Sınır Tanımayan Gazeteciler, Freedom House, Uluslararası Af Örgütü, Gazetecileri Koruma Komitesi ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Türkiye'dekibasın özgürlüğü konusundayaptıkları can sıkıcıdeğerlendirmelerin sebebi, kesinlikle objektif veriler değil.
Basın özgürlüğü açısından dünyanın en zayıf ülkelerinden birisi olduğumuzu ileri süren bu 'sıfırcıhocalar'ıntamamı,ülkemizle ilgilitespitleriningerçekleriyansıtmadığınıçokiyi biliyorlar.
Ama elleri mecbur, ülkemizi mümkün olduğu kötü göstermeye çalışmak zorundalar. Onları var eden güçler böyle istiyor çünkü.
Çıkıp da açıkça "Gezi Olayları amacına ulaşsa ve hükümeti iş yapamaz hale getirebilseydi, çok iyi olurdu" diyebilecek halleri yok. Aynı şekilde 17-25 Aralık için de, "Bakanlar üzerinden yürütülenoperasyon başarıya ulaşsa veBaşbakana uzanılabilseydi, meselekalmazdı" deme şansları da... 15 Temmuz'da nefeslerini tutmuş bir şekilde darbe girişiminin başarıya ulaşmasını beklediklerini de iyi biliyoruz.
Milletimizin, lideriyle birlikte hareket etme ve iradesini kaptırmama kararlılığı, tartışmaya mahal bırakmayacak kadar açık. Bizi dize getirmeye kararlımihraklar da, istedikleri olmayıncaülkemizi itibarsızlaştırmayaçalışıyorlar şimdi.
Kafalarının ardındakini açık açık söyleyebilecek kadar saf değil batılılar. Bu konularda açıkkonuşmanın içimizdeki safları bileuyandırabileceğinin farkındalar çünkü. Bunun için de, dertlerini üstü kapalı dile getiriyorlar. Kaya gibi sağlam olan ekonomimizin çökmeye yüz tuttuğunu iddia etmek ve basın özgürlüğü konusunda herhangi ciddi bir problemi bulunmayan ülkemizi, 'gazetecilikyapmanın en zor olduğu ülkelerdenbirisi ' olarak lanse etmek gibi.
Basın özgürlüğü sıralamasında, nerdeyse herhangi bir yayın organından bahsedilemeyecek ülkelerden daha aşağılara konulmamız işin bir tarafı sadece.
'Ürkütücü bir ülke' olduğumuz, en büyük gazeteci hapishanesine döndüğümüz, eleştirel görüş ifade edenlerin tehdit, gözdağı, taciz, cezai kovuşturmalar, gözaltı, işten çıkarılma veya sansüre maruz kalma tehlikesi altında bulundukları gibi bir sürü saçma sapan iddia gırla gidiyor hazırladıkları raporlarda.
Al birini vur ötekine!
Moody's, Standard & Poor'sve Fitch gibi uluslararası krediderecelendirme kuruluşlarının özellikle dekritik dönemlerde Türkiye ilgili olumsuzdeğerlendirme yapmalarına benzer birdurum bu. 2008 Küresel Ekonomik Krizigünlerinde, bir sonraki gün batacakfinans kuruluşları ve bankalara eniyi derecede notlar vermeleri iletanınan bu firmaların, Türkiye ile ilgilidavranış kodları ne ise, belli ki ülkemizinbasın özgürlüğünü değerlendirenlerinki deaynısı.
Gezi Olayları, 17-25 Aralık ve son olarak da 15 Temmuz'da ülkemizi teslim almak için girişimlerde bulunanların başarısız olmaları, içeride ve özellikle de dışarıda çok ciddi üzüntülere sebebiyet verdi. Türkiye'nin olabildiğincezayıf bir yönetime sahip olması veböylelikle kendisinden istenen herşeyi yapabilecek bir ülke halinegelmesi için çalışanlar, çok üzüldüler.
Türkiye'de uzantıları olarak faaliyet gösteren ve gazetecilik sıfatlarıda bulunan kişilerin, fikir ya dagörüşleri sebebiyle değil, kanunensuç olan fiilleri yüzünden içerideolduğunu onlar da biliyorlar aslında.
Sınır Tanımayan Gazeteciler, Freedom House, Uluslararası Af Örgütü, Gazetecileri Koruma Komitesi ve İnsan Hakları İzleme Örgütü... İddialarının hepsi uydurma olan bu kuruluşlar,doğrudan 'bırakın bizim çocukları!'diyemedikleri için, basın özgürlüğüüzerinden köşeye sıkıştırmayaçalışıyorlar bizi...
Mesele bundan ibaret...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.