İSRAİL Başbakanı Netanyahu ABD'ye gidiyor, Beyaz Saray'da birinci gündem maddesi olarak "Türkiye korkusu"nu masaya yatırıyor.
Evet korkuyorlar. Hem de hayal edemeyeceğiniz ölçüde. Netanyahu bu korkuyu Trump ile ortak basın toplantısında açık açık dile getiriyor.
Türkiye ile bir çatışmanın nasıl önlenebileceğini konuştuklarını söyleyerek hem de. ABD liderinin bu doğrultuda arabulucu olabileceğini de vurguluyor.
Yani "Bizi Türkiye ile karşı karşıya gelmekten kurtar" diye adeta yalvarıyor Netanyahu.
Geçmişte defalarca yazdım.
"ABD'nin bundan sonraki en büyük hedeflerinden biri Türkiye ile İsrail'i barıştırmak olacak" diye.
Netanyahu'nun paldır küldür Beyaz Saray'a koşması, "Türkiye korkusu"nun dışa vurumu ve Ankara- Tel Aviv gerginliğinin sonlandırılması yakarışının ilk adımıdır.
Trump-Netanyahu buluşmasında ABD Başkanının İsrail Başbakanın gözlerinin içine bakarak "Erdoğan'ı severim.
Harika bir ilişkimiz var. Çok zeki biri.
Ruslara rağmen Suriye'yi aldığı için tebrik ettim. O iki bin yıldır kimsenin yapamadığı bir şeyi yaptı" dedi.
Erdoğan'ın görüşmenin bu noktasında, "Hayır, biz değildik" diye kendisine cevap verdiğini aktaran Trump, "Ben biliyorum, sizdiniz" diye tekrarladığını ve "Evet, belki de bizdik" karşılığı aldığını da anlattı. Şimdi tüm dünya bu sarsıcı açıklamaları konuşuyor.
Trump Netanyahu'ya açık açık "Onunla yaşayacağınız herhangi bir sorunu ben çözebilirim, ancak makul olmanız şartıyla" dedi. İsrail'i, Türkiye karşısında makul olmaya davet etti. Türkiye'nin Suriye'de devasa bir üs kurmaya hazırlandığı haberleri İsrail'in korkusunu tavan yaptırıyor.
Netanyahu bu "Üs" konusunu da işi gücü bırakıp Beyaz Saray'da net bir şekilde masaya koydu.
Bu görüşmeden birkaç gün önce de MOSSAD Terörle Mücadele Daire eki Başkanı Oded Eilam bir gazetede makale yazıyor ve "Türkiye artık Suriye'de misafir değil, evsahibi" diye yazıyordu. "İran'a odaklanmıştık ama askeri anlamda ondan çok güçlü Türkiye gerçeği ile Suriye'de yüzyüze geldik ve korkuyoruz.
Bize ABD'nin yardımı lazım" diyordu.
Bizim zavallı muhalefet yıllardır "Ne işimiz var Suriye'de" diye dünyanın en abuk söylemine sarılıyordu.
Önceki gün muhalif kanallardan birinde muhalif eski bakanlardan biri "Maalesef CHP dış politika konusunda çok geri kaldı" diyordu.
Geride bile değiller.
Çünkü HİÇ yoklar.
Dünyadan bihaberler ve hiçbir şey anlamıyorlar.
Bambaşka bir dünya geliyor. ABD Yeni Dünya Düzeninde yeni askeri anlaşmalar imzaladığı Japonya, Yeni Zelanda ve Avustralya'dan tutun, Hindistan'a uzanan, Kafkaslardan geçen, Grönland'dan Kanada ve Panama'ya kadar uzanan yeni bir güvenlik hattı ve stratejik ortaklık ekseni oluşturuyor. Bu hayati eksende ne Almanya ne Fransa ne de İngiltere var. Kilit ülkeler ve hayati stratejik ortaklar Avrupa'da Polonya, Ortadoğu, Balkanlar, Orta Asya, Afrika ve Ortadoğu'da Türkiye olacak. ABD bu hattı sağlam kurabilmek için Türkiye ile yürümek zorunda. Başka hiçbir çareleri yok. Özellikle Ortadoğu'nun Türkiye kontrolünde olması Washington için olmazsa olmazlardan biri.
Şu anda dünyada muazzam bir ekonomik kaos var. Trump ekonomi silahını kullanarak yeryüzünü allak bullak ediyor. Ülkelere vergi bindirimleri yaparak hisseleri borsaları çökertiyor. Küresel sermayenin en zenginleri trilyonlarca dolar kaybediyor. Askerlerin adayı Trump, Ulusalcı- Küreselci savaşını resmen başlattı ve fena vuruyor.
Çin'e yüzde 50 daha ek vergi koyabileceğini ilan etti. Bunu da yaparsa Çin'de en büyük kaybeden, bu ülkeye trilyonlarca dolar yatıran küresel sermaye olacak.
Küresel şirketler dibi görecek veya batacak.
Türkiye'yi bu anlamda tarihi fırsatlar bekliyor.
Savunma Sanayii'nde de muazzam yatırımlar yapan Türkiye, böylesine büyük bir savaşın yaşandığı dünyada "GÜCÜ" ile ön plana çıkıyor. Halbuki bizim diplomasi konusunda DİPLOMASIZ muhalefetimiz daha düne kadar iktidar olduklarında SİHA'larımızla dünyayı sarsan Bayraktar ailesini bile yargılayacaklarını söylüyorlardı. Avrupa'da gezmedik ülke bırakmayıp, ABD'de "Bizi Erdoğan'dan kurtarın" diye yalvarıyorlardı.
Erdoğan'ın yıllardır nakış gibi işlediği dış politikanın, Türkiye'yi nasıl vazgeçilmez bir "Stratejik ortak" ve "Oyun kurucu" haline getirdiğini göremeyecek kadar körlerdi. Bu noktadan sonra ABD, İsrail'i bile Ankara'ya bağlamak zorunda. Türkiye'nin başkentinde iktidara talip olan muhalefet ise "İngiltere'ye küstüm" çekip, Alman, Fransız medyalarında "MEDET" arayışlarına girerek, tasfiye olanlara yalvaracak kadar dünyaya uzaylı. Bomboşlar.
Eh ne diyelim? Uzayda yaşayan, boşluğuna katlanır!