FİLİSTİN İslam Üniversitesi Tarih ve Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Ghassan Mahmut Saşa 2017'de açıklamalar yaptı. "Bizi ancak Osmanlı'nın torunları kurtarabilir" diyordu Filistinli tarihçi.
Bunun nedenini de ecdadımızı anlatarak bakın nasıl açıklıyordu; "Osmanlı İmparatorluğu'nun Filistin'den ayrılmasının yüzüncü yılında, Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihte bilinen en büyük ve en güçlü imparatorluk olduğunu söylememiz gerekir.
Tarihi kaynaklar Osmanlı İmparatorluğu'nun 20 milyon metrekareye hükmeden en büyük imparatorluk olduğunu söyler. Osmanlı imparatorluğunun gemileri denizler ve okyanuslarda dolaşırken sükunet ve barış hakimdi. İtalya ve Doğu Avrupa Osmanlıyı öfkelendirmekten korkardı. ABD, George Washington döneminde Osmanlıya vergi öderdi.
Viyana ve Avusturya'da Osmanlıya vergi öderdi.
Tarihi kaynaklar, Osmanlı yönetiminin sürdüğü 4 yüzyıl içinde Filistin'e Yahudi ayağı değmediğini yazar. Yine tarihi kaynaklar şehrin girişindeki büyük kapının üzerinde Yahudilerin şehre girişinin yasak olduğu bir Osmanlı fermanının asılı olduğunu yazıyor. Tonlarca altın verseler de bu toprakların Yahudilere satılmayacağı kaydediliyor.
Kudüs'ün Filistin toprağı olduğu kaydediliyor. Osmanlı fermanında Kudüs'e Yahudilerin girişinin yasak olduğu şehre girmek isteyen Yahudilerin en fazla dört aylık ikamet izni veren kırmızı bir kart alması gerektiği yazılı olduğu belirtiliyor. İkamet süresi 4 ayı geçmesi durumunda kutsal Kudüs şehrinin korunması için bu kişiler şehirden dışarı çıkartılıyordu. Osmanlı tarihini okuduğumuzda, Osman bin Ertuğrul, Sultan I. ve II. Beyazıt ve Fatih Sultan Mehmet'in hayatını okuduğumuzda ihtişam, şeref ve haysiyet görüyoruz. Osmanlı sultanlarının hayatlarını çocuklarımıza öğretiyoruz.
Osmanlı'nın Avrupa'yı nasıl titrettiğini ve 50 ülkeyi yönettiğini çocuklarımıza öğretiyoruz. Osmanlı hilafetinin ihtişamının geri döneceği günü ve Müslümanların İsrail işgalinden kurtarmasını sabırsızlıkla bekliyoruz." Ünlü tarihçimiz Prof. Ahmet Şimşirgil de "Osmanlı, 12 Osmanlı çavuşu ile koca Filistin'i huzur ve güven içinde idare etmişti" diyordu. Ecdadın olduğu her yerde adaletin yanı sıra huzur ve güven vardı. İsrail'in ilk Cumhurbaşkanı Weizmann "Osmanlı'yı yıkarak hem Türkiye'yi hem de İsrail'i kurduk. Anadolu topraklarında tam 200 yıl ecdadına sövecek bir sistem oluşturduk" diyordu gururla. O Türkiye 100 yıldır, ecdadına söven nesiller yetiştiriyor, Filistin'de bir karış toprak vermeyen Abdülhamid Han'a "Kızıl sultan" diye ders kitaplarında saldırıyor, başkent Ankara'nın başına dışarıya kafasını kuma gömecek yöneticiler tayin ediliyor, kendi halkıyla ve ecdadıyla savaşan bir sistem oluşturuluyordu. Hükmettiği 20 milyon kilometre karede GÜVEN sağlayan ecdadın torunları, Lozan'da Kurtuluş savaşında düşmanı denize dökmüş kazanan taraf olarak bırakın toprak almayı, bir milyon km kare yüz ölçümüne dahi ulaşamıyordu. Düşmanı denize döken toprak kazanırdı.
Lozan'da bunun tam tersi oluyor milyonlarca km kare toprağımız gidiyordu. Olay matematiğe aykırıydı.
Küçültülmüş topraklarda ecdadını hain ilan eden sistem 100 yılda ecdadından çok farklı, bambaşka bir güven ortamı tesis ediyordu. O güvenin adı "Dışarıda esamesi okunmayan, sözü geçmeyen, masalara garson bile yapılmayan bir Türkiye'ydi. Batı 100 yıldır bu güveni duyuyor, "Türkler hiçbir yerde yok. Ne güzel" diyerek ecdadın kan vererek alıp huzur ve güveni inşa ettiği milyonlarca km kare topraklarda zulüm ve sömürü nalları takarak at koşturuyordu.
Ancak son 20 yılda çok şey değişti. Biz iç politikadaki kısır çekişmelerden dolayı farkında olmasak da devlet dışarıda büyük yatırımlar ve güç çalışması yaparak dünyada gıptayla bakılan bir Türkiye tesis etti. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde ekilen fitne tohumlarını Türk Dışişleri ve istihbaratı engelledi. Huzur, güven ve barış için en büyük mücadeleyi Ankara verdi.
Bugün geldiğimiz noktada MİT ABD ve Rus casuslarının takasını Ankara'da yaptırıyor.
Beyazsaray'ın 3 numaralı ismi Ankara'yı arayıp " Bu muhteşem operasyonunuzu Başkanımız canlı olarak izlemek istiyor. Ancak aramızda büyük saat farkı var. Şu saatte gerçekleştirip bize operasyonu izletme imkanınız var mı" diye ricada bulunuyor. Bu büyük operasyon ABD Başkanı'na olduğu kadar sanırım Rusya Devlet Başkanı Putin'e de canlı olarak izlettiriliyor. Türkiye'nin gücü ve büyük başarısı dünyada geniş yankı uyandırıyor.
Afrika'nın kanlı-bıçaklı iki ülkesi Türkiye'nin girişimleri ile Ankara'da barış masasına oturtuluyor. Rusya ve Ukrayna birbirini boğazlarken dünya seyrediyor, yeryüzünde sadece Türkiye masa kurup tarafları Ankara'da buluşturabiliyor.
Bugün tüm sömürgeci Batı'nın fitne tohumları ile kan gölüne çevirdiği Libya'da akan kanı yine Ankara durdurdu. Barış için atılacak tüm adımlarında sadece Türkiye'ye güven duyuluyor. Dünya şu anda "İran misilleme yapıp İsrail'i vuracak mı? 3. Dünya savaşı başlayacak mı?" sorusuna cevap ararken ABD Başkanı'ndan önceki gün bir rica daha geliyor. Ankara'ya "İran'ı ve büyük savaşı ancak siz durdurabilirsiniz. Tahran ile görüşebilir misiniz?" diye yeni bir ricada bulunuyor.
Bu örnekler o kadar çok ki, sayfalar yetmez. Bizim zavallı muhalefet "Türkiye dünyada yalnız kaldı" diye bağırırken, yeryüzünde BM dahil tüm ülkelerden "Ankara Barış ve güvenin anahtarı oldu" açıklaması ve adımları peş peşe geliyor. Türkiye'nin Yumuşak gücü ve barış için çırpınan yegane ülke konumuna gelmesi, bu anlamda güven merkezine dönüşmesinin büyük meyvelerini hep birlikte yakında daha bariz şekilde göreceğiz. Bugün İsrail'in birkaç salak bakanı aptalca Türkiye'ye saldırırken, ibrenin değiştiği Amerika'daki Yahudi lobisi harekete geçti. Başkan Biden'a ültimatom veren ABD Yahudi Lobisi, önceki gün "Türkiye çok önemli bir ülke.
İsrail ile arasının bozulması hem Washington hem de Tel Aviv'in ulusal güvenlik çıkarlarına konmuş bir dinamittir. Zarar görürüz. İsrail'i derhal Türkiye ile buluşturup gerilimi bitir.
Çünkü Ankara hayati öneme sahip" diye çağrı yaptılar.
Tüm dünya ateşe barut dökerken, Gazze'deki katliam ve soykırımın durdurulması için en büyük mücadeleyi yine Türkiye veriyor. Tüm dünyaya çocuk katillerinin ve ortaklarının vahşetini anlatan binlerce fotoğraf ve görüntüsünü yayarak, uluslararası mahkemelerde müdahil olup öncülük yapan, zulme başkaldıran en güçlü ses oluyor. Osmanlı'nın torunları, artık dışarıda yeryüzünün her yerinde barış, huzur ve güvenin bir numaralı adresi oluyor. Türkiye'ye etliye sütlüye dokunmayan zavallı, hasta bir ülke gözüyle bakanlar, bugün gıpta ile nazar ediyor. Daha neler olacak neler.