Demokratik rejimlerde halkın teveccühü ile daha çok sayıda milletvekili kazanan partiler iktidar olur ve memleketi yönetirler. Muhalefettekalan partiler de iktidarınçalışmalarını izleyip yeri geldiğindeuyarmak suretiyle ülkenin daha iyiyönetilmesine katkıda bulunurlar.
Bu süreçteki performansları ile de, gelecek seçimlerde daha fazla oy almayı ümit ederler... Bu teorik olarak dünyanın hemen her yerindeki demokrasilerde böyledir.
Ancak Türkiye hariç tabii ki... Türkiye hariç demenin özel bir sebebi var. Ve bu da hemen herkonunun 'Türkiye'ye özel'halleri ile alakalı. Laiklik ilkesi evrensel anlamı ile değil, yıllarca bize özel olarak bir dayatma halinde uygulanmaya çalışılmıştı, malum. Halen bu tür uygulamaları hasretle bekleyenlerin varlığı da bir sır değil.
Muhalefet konusu da bize özel. Ana muhalefet partisi, iktidarın yapıp ettiklerini izleyip,gerektiğinde yapıcı eleştirileriyleuyarılarda bulunmak ve gerektiğindede takdir etmek yerine, bütün icraatları 'kötü' olarak damgalamak suretiyle, kolaycılığa kaçıyor mesela.
Gündemde olan ve olmayan konularda derinlemesine çalışarak muhalefet yapmak yerine toptan red kolaycılığınakaçmakla da yetinmiyor, anamuhalefet partisi. Özellikle de Yasama konusunda katkılarının önemli olduğu hallerde de, elini taşın altına koymakyerine mızıkçılık yapmayı tercih ediyor.
Ülkeyi yönetmek ağırlıklı olarak iktidar partisinin işi olsa da, yönetimin temel esaslarını belirleyecek olan kanunların yapılması, TBMM'ninişi. Bu da, TBMM üyelerinin tamamının aktif katılımını gerekli kılıyor. Ancak bu hususta da topu taca atmayı tercih ediyor ana muhalefet. Kanunlarınçıkarılması sırasında katkılardabulunmak yerine, öncelikle kabuledilmemelerini sağlamaya çalışıyor.
Kabul edilirlerse de, iptal başvurusu için Anayasa Mahkemesi'ne koşuyor.
CHP ŞİMDİ NEYAPAR?..
Oysa sistem, komisyonlarda gereklimüdahalelerin yapılması ya daTBMM'de görüşülmesi sırasındaverilecek değişiklik önergeleri ilekanunların mümkün olduğu kadarsağlıklı çıkabilmesini temin etmeküzerine kurulmuş. Bunun yerine, sadeceengellemek için girişilen çabalar ise vakitkaybından başka bir netice getirmiyor.
Türkiye'ye yeni bir anayasa gerektiği konusunda herkes müttefik. Yeni bir anayasanın normal zamanlarda değil, ancak darbe gibi olağanüstü dönemlerde yapılabileceğine inananlar, konu dışı.
Problem, yeni bir anayasa gerektiğine inanıyor olsalar da, mevcut durumda arzu ettikleri şekilde bir anayasamümkün olmayacağı düşüncesiyle, katkıda bulunmak yerine mızıkçılık yapanlar. Şu anda gündemde olan sınırlı değişiklikle ilgili durum da aynı.
HDP Kandil'den esecek rüzgarlara bağımlı olduğu için konuya ilgisiz.
Dolayısıyla yeni bir anayasa ya daherhangi bir değişikliğe karşı olanlarıCHP temsil ediyor.
Bu sebeple ha bire mızıkçılık yapıp durdu CHP. AK Parti ve MHP işbirliği ile artık gerçekleşeceği kesin gözüken Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş konusunda sadece gürültü çıkarmakla yetindi. Katkı sunmanın temel görevi olduğunu bilerek. Hem de...
Şimdi artık nihai noktaya gelen değişikliğin kanunlaşmaması için ne tür atraksiyonlar yapabileceklerini düşünüyorlardır herhalde...
Mızıkçılık böyle bir şey...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.