üzerine inşa edilen bir dünya liderliğini müjdelerken; İstikrarın Yüzyılı da, Türkiye Yüzyılı'nda geçmişte olduğu gibi tüm dünyaya karşı her alanda verilen mücadelede istikrarın gücünü büyük zaferlere taşıma kararlılığını gösteriyor. Şefkatin Yüzyılı, Türkiye Yüzyılı'nda, en önemli devlet yönetim geleneklerimizden şefkati dünyanın tüm mazlum coğrafyalarına ulaştırmayı hedeflemekle ilgili… Oğuz, araya girerek:

- Bunlar, yapılanları daha da geliştirmek ve sadece ülkemizde değil başka yerlerde de yayılmasını sağlamaya yönelik gibi…

- Tabiatıyla. İletişimin Yüzyılı, Türkiye Yüzyılı'nda iletişim; güvenlik ve uluslararası ilişki stratejilerinin, doğru bilginin, bilgiye ulaşılabilirliğin ve enformasyon teknolojilerindeki inovasyonun rotasını çizmekle ilgili. Türkiye Yüzyılı'nın, iletişim becerileri ve teknolojileri ile kazanan Türkiye'nin çağı olması hedefine yönelik. Dijitalin Yüzyılı, Türkiye Yüzyılı'nın çağı yakalayan ülkeden, çağa yön veren ülkeye giden yolculuğunun adı olarak belirtiliyor. Vatandaşlara yalnızca hizmet etmekle kalmayıp aynı zamanda bu hizmetlerin kolay, hızlı ve ulaşılabilir olması için bilişimin tüm olanaklarının kullanılmasını amaçlıyor. Üretimin Yüzyılı, yerli ve milli üretimin uluslararası rekabet gücünü artıracak, milli geliri atağa kaldıracak yüksek katma değerli ve ileri teknoloji ürünlerinin üretiminin Türkiye Yüzyılı'nın öncelikli devlet politikalarından biri olması demek… soluklanan

Melih bey, konuşmasını şöyle bitirdi:

- Evet son olarak da İstikbalin Yüzyılı… Bunu Cumhurbaşkanımızın cümleleriyle aktarayım: 'Güçlüyüz ve yarın daha güçlü olacağız. Milletimizin azmi ve güçlü yönetim yapımız ile Türkiye Yüzyılı'nı gıpta edilecek bir istikbale dönüştüreceğiz."

Hepsi birden haykırdı:

- İnşallah!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.