Başkan Erdoğan, dün Soçi'de Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüştü. İki lider bu önemli görüşmeyle İdlib krizini çözüme kavuşturacak bir mutabakata vardı. "Astana ruhuna" uygun bir çözümde buluşuldu. Rusya'nın üslerine yönelik güvenlik kaygıları ve Türkiye'nin çok yönlü endişeleri giderildi. Böylece İdlib'e askeri operasyon durduruldu. Muhalifler ve rejim güçleri arasındaki çatışma engellendi. Rusya, Esed'in çatışmasızlık bölgesine saldırmamasını temin edecek. 15 Ekim'e kadar İdlib'de 15-20 km'ye kadar varan bir silahsızlanma bölgesi kuruluyor. Muhalifler ağır silahlardan arındırılırken Türkiye ve Rusya askerleri silahsızlanma bölgesinde ortak denetim yapacak. Ayrıca, Erdoğan, basın toplantısında "Suriye'dekidiğer terör grupları" diyerek YPG ile mücadelede Türkiye'nin kararlılığını vurguladı. Anayasa komitesinin kurulmasının ve siyasi sürecin işletilmesinin önemine değindi.
***
Soçi mutabakatı ile Türkiye ve Rusya, Suriye'deki işbirliğini yeni bir düzeye taşıdı. Astana sürecini güçlendirdikleri gibi İran ve Esed rejiminin çıkardığı zorlukları da aşabildiler. Neticede Soçi görüşmesi Tahran zirvesinden on gün sonra gerçekleşti. Erdoğan ile Putin, Ruhani olmadan İdlib'de çözümü konuştu. Hatırlayalım, Zirveden muğlak bir anlaşma çıkması İdlib'de ne olacağı yönünde uluslararası toplumda ciddi kaygı yaratmıştı. Hatta ABD cenahından Tahran zirvesinin "başarısız" olduğu yorumları yapılmıştı. Bu arada Türkiye, bir yandan İdlib'deki 12 gözlem noktasını askeri olarak takviye etti. Olası göçmen akınını Suriye topraklarında karşılamak ve ılımlı muhaliflere destek vermek için bir tampon bölgenin hazırlıklarını yaptı. Bu tedbirler Türkiye'nin İdlib operasyonunu kenarda izlemeyeceğinin göstergeleriydi.
***
Erdoğan, Türkiye'nin İdlib'de olma kararlılığını "Bizi Suriye halkı davetetti, Şu anda kimse oradaİdlib'de ellerinde Rusbayrakları ile dolaşmıyor,ABD bayrakları iledolaşmıyor, Alman yada Fransız bayrakları iledolaşmıyor. Türk bayraklarıile dolaşıyor" cümleleriyle sergiledi. Ankara, diğer yandan da, bölgenin "kangölüne" dönmesini engellemek için Rusya ile müzakerelere ağırlık verdi. HTŞ dahil terör örgütleriyle ortak bir mücadele vermek için görüşmeler yapıldı. İşte Soçi mutabakatı, bu kararlılığın bir başarısı. Ankara, hem Astana sürecini hem de Türkiye-Rusya işbirliğinin olumlu seyrini korumayı başardı.
***
Erdoğan ile Putin arasında işletilen doğrudan lider diplomasisinin Suriye iç savaşının meydan okumalarını karşılamada hayli etkili olduğunu söylemeliyiz. Uçak krizinin aşılmasından Halep meselesine ve şimdi İdlib üzerindeki Soçi mutabakatına kadar söz konusu mekanizma etkin şekilde işletiliyor. Astana sürecinin üç aktörü varsa da Erdoğan yine sıkışan, kritik konuları Putin ile görüşerek çözüme kavuşturdu. Farklı pozisyonlarda olmalarına rağmen, Türkiye ve Rusya, Suriye iç savaşının merhalelerinde zorlu ama üretken bir müzakere yürütebiliyor. Zira Moskova ve Ankara birbirlerine ihtiyaçlarının farkında. Rusya, 2015'ten beri Suriye'deki en güçlü askeri aktör. Türkiye olmadan da Suriye'de siyasi süreç işletilemez. Soçi mutabakatı ile her iki başkent, Suriye krizinin çözümünde İdlib sonrasında daha çok işbirliği yapabilecek bir noktaya geldi. Washington'ın Ankara ve Moskova arasında çıkabilecek ihtilafa oynamasını da engelledi.
***
Soçi mutabakatı ile Erdoğan İdlib krizinde büyük bir başarıya imza attı. Rus ve Türk ordusunun terörden arındırmada koordineli devriye faaliyetine katılması bir ilk olacak. Dahası, Soçi mutabakatı ile Türk diplomasisinin önüne fırsat penceresi açıldı. Böylece Türkiye, Suriye'de siyasi sürecin başlaması konusunda daha güçlü şekilde inisiyatif alabilecek. Nitekim Ankara, Almanya, Rusya ve Fransa ile Suriye üzerine dörtlü bir süreç oluşturmak için çabalıyordu. Şimdi, 28-29 Eylül'deki Almanya seyahati başta olmak üzere Erdoğan'ın eli diplomaside daha güçlü.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.