Ben olsaydım...
Bodoslamadan saldıramayacağınız bir insanı, gözden düşürmek için kullanılan yollardan birisidir bu.
Bir tür 'belden aşağı vurmak' olarak tabir edilebilecek bu tür davranışlarla, son zamanlarda sıklıkla karşılaşıyoruz.
Hepimizin ana hatlarıyla bildiği gelişmelerin satır aralarını karıştırarak bazı detaylara dikkat çekmeye çalışanlar var mesela.
Bunlar gözden kaçtığı zannedilen hususları gündeme getiriyormuş gibi yapsalar da, esasında önemsiz ayrıntılar üzerinden kafa karıştırmayı hesaplıyorlar.
15 Temmuz günü MİT'e giden ve o gece için aldığı emri aktaran subay meselesi bunlardan birisi. Olayın mahiyeti aşağı yukarı belli. Ancak, kronoloji üzerinden sorgulama yapanlar akışta boşluklar olduğu şeklinde bir intiba oluşturmaya çalışıyorlar. Ardından ise gerek MİT'te ve gerekse Genelkurmay'da olup bittiği açıklananları kendi bakış açılarından yorumlamak suretiyle, yaşananların anlatıldığı gibi olmayabileceği ihtimaline kapı aralamaya çalışıyorlar.
Olup bitenlere farklı bir bakış açısından bakma gayreti ile açıklanamayacak bir durumla karşı karşıyayız. Kimin ne yapmak ve nereye varmak istediği pek belli olmasa da, birilerinin zihnimize kazınan gerçekler konusunda değişik şüpheler duymamızı sağlamaya çalıştıkları açık.
Yorumlar, kendilerini MİT Müsteşarı ya da Genelkurmay Başkanı'nın yerlerine koyan birilerinin, benzeri bir durumda neler yapabilecekleri düşüncesinden hareketle yapılıyor. Ben olsaydım 15 Temmuz akşamı şöyle şöyle yapardım diyenler, MİT ve askerin yapısı ve disiplinine alabildiğine yabancı kişiler belli ki. Dolayısıyla söyledikleri, amiyane tabirle sallamaktan öte gitmiyor.
TANKLAR NASIL DURDURULDU!..
15 Temmuz'un hemen ardından yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı öncesi, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının bulunduğu MGK toplantısını vurmak için bomba yüklü uçakların havalandığı ihbarı üzerine ortalık karışmıştı malum.
Sonradan ihbarın ikindi namazını kılmak üzere evden çıkan biri tarafından, 'ya böyle bir şey olursa' diye düşünülerek yapıldığı ortaya çıkmıştı.
15 Temmuz günü bir binbaşı tarafından yapılan ihbarın ardından MİT'in harekete geçtiği, Genelkurmay'la bağlantı kurulduğu, Müsteşar'ın karargaha gittiği, konu ile ilgili detaylı bir değerlendirme yapıldığı biliniyor. Genelkurmay'ın havadaki bütün araçların derhal inmesi, hiçbir aracın havalanmaması, mekanize birliklerden araç çıkışına izin verilmemesi... gibi emirler verdiği de.
15 Temmuz öğleden sonra başlayıp darbe girişiminin başladığı saate kadar olup bitenler ve bu arada ilgili zevatın davranışlarında tutarsızlıklar arayanların, MİT'e sık sık benzeri darbe ihbarları geliyor olduğunu hesaba katmadıkları açık. Genelkurmay'ın değişik birliklere gönderdiği emirlerden çoğunun, FETÖ'nün karargahta bulunan uzantıları sebebiyle yerine ulaşamadığını; ulaştığı yerlerden bazılarında ise özellikle dikkate alınmadığını da biliyor olmaları gerek.
15 Temmuz'un aslında bir senaryo olduğu, ilk günlerde birilerinin başvurduğu saçmalıklar cümlesindendi.
Zevzeklik olarak değerlendirilebilecek bu iddianın tutmayacağı anlaşılınca darbe girişiminin kontrollü olduğu iddiasına sarıldılar.
15 Temmuz'da yaşananlardan bazılarını mercek altına alarak, bulduklarını düşündükleri boşluklar üzerinden kafa karıştırmaya kalkışanlar, mesailerini daha iyi işlere harcasalar keşke. 'Ben olsaydım...' diye başlayan cümlelerin anlamı yok...
Araştırsınlar da öğrenelim: O gece Basın Ekspres Yolu'nda, gömlek ya da atletle egzozlarını tıkayarak tankları durdurulabileceklerini insanlara söyleyen kimdi mesela?..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dünya umurunda değil!.. (25.09.2024)
- Her şeye hazır olmak!.. (22.09.2024)
- AB, para mı dağıtacak?.. (21.09.2024)
- Gaziantep: İş bilenin… (18.09.2024)
- Enerjik bir ülkeyiz… (15.09.2024)
- Sayaç çalışıyor (14.09.2024)
- Elini veren kolunu kaptırır!.. (11.09.2024)
- Her şey kontrol altında… (08.09.2024)
- Dev aynası (07.09.2024)
- Ümit dağın ardında… (04.09.2024)