EKREM KIZILTAŞ

İyiyiz ve inşallah daha iyi olacağız!..

İhsan çaylarını verip yanlarına oturduğu arkadaşlarına, Marmara üzerinden İstanbul tarafını işaret ederek:

- Yağmurdan sonra görüş iyice açılıyor ve İstanbul tarafı rahatlıkla görülüyor. İstanbul'a buradan bakmak hakikaten güzel. Ama oraya gidince iş karışıyor… Selim İhsan'a takıldı:

- Yıllarca yaşadığın şehri her sabah uzaktan seyretmek zevkli olmalı. Ama bütün şikayetlerine rağmen oradaki yıllarını özlüyor gibisin…

- Laf aramızda, özlüyorum hakikaten. İstanbul zor ama bir o kadar da güzel. Özlememek mümkün değil. Neyse ki ben buradan bakarak hasret giderebiliyorum… Arkadaşlarını dinleyen Mustafa'nın dikkati masadaki gazetede bir habere takılmıştı, ortaya sordu:

- İstanbul'un zorluğuna ve hele güzelliğine itirazımız yok... Ancak anlamadığım şey ülkemizde tarımın ne durumda olduğu. Dün akşam televizyonda bir tartışmaya takıldım. Birileri ısrarla tarımda yanıp bittiğimizi söylerken, diğerleri de durumun iyi olduğunu söylüyordu. Epey izledim ama laf aramızda ciddi bir fikir sahibi olamadım… Mustafa'nın sözleri tarımla uğraşan Mehmet'in dikkatini çekmişti. Bir şeyler söylemek ihtiyacı hissetti:

- Zaman zaman bu tür tartışmaları ben de dinliyorum. Ancak çoğu zaman tartışan tarafların konuyu tam bilmediklerini görüyorum. Gerek ufak çapta bir çiftçi olan benim bildiklerim gerekse arkadaşlarımdan duyduklarımla, birilerinin televizyonda söyledikleri uyuşmuyor… Bir süre düşünüp devam etti:

- Ben zeytincilikle uğraşıyorum. Devlet benim yapıp ettiklerimi takip ediyor ve gerektiğinde bilgi vererek ve gerektiğinde de ilaç, mazot, gübre ve yem konularında yaptığı katkılarla yardımcı oluyor. Buğday, arpa, ayçiçeği üreten tanıdıklarımın da benzer imkanlara sahip olduklarını biliyorum. Tamam, her şeyin çok mükemmel olduğunu söyleyemeyiz. Ancak televizyonlara çıkıp yandık bittik diyenlerin çoğunun sahadaki gerçeklerden haberi yok gibime geliyor… Konu Selim'in de ilgisini çekmişti:

- Sadece televizyonlarda tartışanların bazıları değil, ana muhalefet partisinin genel başkanı da tarımın bittiği, çiftçilere herhangi bir destek verilmediği gibi iddiaları tekrarlayıp duruyor… Mehmet gülümsedi:

- Söylemek üzücü, ama maalesef o kişinin ve benzer düşünenlerin nasıl bir ülkede yaşadıkları konusunda herhangi bir fikirleri yok, bana göre. Onlar, saman bile ithal ettiğimiz söylüyorlar mesela. Tarım Bakanlığı, Türkiye'nin yılda 25 milyon ton saman ürettiğini defalarca açıklamasına rağmen, bunlar sınır bölgelerinden birinde ithal edilen 26 ton samanı dillerine dolayıp yıllardır tekrar ediyorlar. Maksatları sadece eleştirmek olanların hala gündemlerinde. 25 milyon ton nerede, 26 ton nerede… Arkadaşlarının ilgiyle dinlediğini gören Mehmet, konuşmasını sürdürdü.

- Türkiye'nin tarımla alakalı durumu konusunda o kadar saçma sapan laflar ediliyor ki insanın hakikaten aklı durur. İdarecilerimiz zaman zaman gerekli açıklamayı yapıyor ve tarım konusunda dünyanın kendi kendine yeten sayılı ülkelerinden birisi olduğumuzun altını çiziyorlar. Bunları duymayan daha doğrusu duymak işlerine gelmeyen birileri 'yandık, bittik, kül olduk' havası yayma peşinde. Maalesef her konuda olduğu gibi bu konuda da yalanlar çok hızlı yayılıyor ve insanımızın zihni karıştırılmaya çalışılıyor. Son yıllarda devletin tarıma ilgisi hakikaten oldukça yüksek düzeyde. Cumhurbaşkanımızın tarım ve hayvancılık konusuna özel bir önem verdiği de biliniyor. Mazot, gübre, tohumluk gibi üretime yönelik katkılar, işin bir yönü. Destekleme alımları ve değişik destekler de söz konusu… Çayları tazeleyen İhsan, Mehmet'e sordu:

- Geçtiğimiz günlerde birileri de Türkiye'nin buğday ithal ettiğini söylüyordu. Hem de öyle az buz değil milyonlarca ton. Bunlar yalan mı söylüyorlar yani?.. Mehmet, bu soruyu bekliyormuş gibiydi:

- Buğday ithal ettiğimizi söyleyenler doğru söylüyorlar, evet. Ancak doğrunun bir kısmını söylüyorlar. Çünkü ithal ettiğimizden daha fazla buğdayı ihraç ediyor ve ciddi miktarda döviz kazanıyoruz. Masadakiler ithalden daha fazla ihraç konusuna şaşırmışlardı, Mehmet devam etti:

- Biz yılda 20 milyon tonun üzerinde buğday üretiyoruz. Ülkemizin tüketimi ise 18 milyon ton civarında. Artan 2 milyon ton ve ithal ettiğimiz o milyonlarca ton buğdayı un, makarna ve başka ürünler halinde ihraç ediyoruz. Bildiğim kadarıyla un ihracatında dünyada birinci, makarnada ikinciyiz. Bu arada buğdayla ilgili başka ürünlerin ihracatında da başa güreşiyoruz… Mustafa, araya girerek sordu:

- Cumhurbaşkanımızın girişimleriyle Ukrayna'daki tahıllara yol açılmasının sadece bizimle alakası yok o zaman. Birileri bunun ülkemizdeki sıkıntıyı gidermek için yapıldığını söyleyip duruyor…

- Ukrayna'daki tahıllara yol açılması dünya çapında bir olay. Orada 25 milyon ton civarında tahıl mevcut. Bunların bir an evvel yerlerine varmaması durumunda bozulmaları ve bu arada birçok ülkede sıkıntı çekilmesi söz konusuydu. Ukrayna'dan bize gelecek az bir miktar tahıl var, bildiğim kadarıyla. Türkiye, özellikle tahıl konusunda her duruma göre tedbirlerini alan bir ülke… Mehmet'in anlattıklarını dikkatle dinleyen İhsan, sordu:

- Tohum meselesi ile ilgili durumumuz ne? Yerli tohumculuğun öldüğü, yabancı tohumlara muhtaç hale getirildiğimiz, söyleniyor…

- Bu konuda da bilmeden konuşanlar çok fazla. 2000'lerde topumdaki yerlilik oranımız yüzde 30'larda iken şu anda yerli tohum kullanma yüzde 90 oranında. Son 20 yılda tohumluk üretimi ve bu arada ihracatındaki artış da 10 kattan fazla. İhsan'ın aklına bir şey gelmişti, sordu:

- Bir dakika. Yanlış hatırlamıyorsam, sen bir süre önce Yalova'da tarım ve hayvancılık konusunda bir seminere gitmiştin. Bu aktardıklarının bir bölümü oradan sanki. Madem başladık, devam et de, tarım konusunda ülke gerçekleri hakkında bilgi sahibi olalım… Mehmet gülümsedi:

- Haklısın. Yalova'da Tarım ve orman Bakan Yardımcılarından birisinin verdiği bir semineri izlemiş ve bazı hususlarda notlar da almıştım… Mehmet, çayından bir yudum alarak sözlerini sürdürdü:

- Türkiye, tarımda kendi kendine yeten bir ülke. Fındık, incir, kuru kayısı, kuru üzüm ve ayva ihracatında dünya lideri, limon ve mandalinada ikinciyiz. 2002'de toplam ihracatımız 36 milyar dolar ve bunun içinde gıdanın payı 3.5 milyar iken, bugün sadece gıda maddeleri ihracatımızın 27 milyar dolar olması da bunun göstergesi… Ay çiçeğindeki yüzde 30'luk açık dışında, hububat üretimimiz ihtiyaçlarımızı karşılıyor ve yüzde 20 ile yüzde 30 arasında da fazlalığımız var… Tarlalarımızı daha verimli kullanabilmek için yeni bir düzenlemeye gidildi biliyorsunuz. Size ait olan tarlayı bir yıl ekmezseniz, devlet ertesi yıl orayı üretecek olanlara tahsis edecek. Böylelikle ekilmeyen alan diye bir şey olmayacak... Selim, kafasına takıldığı için olacak, sordu:

- Nasıl yani?.. Ben ekmezsem, devlet arsama el mi koyacak?..

- Hayır, sen ekmezsen ekenlere tahsis edecek ve sana da kira verilecek... Bu tarlaların boş kalmaması için bir yol. Bu arada bazı Afrika ülkelerinde buğday ya da başka hububat ekilmesi için arazi kiralanması söz konusu. Hatta geçtiğimiz günlerde Venezuela'dan da benzer bir teklif geldiğini duymuştum. Bu konuda bizde ekecek yer mi kalmadı ve benzeri sözler edenlerin niyetleri iyi değil bence. Bahsi geçen ülkelerde, yılda birkaç kere mahsul alabilmek mümkün, öncelikle. İhtiyaçlarını zaten karşılayabilen Türkiye'nin işleyip ihraç edeceği buğdayı ithal etmek yerine dışarıda kendisinin üretmesi de iyi bir fikir… Mustafa söze girdi:

- Hayvancılıkla ilgili durumumuz nedir?..

- Gürültü çıkarma meraklılarının atıp tuttukları bir konu da bu. Hayvancılık konusunda da önceki yıllara nazaran çok iyi durumdayız. Küçükbaş hayvan sayısı açısından AB ülkelerine nazaran birinci, büyükbaş hayvan sayısında ikinci ve toplam hayvan varlığında birinciyiz. Sadece 2005'de 4.7 milyon ton yem üreten 177 fabrika varken, şimdi 21 milyon ton hayvan yemi üreten 250 fabrikaya sahip olduğumuzu bilmek bile konuyu anlamak açısından yeterli. Hükümetin bu konuda da üreticinin ve tabii tüketicinin yanında olduğunun altını da çizmek gerek… Mehmet, arkadaşlarına bakıp gülümseyerek devam etti:

- Yahu laf aramızda bana konferans verdirdiniz nerde ise. Ben de havaya kapıldım galiba… Ama merak edip öğrendiklerimi sizinle paylaşmak hakikaten iyi oldu. Umarım siz de başkalarına aktarırsınız da, her şeyin çok kötü olduğunu iddia etmekten başka bir marifeti olmayanlara fırsat vermemiş oluruz… İşin özeti ise şu: Tarım ve hayvancılıkta hakikaten çok iyi durumdayız ve inşallah daha da iyi olacağız…

İhsan'ın getirdiği bol köpüklü kahvelerini içerken, bahar Kıraathanesi müdavimlerinin yüzleri de gülüyordu...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.