Olacaktı, oldu...
Bu da bazıları için ağır sonuçlar doğurur kaçınılmaz olarak. Yirmi beş kuruşluk alacağı için on binlerce lira harcar gerekirse ve alır devlet.
Hakimin karşısına çıkmanız gerekiyorsa, aradan yıllar geçse de çıkarır.
Askere alması gerekiyorsa, yıllarca kaçıp elli yaşına gelseniz de o elbiseyi size giydirir.
Garip belki, ama böyle.
HDP'lilerin konumları gereği istedikleri ve kendilerinden istenen her şeyi yapabileceklerini ve Yasama ile ilgili dokunulmazlıkları kaldırılmış olsa bile, kesinlikle normal insanlara uygulanan müeyyidelerle muhatap olmamaları gerektiğini düşünmeleri, normal gibi.
Arkalarında bulunan ve ellerinden geleni yapmalarını isteyen güçlerin talebi budur onlardan.
Kötüsü gelirse, sahip çıkacaklarını ve bir şekilde baskı oluşturarak adli sistemin kendilerine dokunmalarını önleyeceklerine dair sözler de veriyorlardır muhakkak. Bunu yapmaya çalıştıkları da görülüyor zaten.
Adam ya da kadın, milletvekili.
Kanunlarının yapıldığı ve meselelerin konuşulup halledildiği Parlamentoda siyesi faaliyetlerde bulunması gerekirken, bunun yerine ülkenin yıllardan beridir başını ağrıtan bir terör örgütü ile kucak kucağa duruyor ve kanunların suç saydığı her türlü melaneti yapmaktan geri durmuyor.
Sık sık dile getirilen uyarılara aldırmamak bir yana, fırsatını her bulduğunda da kamu düzenine, hukuka, yani devlete meydan okuyor.
79 milyonun gözlerinin içine baka baka suç işleyen ve kendilerine dokunulamayacağı iddiasında bulunanlardan bazıları da hukukçu.
Biliyorlar ki, eninde sonunda çalınacak kapıları. Herhangi bir şekilde açılan bir dosyanın işlem yapılmadan kapanma ihtimali olmadığını, hele ortada suç sayılan bir fiil varsa hesabının mutlaka sorulacağını, iyi biliyorlar.
Kasetle gelen ne ile gider?..
Peki ama ağızlarını her açtıklarında 'Hukuk Devleti' vurgusu yapanlara ne oluyor, anlamak mümkün değil.
Teröre bulaşan ve kanunların suç saydığı bu eylemler dolayısıyla dokunulmazlıkları kaldırılan kişilerin ifade vermeye gitmeyince götürülmeleri gerektiğini biliyorlar aslında.
Bildikleri için, kendileri gidiyor ama gitmemekte ısrar edenler götürülünce, 'seçimle gelen seçimler gider' gibisinden inciler saçıyorlar etrafa...
Bu mantığın giderek 'kasetle gelen kasetle gider' noktasına ulaşacağını bile bile hem de...
Hayatın her sahası ile ilgili kuralları olan ve en basit meselelerde bile kamu düzeninin gereklerine aşırı riayetleriyle bilinen Avrupalılar'ın konuya yaklaşımı, ayrı bir mesele.
Tam istedikleri gibi davranan birilerini kolay harcatmama telaşı onlarınki.
"Sizde olsa..." diye başlayan sorular sormak anlamsız.
Hukuka aykırılıkların kendilerinde olmaması ama başka yerlerde olması için çalışırlar çünkü.
15 Temmuz sonrası, işleyişini zorlaştıran ve karmaşıklaştıran cüruflardan temizlenmiş devlet çarkı, içeride de dışarıda da gerektiği gibi işliyor artık. İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitle olma yolunca emin adımlarla ilerliyor.
Doğuştan imtiyazlı olduklarını ve dolayısıyla arzu ettikleri her şeyi yapabileceklerini zannedenlerin yanında, "Arkamıza batılıları aldık bize karada ölüm yok" kanaatinde olanlar da hayatın katı gerçekleri ile karşı karşıya olduklarını fark etmek durumundalar artık.
HDP'lilerin kanun önüne çıkması; olması gerekiyordu, oldu...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dünya umurunda değil!.. (25.09.2024)
- Her şeye hazır olmak!.. (22.09.2024)
- AB, para mı dağıtacak?.. (21.09.2024)
- Gaziantep: İş bilenin… (18.09.2024)
- Enerjik bir ülkeyiz… (15.09.2024)
- Sayaç çalışıyor (14.09.2024)
- Elini veren kolunu kaptırır!.. (11.09.2024)
- Her şey kontrol altında… (08.09.2024)
- Dev aynası (07.09.2024)
- Ümit dağın ardında… (04.09.2024)