DÜN Batı basınında ilginç bir analiz gördüm. İşi gücü bırakmışlar, Ankara'ya kafayı takmışlardı. O analizi okudukça bizim muhalefetin ne kadar öngörüsüz, vizyonsuz ve zavallı olduğunu bir kez daha hücrelerime kadar hissettim.
"Ne işimiz var Somali'de, Libya'da, orda burda" diye ayağa kalkıyordu bizim muhalefet. Onların kalemşörleri de kılıçları çekip hemen köşelerinden, sosyal medyadan devlete saldırıyor, yerden yere vuruyordu. Dün okuduğum Batı kaynaklı haber analiz, ülkeyi yönetmeye talip bu her şey muhalif güruhun ne kadar bitik olduğunu, eğer iktidara gelirlerse ne kadar ezik bir Türkiye oluşturacaklarını bir kez daha anlatıyordu bizlere.
Haber Analiz "Türkiye'nin dış politikasında giderek önemi artan Afrika, enerji işbirliği alanında da Ankara'nın radarına girdi. Yirmiye yakın Afrika ülkesiyle maden arama, petrol ve doğalgaz işbirliği konularında anlaşmalar imzalayan Türkiye'nin en önemli hamlesi geçen hafta Somali'nin Hint Okyanusu kıyılarına gönderdiği Oruç Reis araştırma gemisi aracılığıyla sismik araştırmalara başlaması oldu" diye start alıyordu.
Adamlar o makalede diyor ki;
"Türkiye bu yıl sonunda Nijer'de de altın aramaya başlıyor. Nijer 2019'da, ülkenin güneybatısında bulunan ve altın cevherleşmesi açısından potansiyeli yüksek üç sahayı Türk MTA adına ruhsatlandırmıştı. Bu sahalardaki üretimin bu sene sonuna doğru başlaması öngörülüyor.
Sahaların güvenliğinin Nijer askerleri tarafından sağlanacağı kaydediliyor..." Ve bas bağırıyorlar; "Türkiye, 2000'li yılların başında başlattığı Afrika Açılımı'nı 2013'te Afrika Ortaklık Programı'na dönüştürdü ve tüm kıtayla ilişkisini daha kurumsal bir hale getirdi" diye.
Ve dizlerini dövüyorlar; "Birçok Afrika ülkesine bu alanlarda eğitim ve ekipman desteği veren, başta insansız hava araçları olmak üzere savunma sanayi ürünlerini tedarik eden Türkiye'nin son birkaç yıldır önceliği ise enerji işbirliği oldu.
Aralarında Somali, Sudan, Libya, Angola, Nijer, Nijerya, Fas, Cibuti, Mısır, Cezayir gibi ülkelerin bulunduğu 20'ye yakın ülkeyle madencilik ve enerji alanında anlaşmalar imzalayan Türkiye de uygun siyasi ve ekonomik koşulların oluştuğu ülkelerle somut işbirliği süreçlerini hayata geçirmeye başladı" diye...
Önce bir hatırlatma yapıyorlar; "Afrika kıtası petrol ve doğalgazın yanı sıra elmas, altın, uranyum, kobalt, lityum gibi nadir bulunan madenlerle ABD, Rusya, Çin ve Fransa ve Almanya gibi büyük ekonomilerin dikkatini çekiyor" diye. Sonra "Eyvah...
Sömürgeci geçmişi olmaması ile övünen rekabetçi Türkler geliyor" diye çığlık atmaya başlıyorlar dünkü satırlarında.
"Türkiye Somali'de kıtalararasası yolculuğunu tamamlayan Oruç Reis ile hem petrol arayacak hem de bulduğunda üretme hakkına sahip olacak" diye satır aralarında feryat ediyorlar.
Somali'nin ilk defa üç boyutlu bir sismik aramaya Oruç Reis sayesinde kavuşacağını belirterek, teknolojide geldiğimiz noktaya işaret ediyorlar.
Artık sömürülen ülkelerde Batı'ya oluşan öfke ve nefret yüzünden buralarda Türk pasaportunun geçerli olacağını yazmıştım defalarca. Batı bile pasaportlarına duyulan öfkeden dolayı bizimle çalışabilmek için kuyruğa girecek diye vurgulamıştım her defasında.
Dün okuduğum analizde ABD'li bir şirketten bile ortaklık konusunda Türkiye'ye teklif geldiğini yazıyordu... "Somali'de enerji uzmanlarına göre 30 milyar varil petrol ve doğalgaz rezervi var" diye potansiyele dikkat çekiyorlardı.
Bir varil petrol 70 dolar civarındaysa, rezervlerin kaç trilyon dolar olduğunu da siz bulun artık. Beni uğraştırmayın.
Adamlar dünkü analizde "Türkler adeta Afrika'yı istila edip, trilyon dolarlara ortak oluyor. Gitti bizim sömürü düzenimiz" dercesine Mısır ve Nijerya ile hidrokarbon işbirliğine girdiğimizi vurguluyor.
Türkiye'nin benzer anlaşmalar imzaladığı ülkeler arasında Sudan'ın da bulunduğunu hatırlatıyor. Bitti mi? Tabii ki hayır. "Fas, Cibuti, Nijerya gibi ülkelerle de madencilik anlaşmaları imzaladı Ankara" diye yazarak kafalarını duvarlara vuruyorlar. "Libya, dünyanın önde gelen petrol üreticileri arasında bulunuyor.
Libya'da Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı'na verilen kara ve deniz alanlarındaki ruhsatlar da önemli kaynaklar olarak görülüyor. Türkiye ile Libya'nın 2019'da imzaladıkları deniz yetki anlaşması Doğu Akdeniz'deki dengeleri bozmuştu" diyerek dövünüyorlar. Libya'nın sadece sahillerinde 2 trilyon dolarlık enerji rezervleri olduğu tahmin ediliyor. Bu kadar mı? Hayır hayır daha var. "Türkiye, Mısır ve Cezayir ile de sıvılaştırılmış doğalgaz ticareti ve yeni üretim sahaları bulma adımları attı" diyerek dünyaya duyuruyorlar. Mısır'la yapılan anlaşmayla iki ülke arasındaki enerji iş birliğini güçlenmesi, yenilenebilir enerji, hidrojen ve nükleer enerji başlıklarında ortak projeler geliştirileceğini haykırıyorlar.
Peki o haber analiz bununla sona mı eriyor? Kesinlikle hayır. Devamında Nijerya'ya uzanıyorlar. Türkiye'nin bu ülkeyle yaptığı üç farklı anlaşmayla yenilebilir enerji ile hidrokarbon ve madencilik işbirliğine girdiğini tellal gibi davul çalarak bağırıyorlar. Ha bir de diyorlar ki; "Türkiye ile Angola da 2021 senesinde hidrokarbon ve madencilik konularında işbirliği anlaşması imzaladı. Angola yaklaşık 13 milyar varil petrol rezervine sahip..." Yani bugün petrolün varil fiyatı 70 dolarlar civarında.
Adamlar o analizde "Çarpın 13 milyarı 70'le, kaç yüz milyar dolara daldı Türkiye anlarsınız" demek istiyorlar.
Bu haber analizi dün yapan medya kuruluşu İngiliz devletinin resmi yayın organı BBC'ydi.
Yıllarca Afrika'yı kan gölüne çevirerek sömürüp, trilyonlarca dolarla halklarına kanlı refah yaşatan Batı'nın akbabaları şimdi Türkiye'nin gönül bağlarıyla ve "Kazan kazan" modeliyle bu çakalların düzenine çomak soktuğunu açıkça olmasa da böyle yayınlarla kan emici ortaklarına duyuruyorlar.
Trilyonlarca doların döndüğü bir pazara gönül bağlarıyla girersen, kandan beslenenlerin canına ot tıkarsın. Bu noktaya gelmek yürek ve GÜÇ ister.
Adamların trilyonlarca dolarlık sofrasından hakkaniyetle ve paylaşarak pay almaya kalkarsan onların cebinden yüz milyarlarca dolar almak anlamına gelir bu.
Çıldırırlar, deliye dönerler. O yüzden darbe dahil her şeyi denediler ve denemeye devam edecekler. Türkiye son 20 senede bu GÜCE ulaştığı için her alçaklıkları ellerinde patlıyor, bir şey yapamıyorlar.
O yüzden Türk Savunma Sanayii tesislerine terörist gönderiyorlar. PKK ve FETÖ'yü bu yüzden besliyorlar. Silah üretiminde bağımsızlığını ilan ettiği, GÜCE ulaştığı anda Türkiye, gönül bağı olan coğrafya ile hem askeri hem de ekonomik anlamda düğmeye bastı. O yüzden bizim Batı aşığı ezik muhalefet papağana dönüp, ürettiğimiz yerli ve Milli "SİHA"lara, insansız savaş uçaklarına, tankımıza füzemize "Maket bunlar maket" diye Batı ağzıyla itibarsızlaştırmak için deli danalar gibi saldırdı. Siz siz olun eziklere bakmayın. Gerçekleri ve sahip olduğumuz GÜCÜ, BBC gibi ağlayanlardan öğrenin...