Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçişimizle ile ilgili esas sıkıntı, milletin seçtiklerini yolcu,bulundukları noktalaraatanmış olanları hancıkabul eden eski yapının değişecek olması ile ilgili.
Yakın bir zamanda, şimdiye kadar yolcu kabul edilenler artık hancı, kendilerini hancı zannedenler de yolcu statüsüne geçecekler inşallah...
Taşlar yerine oturacak yani...
Atanmışların tasallutundan bir türlü kurtulamayan devlet çarkı, artık milletin seçtiklerince çevrilecek yani. Bu da birileri açısından denizin bitmesi manasına gelen bir gelişme...
Anayasa'nın 'Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir' şeklindeki 6.
Maddesi'nin devamına, 'Türk Milleti, Anayasanın koyduğu esaslara göre, egemenliğini yetkili organları eliyle kullanır' ibaresini yerleştirenler, bunun aslında bir kayıt ve şart olduğunu biliyorlardı şüphesiz. İlk bakıştaseçilmişleri kast ettiği zannedilen'yetkili organlar' sözü, anayasaiçine serpiştirilen atanmışlara daişaret eder çünkü.
Seçilmişler üzerinde kurulan ciddi bir vesayet manasına gelen bu durum, aslında toplumun pek farkındaolmadığı ve rıza göstermediği siyasi bir güç kullanımıydı. Meselenin farkına varıp bir şekilde devre dışı bırakma çabaları da, anayasal organların devreye girmesi ile ya da darbe tehditlerine kadar uzanabiliyordu.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile ilgili anayasa değişikliği, yedibaşlı bir canavar gibi sisteminkılcal damarlarına kadaryerleştirilmiş bu vesayetmekanizmalarının tümüyle sonu demek. Bu da milletimizin egemenliği hakikaten seçtiği temsilcileri eliyle kullanması...
Yapılan değişiklikle getirilmeye çalışılan yeniliklerin bir bölümü, aslında birilerinin nihai hedef olarak gördükleri Avrupa ülkelerinde uygulanan esaslar.
Ancak söz konusu ülkeler bile sözkonusu değişiklikleri Türkiyeiçin lüks kabul ediyor ve içimizdekiuzantıları vasıtasıyla da bunungerçekleşmemesi için çalışıyorlar.
Temelsiz kaygılar...
HSYK ile ilgili olarak getirilmeye çalışılan esaslar, bunlardan başlıcası.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile Yasama ve Yürütme arasındaki güçler ayrılığının tam olarak yerleşeceğini iyi bilenlerin, yargı konusundaki bütün sıkıntıları, aslında bu erk'in asli haline kavuşacak olması ile ilgili.
Birilerinin HSYK'nınCumhurbaşkanı ve TBMMyerine, atanmışlar tarafındanbelirlenmeye devam edilmesiniarzu etmeleri, sebepsiz değil.
Böylelikle vesayetin belli ölçüde de olsa sürebileceğini düşünüyorlar. Yasama, Yürütme ve Yargı ile ilgili yeni düzenlemelerin, şimdideğilse bile yakın ya dauzak gelecekte problemlerdoğurabileceğini ileri süren 'makul muhalifler' söz konusu. Bunların ilk bakışta haklılık payı varmış gibi gözüken yorumlarının aksadığı yer de, çok daha iyisi yapılamıyor diye, kötüye razı olarak devam etmekmi gerektiği konusu. Esas mesele, işbaşına ancak ve ancak milletin desteği ile gelecek insanların, birtakım yanlışlar yapabileceklerine yönelik korkular. Kimsenin yanlış konusunda masun olduğu elbette söylenemez.
Ya kötüsü gelirse diye kaygılanmakta haklı olunabilir belki. Ancak ilerisürülen kaygıların tamamınıngerçekleşmeyecek ihtimallerdenoluştuğunu da biliyoruz.
Dile getirilen kötü ihtimallerin gerçekleşebilme riskini ileri sürerek, vesayete açık mevcut halindevamını savunmak, herhalde saf veya naif olmaktan da öte bir haldir... İyi olan her şeyi engellemek niyetiyle kurgulanmış yönetim biçimini aynen devam ettirmenin karşımıza çıkarabileceği faturaların çok daha büyük olduğu biliniyorken hele...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.