Kırk katır, kırk satır!..

Kendilerine Millet İttifakı ismini yakıştıran altılı masa (yedili mi desek?) partileri ile ilgili değişik değerlendirmeler yapılabilir. Her değerlendirmenin kendisine göre bir önemi olacağı, muhakkak.

Ancak, bunların Türkiye'nin muhalefet partileri olduğu düşünüldüğünde, ülkemizin geleceği ile ilgili nasıl bir tasavvura sahip olduklarının bilinmeyişi, herhalde en ciddi problem.

İttifakın ufak tefek partileri pek kaale alınmasa da, özellikle de ikisi yani CHP ve İP'in görüşlerinin önem taşıdığı, kesin. İç meseleler ne ise. Ancak, özellikle de dış politika ile ilgili gelişmelerde devletimizin çıkarlarını öncelemesi gerektiği düşünülen bu partilerin farklı tavırları, sıkıntı verici.

Her seçimin kendi çapında önemli olduğu, malum. Ancak, 2023 seçimlerinin gerek iktidar ve gerek muhalefet tarafından en önemli seçim olarak değerlendirildiği, bir vakıa. Muhalif partiler açısından önemi, iktidara gelebilme ihtimalleri sebebiyle. 20 yıldır hasretini çektikleri iktidara kavuşabilmenin hayali bile güzel onlara göre.

İktidardaki AK Parti açısından öncelikli mesele, Türkiye'nin gelişme yolculuğunun herhangi bir yol kazasına maruz kalmadan sürdürülebilmesi… Yaptıkları yapacaklarının ve yapabileceklerinin teminatı olan bir kadronun, hiçbir şey yapmadıkları gibi yapılanlara da sürekli olarak karşı çıkan birilerine yönetimi bırakma ihtimalinden ürkmesi, normal.

İktidar partisi yönetici ve mensuplarındaki Türkiye'nin ileriye doğru yürüyüşünde herhangi bir kırılma ihtimali tedirginliğinin, milletimiz arasında da gittikçe yayıldığını söyleyebiliriz… Çeşitli sebeplerle yaşamakta olduğumuz hayat pahalılığını 'en önemli mesele' olarak gören insanımızın, çözümün adresi olarak yine Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'yi adres göstermesi, bununla ilgili.

Başta CHP ve İP olmak üzere, milletimizin çözüm adresi olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'yi gördüğünün ve gösterdiğinin farkında olanların, bu akışı değiştirmeye yönelik herhangi bir girişimde bulunmayışı, çok dikkat çekici. Belki bulunamayışı demek, daha da doğru olabilir…

Sadece olumsuzluklardan şikayet etmenin, milletimizin kendilerine oy vermesi manasına gelmeyeceğini biliyorlar bilmesine. Ancak, karşı karşıya olunan problemlerin çözüm yolları konusunda bir fikirlerinin olmaması sebebiyle de işi akışına bırakmak zorunda kalıyorlar.

Dostlarının, iktidar olmaları halinde yapmalarına kesinlikle müsaade edilmeyecek vaatlerde bulunmalarını istemiyor olmaları da ihtimal dahilinde. Onlar, Türkiye'nin gereğinden fazla ilerlediği düşüncesinde çünkü…

Muhalefetin, ülkemizin meseleleri ve çözüm yolları konusundaki tembelliğinin mi yoksa kendilerini güdenlerin emirlerine uyma ihtimalinin mi daha vahim olduğu, değerlendirmenize kalmış…

Kırk katır mı kırk satır mı sorusundaki gibi bir durum. Ama vakıa bu!..