Ülkemizin basın tarihi 1831'de yayın hayatına başlayan Takvim-i Vekayi'den itibaren ilginç olaylarla doludur. İlk özel gazeteolan Ceride-i Havadis'inbir İngiliz tarafından vesübvanse edilerek yayınhayatına başlaması, ilginçliklerin belki de ilk adımıdır. aHaber'de yayınlanan Yaz-Boz'da Anlatacak çok şeyi olsa da uzun süredir konuşmayan Asil Nadir'i dinledik geçtiğimiz hafta sonu.
Ergün Diler ve Bekir Hazar'a anlattıklarının hepsi önemli şeylerdi Asil Nadir'in. Ancak 80'li yılların ikinci yarısında giriş yaptığı Türkiye'deki basın hayatı üzerine söyledikleri, çok daha fazla önemliydi belki de. Henüz 'gazete yazıyoro halde doğrudur' denilebilenzamanlardaydık çünkü.
Asil Nadir'in o dönemin basın hayatı üzerine söylediklerinin asıl dikkat çeken yönü ise, 'zamanınbasın organlarının sahiplerininhiçbirisinin Türkiye'nin ve KuzeyKıbrıs'ın yanında olmadıklarını' söylemesi idi şüphesiz. Bir yanda bir devlet olarak Türkiye'nin takip ettiği ya da etmeye çalıştığı politikalar, diğer yanda ise o dönem gazetelerinin takip edilmesini arzu ettikleri politikalar vardı yani.
Kıbrıs asıllı olduğu için, Kıbrıs meselesine öncelik tanıyor olsa da, o dönem gazete sahiplerininhemen tamamının hükümettenve hatta devletten ayrı bir havatutturmaya çalıştıklarının farkına varmıştı Asil Nadir. Kuzey Kıbrıs konusuna bakışlarındaki farklılık bunlardan birisiydi sadece.
Yasama, Yürütme ve Yargı'dan sonra '4. Güç' olarak bilinse de,aslında bütün bunlardanbağımsız bir şekilde basının '1. Güç' olduğu iddialarının enyoğun şekilde dillendirildiği vegazete sahiplerinin döneminbaşbakanı ile bilek güreşinegirebildikleri yıllardı o yıllar. VeKıbrıs kökenli Asil Nadir'in denklemedahil olmasıyla şartlar değişmiş,1. Güç olma meraklıları ağırbir darbe yemişlerdi. Nadir'in sonrakiyıllarda başına gelenlerin sebebi,içeride ve dışarıda birilerini iyicekızdıran bu dönemdeki girişimlerimiydi, bilinmez.
Gazetecilik mi,ihanet mi?
Matbuat'tan Basın'a ve şimdi de Medya'ya geçmiş olsak da, değişen çok fazla şey yok gibi aslında. 1. Güç olma hevesiyle yola çıkıp,artık 4. Güç sınırlarından bileuzaklaşan bazı yayın organlarınınTürkiye'yi gittiği yönün aksinezorlamaları devam ediyor.
Vaktiyle 4. Güç sınırlarında kalmaya katlanamayıp, yukarıları zorlayanlar, şimdilerde de vatana ihanetigazetecilik olarak yutturmanınyollarını arıyorlar.
Cumhuriyet Gazetesi'nde dün yaşananlar, şaşırtıcı olmaktan uzak.
Bu gazetenin özellikle de 17-25 Aralık 2013'ten sonra takındığı ibretli tavır sebebiyle, belki çok önceyaşanabilecek bir şeynihayet dün yaşanmış oldu çünkü. "FETÖ ve PKK terörörgütlerine üye olmamaklabirlikte örgüt adına suç işlemek"iddiasıyla açılan soruşturmakapsamında Cumhuriyet'in başınagelenler bir yönüyle incitici belki.
Ancak gazetecilikle vatanhainliğini birbirine karıştırıp,sonra da bunun basın özgürlüğüolduğunu savunarak kimseyikandırma şansları yok artık.
Gazetecilik gazeteciliktir, ihanet de ihanet. 15 Temmuz'da gözler iyice açıldığı için, 'Biz gazeteciyizve istediğimizi yaparız, bunaihanet diyemezsiniz' bahanesininTürkiye'de alıcısı kalmadı.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.