İran ile İsrail arasındaki doğrudan çatışma şimdilik kontrol altında. Ancak bölgemiz açısından yeni bir denkleme işaret ediyor. Malum, 7 Ekim sonrası Ortadoğu'nun Gazze/ Filistin merkezli bir gerilim sürecine girdiğini konuşuyorduk. Netanyahu'nun Gazze'deki katliamları bölgedeki normalleşme trendini durdururken İsrail'in uluslararası imajına da büyük zarar verdi. Batı'nın çokça eleştirilen
"koşulsuz desteği" bile Batı kamuoylarındaki Filistin sempatisini ve İsrail eleştirisini engelleyemedi.
İki devletli çözüm küresel gündemin başköşesine otururken İspanya başta olmak üzere bazı Avrupa devletleri, Filistin devletini tanıma kararına yaklaştı. İşte böylesi bir ortamda Netanyahu, savaşa İran'ı doğrudan dahil edecek 1 Nisan Şam saldırısını yaptı ve
bir anlamda istediğine ulaştı. İtibarını, caydırıcılığını ve iç desteğini korumak için Tahran; ölçülü, haber verilmiş ama İsrail'e ilk doğrudan saldırısını gerçekleştirdi. Şam saldırısını yapan havaalanına füzelerini ulaştırabilmiş olmayı iç siyasetinde ve bölgesel propagandasında kullanacak.
***
Gazze krizinin bölgesel savaşa dönüşmesini istemeyen Biden yönetimi Netanyahu'nun hamlesinin kasımdaki ABD seçimlerine etkisini sınırlandırmak için İsrail'in İran'a yapabileceği karşı saldırısına destek vermeyeceğini açıkladı. İran'ın misillemesinin çok iyi hesap edilmiş olması da Washington'un bu yaklaşıma girebilmesini mümkün kıldı. Ancak "
İran tehdidi" kartını eline alan Netanyahu'nun Kasım 2024 seçimlerine kadar bir manevra alanı kazandığı da açık. Netanyahu'nun fırsatını bulduğunda yeni kriz çıkartacak ve Biden yönetimini zor sokacak şekilde davranma ihtimali var. Washington bürokrasisinin İran ve İsrail arasındaki yeni gerilimleri engellemek için daha fazla mesai yapması gerekecek. Daha önemlisi ise, bu son misillemeler ile Ortadoğu'daki istikrarsızlıklardan beslenen iki güç olarak İsrail ve İran'ın bölgenin nabzını belirleme konumuna gelmesidir. Gazze krizinin gölgede kalması bir yana Tel Aviv ve Tahran diğer bölge güçlerinin politikalarını bu gerilim etrafında belirleme gayreti içerisine girebilir. Tel Aviv'in Tahran'a karşı "
bölgesel koalisyon kurma" söylemi buna bir örnek.
***
İran ve İsrail arasındaki gerilimin bölge gündemini belirlemesini istemeyen ülkelerin yeni inisiyatifler oluşturması gerekir. Bu da Türkiye, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin ikili işbirliklerini geliştirmenin yanı sıra bölgeye istikrar ve barış getirecek diplomatik çabalara ağırlık vermesini gerektirir. Biden yönetiminin Netanyahu yüzünden İran ile savaşa sürüklenmeyi istemiyor olması bu tür girişimleri kolaylaştıracaktır. Ortadoğu, İran ve İsrail'in iç rejimlerinin çıkarına olacak yeni gerilimlerin sarmalına girmemeli. Bu gerilimlerin kontrollü olması İran ve İsrail'in bölge gündemini belirlemesi demek. Gerilimlerin kontrolden çıkması ihtimali ise tam bir bölgesel kâbus. Bu itibarla yerel seçimlerden sonra
hızlı bir diplomasi trafiği yürütecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın istikrarsızlaştırıcı İsrail-İran geriliminden bölgeyi çıkarmak için liderlerle temaslarını yoğunlaştırması beklenir.