ALLEN W Dulles...
Osmanlı'nın son döneminde ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulduğu ilk dönemde topraklarımızda ABD adına casusluk yapan bir isimdi.
1.Dünya savaşında Amerika adına cididi istihbarat çalışmaları yaparken 2.Dünya Savaşı esnasında da istihbarat örgütü OSS'nin kuruluşunda öncü oldu. OSS 1947'de yerini yeni kurulan CIA'ya bıraktı.
Amerikan istihbarat CIA'nın ilk başkanı Allan W. Dulles'di.
1953-1961 yılları arasında da Türkiye'de ABD çıkarları için yoğun faaliyetlerde bulundu. Adnan Menders'in darbeyle devrildiği günlerde Türkiye'de derin izler bırakan 1 numaralı Amerikalıydı.
ABD istihbaratında o kadar güçlüydü ki, Türkiye'de telefon santralinde çalışan bir kadını bile alıp yıllarca ABD istihbaratının bölge sorumlusu yapıyordu. 1957'de Türkiye ile Suriye arasında kriz patlak vermişti. Ankara Suriye'ye harekat düzenlemek istiyor, ABD'den silah desteği talebinde bulunuyor ancak Allan W.Dulles hükümetini ikna ederek bunu durduruyordu. Türkiye'yi o krizde yalnız bırakan adamdı.
"Türkiye'nn Suriye'ye girmesi Amerikan çıkarlarına büyük zarar verir" diyordu. O dönemde Sovyetler oluşturduğu blokla Suriye'ye sahip çıkıyor, Türkiye ile karşı karşıya geliyordu.
ABD'nin Türkiye'nin girişeceği harekatı Allan W.Dulles sayesinde durdurmasıyla Ruslar rahatlıyordu. Hemen akabinde Türkiye'ye yardım yapacaklarını açıklayan Sovyetler Menderes'in Moskova'yı ziyaret edeceğini duyuruyordu. Menderes bu ziyareti yapamadan darbeyle idam ediliyordu.
Perde arkasında CIA'nın ilk başkanı Dulles'in imzası vardı.
Amerikan yönetimine "Nerde çıktı bu Moskova ziyatreti, darbeyi destekleyin" çağrısı yapıyor, bunun üzerine ABD Başkanı Eisenhower hemen darbenin başı Cemal Gürsel'e "Yanınızdayız" mektubu gönderiyordu.
CIA'nın ilk Başkanı Dulles "Türkiye ABD çıkarları için hayal edemeyeceğiniz noktada büyük bir stratejik öneme sahip.
Asla kaybedilmemesi gereken yeryüzündeki en önemli ülke" diyordu.
2018'de CIA eski Başkanı Orgeneral David Petraeus'a ilginç bir soru yöneltiliyordu.
"Muhtemel bir Türk-ABD sıcak çatışmasında neler olabileceği" sorusuna Petrraeus'tan Türkiye'nin gücünü itiraf eden açıklama geliyordu. "Orada durup iki defa düşünmeleri lazım. Türklerden bahsediyoruz, kontrolümüzdeki Araplardan değil. Düzenli taktik ve bizde bile olmayan disiplinli bir orduya sahipler. Geri çekilme gibi bir huyları yok ve bu olasılığı hiç düşünmüyorlar.
Topyekûn savaşan bir millet.
Olasılık hesapları yapmıyorlar, akıllarında toprakları ve dinleri varsa kaygılanıp sonlarını düşünmüyorlar." diyordu. O da Türkiye'nin Amerikan çıkarları için hayati önemi olduğuna inananlardandı. Bu yüzden Erdoğan'ın devrilip Batı'ya deli gibi aşık bir yönetimin iktidara gelmesini isteyenlerde liste başıydı. Peki bu önem nereden geliyordu? Bunun cevaplarından birini gölge CIA olarak bilinenen Rand Cooperation'ın 2023'te yayınladığı raporun satır aralarında buluyorduk. "Türkiye Ortadoğu'da, Basra Körfezi'nde, Kafkaslar'da ve Orta Asya'da daha büyük bir rol oynamaya çalışıyor ve olayları etkilemeye yönelik ciddi bir kapasiteye sahip" deniyordu o raporda.
Üstelik bu cümlede eksik de vardı. Afrika'yı ve Balkanları atlamışlardı. Afrika kıtasının her yerinde ABD ve Batı ülkeleri kovulurken, Ankara'ya kucak açılıyordu. Bugün Türkiye Somali ile Etiyopya arasındaki savaşa dönüşen kriz için bile tarafları Ankara'da masaya oturtuyordu. Karadağ Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ervin İbrahimovic önceki gün ilk resmi ziyaretini gerçekleştirdiği Türkiye'de "Batı Balkanlar'da Türkiye gibi önemli bir faktörün bölgeyi istikrarsızlığa sürükleyen politikalara destek vermemesi, son derece değerli bir gösterge.
Bu tarz politikaların Türkiye gibi büyük ülkelerden destek görmemesi, onların da kökünü kurutacaktır." diyordu.
Geçmişte Türkiye ilk CIA Başkanı Allan W Dulles gibi casusların cirit attığı, istihbaratımızın maaşlarının ABD'den geldiği bir ülkeydi.
İstedikleri gibi bu topraklarda at koşturuyorlardı. Şimdilerde ise millileşen MİT, dünyanın dört bir yanında at koşturuyor, operasyonlar düzenliyor, Rus ve Amerikan istihbarat başkanlarını bile başkentinde masaya oturtabilen yegane ülke oluyordu. Hatta Rus ve Amerikan casuslarının takasını bile film gibi bir operasyonla Ankara'da gerçekleştiren bir ülke olarak tarihe geçiyordu. Ankara bu takas organizasyonuyla "Ukrayna üzerinden savaşan Rusya ve ABD'yi bile yanyana getirebelecek, barışın hala sağlanmasına zemin hazırlayacak ülke Türkiye'dir" mesajını tüm dünyaya ilan ediyordu.
George Washington Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Sean Roberts geçtiğimiz yıl, Türkiye'nin Orta Asya'da çok kilit bir role sahip olduğunu söylüyordu.
"Orta Asya'da Türk kökenlerini yeniden keşfetmeye yönelik bir hareket giderek artıyor. Bence Türkiye bu konuda çok önemli bir rol oynuyor" diyordu. En çarpıcı açıklamalardan biri ise bir ay önce ABD'li Profesör James Carafano'dan geliyordu;
'Türkiye NATO'nun hayati önem taşıyan bir parçası.
Avrupa'nın büyük bir kısmı ve dünyanın diğer bölgeleriyle bağlantısı olan Türkiye'den daha önemli bir rol oynayan yok.' diyordu. Bu doğrultuda sayısız açıklama vardı. Çünkü, Türkiye muazzam Yumuşak gücü ve mazlumları kucaklayıcı dış politikası ile dünyada hızla eksen oluşturuyordu.
ABD ve Batı ise hızla erezyona uğruyor, Soykırımcı katil İsrail'in peşine düşerek, yeryüzünde kan dökülmesine ortak olarak aslında kan kaybediyorlardı. Ne yapacaklarını bilemez hale gelmişlerdi. Küresel sermaye İngiltere'nin başına Hint asıllı Başbakanı getirirken, ABD'de de Hintli Kamala Harris'i başkan yapmak için kendini yırtacak bir acziyete düşmüştü. Bu operasyon bile çaresizliklerinin göstergesiydi. Hintli yönetirse kurtarırız zavallılığına kapılmışlardı. İngiltere bir kıvılcımla geçtiğimiz hafta iç savaşın eşiğine geliyordu.
İngiltere Başbakanı bile sosyal medyadaki paylaşımlarla devletin sarsıldığını belirtip yalan haberlerle ortalığı savaş alanına döndüren twitter'ı kapatmaktan bahsediyordu.
ABD'de kamplaşma doruğa çıkmıştı. Herkes burnundan soluyordu. ABD'de seçmenin dış politika umurunda değildi.
Ancak seçim kampanyalarında Trump "Savaşları ben durduracağım" diyor, Harris de aynı söylem üzerinden gidiyordu. Artık Amerikan seçimlerini bile etkiler hale gelmişti dış politika. Bir şeyler hızla değişiyor, İsrail'in kuyruğunda dünyada kötü sona doğru sürükleniyorlardı. Beter olacaklar. Besledikleri terör ve kaos dalgalarıyla yüzleşecekler.
Türkiye'ye daha muhtaç hale gelecekler. Çünkü Ankara çocuk ve bebek katilleriyle ortaklık yapmıyor. Finale henüz gelmedik. Çok az kaldı.