İletişimin çok gelişmiş olmasının güzel tarafları yanında 'şuyuu (yani duyulması) vukuundan (yani olmasından) beterdir' sözüyle izah edilebilecek mahzurlu tarafları da var tabii. Hemenher gün olumsuz tarafları ağırbasan birçok habere maruzkalmamız da, işin bu tarafının bir gereği.
Problemimiz sadece gazete ya da televizyon haberlerine konu olanlar yani çalan çırpan, insanlara saldırıp yaralayan hatta öldüren, aile fertlerine şiddet uygulayan, uyuşturucu bataklığına düşen insanlardan ibaret değil.
Bunlar kadar vahim olmasa da, sokağa çöp atan, tüküren, girdiği sıraya riayet etmeyip 'kaynak' yapmaya çalışan, trafikte şerit ihlalinden slaloma kadar bin türlü tehlikeli hareket yetmezmiş gibi, başkalarının yol haklarını gasp edenler...
Ve daha başkaları da var...
Yukarıdakiler ve azıcık düşününce listeye kolaylıkla ilave edebileceğiniz binlerce olumsuzluk, günlük hayatımızın gerçekleri arasında... 80 milyonlukbir ülkede bazı olumsuzluklarınolmasını garipsemek en azındansaflıktır, tamam. Mukayese edilirse bu olumsuzluklar konusundabirçok ülkeden daha iyi durumdaolduğumuzu da söyleyebiliriz.
Ancak, bunları yapanların ve maruz kalanların hepsi bizim insanımız. Meselenin en dikkat çekici yanlarından birisi de, bu olumsuzlukları icra edenlerinhepsinin asgarisinden 5, 8 hatta12 yıl zorunlu eğitim almış olmasıgereken insanlar olması... Ailelerinden, akrabalarından, komşularından bütün bunların doğrularını öğrenmiş olmasalar bile, okul sıralarında belirli ölçüde öğrenmiş olmaları gerekiyor.
Ağaç yaşken eğilir...
Kötü ya da yanlış olarak değerlendirilen işlere imza atanlar, yaptıklarının yanlışolduğunu biliyor da yapıyorlarsa,konu psikiyatrinin alanına girer.
Ancak şurası açık ki, anaokulundan başlayıp, ilk, orta ya da liselerimizde verilen eğitim konusu, ülkemizin en köklü meselelerinden birisi.
İlk ve orta okullardaki çocuklarımıza -'ağaç yaşken eğilir' sözünün bir gereği olarak-, etrafa çöp atmak, tükürmek, bir başkasının sırasını ihlal etmek gibi davranışların yanlış olduğunun gereği gibi anlatılıp anlatılmadığı, üzerinde düşünmemiz gereken bir husus. Basitkural ihlallerinin giderek daha vahimihlallere kapı araladığını unutmamakgerek çünkü. 70 bine yakın okulda 17 milyoncivarında öğrenciye 1 milyona yakınöğretmen tarafından eğitim-öğretimverilen bir ülkeyiz... Eğitim öğretimsınırları dışında olan konular ne ise.
Ama en azından şu anda okullarımızda bulunanlara verilen eğitim-öğretim üzerinde derinlemesine düşünmek ve bundan sonrası için tedbirler almak, ne kadar güzel olur...
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile ilgili anayasa değişikliği teklifinin TBMM'ye verildiği gün söyledikleri, geleceğe ümitle bakabileceğimizin müjdesi:
"Önümüzdeki dönemde inşallah eğitim sistemimizi ana sınıfındanbaşlayarak, yükseköğretime ve hayatboyu öğrenme dediğimiz yaygıneğitime kadar her alanda tarihimizle,kültürümüzle, medeniyetimizlebarışık bir zemine oturtacağız.
Bu değişimin önünde kimse duramaz, durmaya da gücü yetmez. Çünkü 15 Temmuz, ne kadar küllenirse küllensin ne kadar üzeri örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, bu milletin özünde, ruhunda,kökünde var olan o asil duruşun tümcanlılığıyla yaşadığını göstermiştir." Külleri üflemek çok zor olmasa gerek...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.