EKREM KIZILTAŞ

‘Allah, Reis’ten bin kere razı olsun!..’

Sadece İhsan değil, masadaki herkes Selim'in neden bugün iki dirhem bir çekirdek giyindiğine anlam vermeye çalışıyordu… Mustafa, dayanamayıp sordu:

- Düğün değil bayram değil, sabah sabah takmış takıştırmışsın. Hayırdır inşallah!.. Selim, gülerek cevap verdi:

- Kim demiş düğün değil bayram değil, diye. Bugün hem düğün hem bayram… Milletimizin belki de asırlık hayaline kavuşacağımız gün bugün… Biliyorsunuz bugün bizim arabamız TOGG'un üretimi başlıyor. Ben de açılışa gideceğim inşallah. Kıyafetimin biraz farklı oluşunun sebebi bu… Arkadaşlarının hem rahatladığını hem de sevindiklerini gören Selim, sözlerini sürdürdü:

- Az sonra Melih bey de gelecek ve beraber açılışa gideceğiz. Gitmek isteyeniniz varsa, arabada yerimiz de var…

Kendilerine bir saat mesafede yapılacak TOGG'un açılış törenine katılma fikri, diğerlerinin de hoşuna gitmişti. İhsan, elemanları gelince gidebileceğini söyledi. Remzi, Mehmet ve Mustafa ise dünden hazır gibilerdi…

Çaylar eşliğinde sohbet sürerken Melih bey de masadaki yerini aldı… Kendisi gibi Melih beyin de farklı giyindiğini fark eden Selim, takılmadan edemedi:

- Arkadaşlar düğün değil bayram değil diye bana takılıyorlardı. Ama bakıyorum sen de oldukça şık giyinmişsin Melih bey!..

- Kıyafetim her günkünden çok da farklı değil, ama değer. Bugün, milletçe hepimiz için önemli bir gün. Ancak benim için çok daha fazla önemli… Gazetecilik yaptığım yıllarda Türkiye'nin otomobili meselesi ile ilgili birçok habere imza attım ve her şeyiyle bizim olan ve Türkiye'nin Otomobili diyebileceğimiz bir arabanın hayalini kurdum durdum yıllarca. Şimdi buna kavuşuyoruz hamdolsun… Selim, Melih beyi konuşturmak için lafa girdi:

- TOGG bizin diyoruz, ama birileri tümüyle yerli olmadığını iddia edip duruyor… Melih bey, sakince cevap verdi:

- Bunu söyleyenler en azından cahillik ediyorlar… Hiçbir ülkenin arabası yüzde yüz yerli değildir ki. Binlerce parçadan oluşan otomobillerde her parçanın üretildiği yer ayrı olabilir. Türkiye, birçok Avrupa markasına parça üretiyor, biliyorsunuz. Önemli olan mülkiyet hakkı ve bu açıdan TOGG yüzde 100 bizim. Şimdilik en azından yüzde 51'inin yerli olduğu bilinen aracın 2025'te en az yüzde 65 yerliliği yakalaması da, temel esas.
Melih bey çayından bir yudum aldıktan sonra devam etti:
- Konumuza dönelim. Hayata biraz lay lay lom bakan bir takımdandım ben… Ancak, zamanla ülkemizin sanayileşmesi, kendi motorunu, arabasını yapması ile ilgili girişimlere 'biz yapamayız' mantığı ile karşı çıkanlar olduğunu ve bunların memleket lehine atılmaya çalışılan adımları engellediklerini fark ettim. Hele, 'biz yapamayız' diyenlerin, esas olarak 'biz yapmamalıyız' zihniyetinde olduklarını görünce de şafak attı bende…

Aramızdaki ayrık otları…
- Bu memleket ve bu millet için atılan adımları içimizden birilerinin engellemeye çalışmalarını anlayabilmek mümkün değil. Siz konuyu daha yakından bildiğinize göre neden böyle davrandıklarını çözebildiniz mi bari?.. Soru Mustafa'dan gelmişti. Melih bey, biraz düşündükten sonra cevap verdi:

- Valla Mustafa bey, tam olarak anladığımı söylesem yalan olur. Karmaşık bir konu. İşin içinde dış baskılar var, yabancı firmaların ülkemizdeki mümessillerinin karar mekanizmalarını etkilemeleri var, bizden gibi gözüken kripto kimlikli ayrık otları var. Birilerinin göklere çıkardığı parlamenter sistemin kırılgan olması dolayısıyla atılan adımları durdurmak için yıkılan hükümetler var… Özetle, var oğlu var… Melih bey, örnek vermek ihtiyacıyla, sözlerini sürdürdü:

- Türkiye'nin sanayileşmesi yolundaki birçok girişim, sureta haktan gözüken ama ihanet olduğu anlaşılacak şekilde engellendi. Uçak, silah ve bomba fabrikalarımız vardı ve bunları yapmaya bugün dünyanın bu sahalarda önde gelen ülkeleri ile beraber başlamıştık… Diğerleri başladıklarını geliştirerek sürdürür ve ciddi mesafeler alırken, bizim attığımız adımların tamamı bir şekilde engellendi... Araya giren İhsan:

- Uçak fabrikalarımız, silah fabrikalarımız ve diğerleri devam edebilseydi, bugün hakikaten çok farklı bir aşamada olurduk herhalde…

- Mutlaka. Bu işler süreklilik isteyen ve her gelişmenin bir sonraki gelişmeyi tetiklediği işler. Bir F-16'yı, bir yolcu uçağını ha deyince yapamazsınız. Bu işe bizimle başlayanlar ısrar devam ettirdikleri için bunları öretebiliyor. Biz ise 1927'de, 1930'larda kurduğumuz uçak fabrikalarını kapatıp yarıştan çekilmişiz. Sadece uçak da değil, motor fabrikalarımız da kapatılmış… Şu anda ön önemli konularımızdan birisi güçlü motorlar üretebilmek, mesela. Başkalarının yüz sene önce başladığı bir işe biz başlayalı ancak on, on beş yıl oldu… Melih bey, bir müddet elindeki çay bardağına baktıktan sonra sözlerini sürdürdü:

- Şükretmemiz gereken bir noktadayız yine de. Vesayet zincirlerini kıran Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki kadronun kararlılığı sayesinde, ihtiyacımız olanları ve hatta daha fazlasını yapar durumdayız artık… Kendi ihtiyacımızı karşılamanın yanında birçok sahada ihracat yapabilecek hale gelmiş olmamız da işin güzel tarafı… Söz alan Mehmet:

- Melih bey, Cumhurbaşkanımızın dünkü konuşmasını izlediniz herhalde. Nasıl yorumluyorsunuz?.. Melih bey, gülümseyerek cevap verdi:

- Cumhurbaşkanımızın 'Türkiye Yüzyılı' konuşmasını, bir buçuk saat boyunca heyecanla izledim. Bütün konuşmaları gibi muhteşem bir konuşmaydı. Ancak, bence son yıllarda yaptığı en önemli konuşmalardan birisiydi… Günlük tartışmalara hiç prim vermeden, ülkemizin ve milletimizin bugününün bir manzarasını çizerek, bundan sonra yapılması gerekenlerin altını kuvvetlice çizdiği bir konuşmaydı… Telefonunda bir şeyler aradıktan sonra, devam etti:

Eski Türkiye geride kaldı!..
- Cumhurbaşkanımızın konuşmasında benim dikkatimi en çok, "İnancından dolayı dışlanan Müslüman'ın, dilinden dolayı ayrımcılığa uğrayan Kürt'ün, meşrebinden ötürü baskı gören Alevi'nin, haksızlığa maruz kalan bu toprakların evladı Hristiyan ve Yahudi'nin, kısaca bu ülkede vesayetin gadrine uğrayan kim varsa herkesin yanında olduk, mücadelesine destek verdik, kayıplarını telafi ettik" sözleri çekti. Eski Türkiye'nin geride kaldığını anlamak istemeyip siyasette, medyada ve her sahada çeşitli yalanlarla ortalığı karıştırmaya çalışanlar ve aslında başka niyetlere sahip olanlara bir tür çağrı bu. 'Eğer gerçekten bu ülke ve bu millet için çalışıyorsanız, aklınızı başınıza alın ve millet ve memleket hayrına olacak işlere kafa yorun' çağrısı… Melih bey, sözlerine açıklık getirmek niyeti ile devam etti:

- Güya muhalefet yapan ve dış mihraklarla bağlantıları da ayan beyan açık olan birileri, hemen tamamı halledilmiş olan birçok problemi sanki halledilmemiş gibi gündeme getirmeye meraklı, biliyorsunuz… Cumhurbaşkanımızın, "Cumhuriyet'imiz maalesef, bu bir asırlık geçmişinin önemli bir kısmında, kendi içinde barışık yaşayamadı. Emperyalistlerin ülkemiz üzerindeki hesapları hiç eksik olmadı. Bu kirli hesaplarda kullanılan maşalar da hiç eksik olmadı. Ülkemiz, milli iradenin üstünlüğüne dayanmak yerine vesayet güçlerinin güdümünde kalan yönetimlerin elinde altın kıymetinde yıllarını heba etti" şeklindeki sözleri de, her şeyin bilindiğinin ve kimlerin hangi niyetle çabaladıklarının farkında olunduğunun beyanıydı bence… Selim, araya girerek:

- Cumhurbaşkanımızın hemen her kesime doğrudan ve dolaylı mesajlar verdiğini düşünüyor gibisiniz…
- Aynen öyle. Konuşmasında, 'Cumhuriyet'in ilk 80 yılında, bir kısım güzel işler olsa da, ülkemizin olması gereken yerle bulunduğu yer arasındaki farkın büyük olduğunu' vurgulayıp, Milletimizin desteğiyle ülkemizin asırlık kayıplarını 20 yılda telafi edecek çalışmalar gerçekleştirdiklerini' belirtti, Cumhurbaşkanımız. Devamındaki şu sözler ise, 20 yıldır yaşananların özetiydi: "Sanılmasın ki bu 20 yıl dikensiz gül bahçesi misali sadece çalışmakla geçti. Yurt içinde ve yurt dışında emperyalistlerin, vesayetçilerin ve darbecilerin ne kadar aparatı varsa hepsi de üzerimize salındı. Yeri geldi bildiriler yayınladılar, yeri geldi tuzaklar kurdular, yeri geldi bürokratik oligarşiyi, yeri geldi terör örgütlerini harekete geçirdiler, hatta partimizi kapatmaya kalktılar. Bunlarla kalmayıp doğrudan silaha da sarıldılar. Biz hiçbir zaman şikayet etmedik, hep mücadele ettik." Selim, tekrar atıldı:

- O zaman Cumhurbaşkanımız, 'ne yaparsanız yapın bu yürüyüşü durduramayacaksınız. Yanlış şeyler yapmaktan vazgeçin, gelin beraberce iyi şeyler yapalım' diyor, galiba?..

- İyi yakaladın… Bir buçuk saatlik konuşmada, 20 yıldır yapılan hizmetleri sayarak bunların aynı şekilde geliştirilerek devam ettirilmesine işaret etmesi de aynı cümleden… 20 yılda Türkiye'ye eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ulaştırmadan enerjiye, sanayiden tarıma hemen her alanda kazandırılan eser ve hizmetler, şaka değil… Melih bey, telefonuna bakarak bazı rakamlar vermeye başladı:

- Eğitimde, 10,3 milyar lira yıllık bütçeyi, 304 milyara çıkarıp, derslik sayısını 343 binden 612 bine yükseltmek, öğretmen sayısını 1 milyonun üzerine çıkarmak, 3,5 milyar ders kitabını öğrencilere ücretsiz dağıtmak, üniversiteleri 76'dan 208'e, akademik personeli 70 binden 184 bine ulaştırmak, hakikaten kolay bir eş değil. Hastane yatak sayısını 164 binden 264 bine çıkarmak, 28 bin 987 yataklı 20 şehir hastanesini tamamlamak, sağlık personeli sayısını 1 milyon 350 bine çıkartmak da keza… Diğer alanlardaki eser ve hizmetleri de bunlarla kıyas edebiliriz… Sözün burasında saatine bakan Melih bey:

- Evet, konuşulacak çok olsa da, gitmemiz gereken önemli bir açılış var. Cumhurbaşkanımızın konuşmasını izlemenizi ya da okumanızı tavsiye ederim. Konuşmasındaki, "Öyle kritik bir eşikteyiz ki bundan sonra atacağımız adımlarla ya bu ligin ön sıralarındaki yerimizi alacağız ya da tekrar geriye düşme riskiyle karşı karşıya kalacağız" sözleri de çok önemliydi bence. Sanki doğrudan bizlere, sahip olduklarımızı kaybetmemek için çalışmamız gerektiğini hatırlatıyordu… Dikkatimi en çok çeken sözleri ise, "Milletimizin bizi her türlü makama taşıdığı bir konumdayken, Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirme karşılığında tek arzumuz, şöyle kalpten kopup gelen bir 'Allah razı olsun' duasını duymaktır" sözleriydi...

İhsan, Mehmet, Mustafa, Remzi ve Selim, adeta bir ağızdan haykırdılar:

- Allah (cc) Reis'ten bin kere razı olsun!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.