023 seçimleri çok sert bir rekabete ve büyük bir hesaplaşmaya sahne olacak. Bunu, siyaseti yakından takip eden herkes derinden hissediyor. Sistem ve aday tartışmaları, ittifaklar arası gerilimler, lider polemikleri ve her türlü dezenformasyon gündemde. Rekabetin büyük ve kritik olmasının tek sebebi siyasi düzenimizin nasıl şekilleneceği ve "Kürt sorunu" dahil meselelerimizin hangi somut politikalarla çözüleceği değil. Ya da cumhuriyetimizi ikinci yüzyıla kimin, hangi kadro ve vizyonla taşıyacağının yarışması da değil. Elbette bu konuların tartışılması sağlıklı bir demokrasiye işaret eder.
Ancak seçimlerin asıl gündemi, yaklaşık yirmi yıldır Türkiye'yi yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi hayatı ve Türkiye'yi uluslararası sistemde taşıdığı yerdir. Pandemi ve hayat pahalılığı gibi sorunlara rağmen muhalefete akıl verenler dahi iktidardan koptuğunu söyledikleri oyların muhalefete gitmediklerinin farkında. Erdoğan'ın kampanya döneminde sahaya inmesi ve partisini daha dinamik hale getirerek 2023 seçimlerini göğüslemesinden ürküyorlar. Bunun gerçekleşmemesi için de iki hedefe yönelik ağır bir kampanya yürütülüyor: a) Erdoğan'ın sağlığı ve liderliği, b) Dış politika dinamizmi.
COOK'UN HEZEYANI
Amerikan düşünce kuruluşu CFR'ın uzmanı S. Cook 1 Ekim'de Foreign Policy Journal'da (FPJ) seviyesiz bir yazı yayımladı. Ana spekülasyonu "Erdoğan'ın Türkiye'yi yönetemeyecek kadar hasta" olduğuydu. Muhtemel vârisleri tartışan Cook yazısını "Erdoğan sonrası bir Türkiye'yi belki de olağanüstü hal altında başka bir diktatörün yönetebileceği ihtimali" ile bitirdi. ABD'deki düşünce kuruluşlarında çalışan Türkiye uzmanlarının bir kısmının bir süredir militan derecede AK Parti ve Erdoğan karşıtı olduğu biliniyor. Bu militanlık Türk- Amerikan ilişkilerinin sağlıklı şekilde ele alınmasını engelliyor.
Biden yönetiminin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile rasyonel bir zeminde çalışmasını istemeyenler, sert yazılarla Amerikan kamuoyunu daha negatif hale getirmeye çabalıyorlar. Cook'un yazısı "İslamcı diktatör" karalamaları ya da M. Rubin'in "darbe geliyor" şeklindeki provokasyoncu yazılarına benzer bir Türkiye karşıtlığı içeriyor. Cook'un güncel amacı Demokratların Erdoğan ile çalışmasını engellemek. Demokratların platformunda dillendirdiği bu dayanaksız "sağlık" iftirası nafile bir çaba. Bu ayın sonunda gerçekleşecek olan Erdoğan-Biden görüşmesi iki ülkenin çıkarlarına odaklanacak. İdeolojik bir zeminde gerçekleşmeyecek. Delili olmayan ve konfirme edilmeyen iddiaları yayımlayan FPJ'nin profesyonellikten uzak oluşu hayli can sıkıcı. Böylesi militan değerlendirmelerin Türk-Amerikan ilişkilerinin toparlanmasına faydası değil, zararı olur.
SİYASETİ CİDDİ BİR SINAV BEKLİYOR
Seçimler yaklaştıkça Erdoğan üzerine yapılacak farklı spekülasyonları ve giderek yoğunlaştırılacak "artık yeter" kampanyasını beklemeliyiz. Gezi, 17-25 ve 15 Temmuz gibi yıkıcı saldırıları milli iradeye sarılarak aşan Erdoğan'ın bu tür kampanyalarla yılmayacağı kesin. Yine Türkiye'nin son yıllardaki aktif dış politikası, kazanımlarını konsolide edecek kararlılıkta olacağı açık. Ancak seçim rekabeti adına muhalefetin Türkiye'yi hedef alan bu tür spekülasyonlara prim vermesi üzücü olur. Umarım İP Genel Başkanı Akşener'in "Cumhur İttifakı'nın Erdoğan yerine kendine acilen çok daha güçlü bir aday bulması gerekiyor" cümlesi Cook gibilerin ucuz sağlık iftirası kampanyasına katılmak değildir. 2023 seçimlerinde yoğun bir rekabet yönetilebilir. Sandığın dediği olur. Ama Türkiye'nin yükselen dış politika profilini zayıflatan kampanyalara savrulmak ülkemize, demokrasimize ve geleceğimize ihanet olur.