Olmaz olmaz deme

'Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz' demiş atalarımız.
ABD'deki statüko yanlıları ve onlarla beraber iş tutanlar Donald Trump'un ABD Başkanı olamayacağına inanmış ve ellerindeki gücü kullanarak insanları da inandırmaya çalışmış, hatta nerdeyse inandırmışlardı da.
Olmaz zannedilen, olmaması için elden gelenin yapıldığı şey oldu ABD'de ve Donald Trump ABD'nin 45. Başkanı seçildi.
Bu, Türkiye başta olmak üzere birçok ülkede son zamanlarda benzerini sıkça yaşamaya başladığımız bir durum. Sessiz yığınların bir tür başkaldırışı ya da hakim zümreden hiç beklemedikleri bir anda tatlı bir şekilde intikam almaları belki.
Hakim çevrelerin, onların iş tuttuğu medya kurumları ve mensuplarının ve kendilerini aydın diye pazarlamaya çalışanların toplum üzerinde oluşturduklarına inandıkları sihrin çözülmesi de denilebilir buna. Bir sebeple kendilerini için doğru olduğuna inandıklarının, ülke ve millet için de gerekli olduğuna iman etmiş olan çevrelerin inandıkları şeyin kofluğunu gösteren bir gelişme de denilebilir.
Medyanın büyük bir bölümü, entelektüel kesim, sanatçılar ve hatta Trump'un zorlayarak aday olduğu Cumhuriyetçi Parti'nin ileri gelenleri bile Hilary Clinton'ın başkanlığına hazırlanmışlardı.
Son ana kadar da bu inançlarını korumuş olmalılar ki, Trump'un 288 seçici delegenin oyunu aldığı yani ABD Başkanı olarak seçildiği netleştiği anlarda bile, 'hele bekleyelim, bütün oylar açıklansın' modunda idiler. Seçim sisteminin özelliği gereği, 270 seçici delegeyi kazananın başkanlığı artık garantilediğini bile bile.
Clinton'un kazanacağına kesin gözüyle bakan Türkiye'deki bazı gazetelerin, 'Clinton Başkan' başlığı atmış olmaları, ABD'deki havanın ülkemizde de epey yayıldığının göstergesi idi herhalde.
Beklentilerini yüksek tutan ABD'deki çevreler yanında, planlarını Clinton'un kesin seçim zaferine göre yapan digger bazı ülkelerde yaşanan şok hali de, ilgi çekici bir tablo oluşturdu.
Trump'a alışmak
Donald Trump'un ABD'nin yeni başkanı olarak seçilmesinin, Türkiye, bölgemiz ülkeleri ve dünya açısından iyi mi kötü mü olduğu, ayrı bir mesele. Ancak, ABD'deki 300 milyon insanın iradesini adeta esir alan ve bunun üzerinden dünya üzerinde hegemonya kuran ve bunun devamlılığını sağlamaya çalışan çevrelerin büyük bir şok yaşadığı, gerçek.
Şimdi işadamı kimliği ile öne çıkan birisinin en azından 4 sene boyunca ABD Başkanı olacağı gerçeği ile karşı karşıyayız. Klasik siyasetçilerden farklı bir portre çizen Trump'un, seçim öncesi söylediklerine ne kadar uygun davranabileceği, başlıca merak konularından birisi.
Türkiye açısından, son dönemlerde başımıza türlü belalar açan FETÖ liderini bize iade etme konusunda Trump'un nasıl davranacağı, en önemli meselelerden birisi. Ancak iş bu kadarla da sınırlı değil tabii.
ABD'nin bölgemizle ilgilinmeye başladığı yıllardan beri yapılan yanlışlar söz konusu. Bunun en son örneği ise, müttefik olduğumuz ABD'nin Türkiye'nin bütün itirazlarına ragmen Suriye ve Irak'ta bir terör örgütü ile işbirliği yapıyor olması.
Hülasa: Trump, şimdilik bilinmezlerle dolu bir isim. Ancak, burunlarından kıl aldırmayan sistem taraftarlarına verdiği ders, müthiş bir şeydi. Umulur ki, başkan olarak da düzgün işler yapar.