ENERJİ ve emtia köşe yazarı Javier Blas, Bloomberg için birkaç ay önce ilginç bir makaleyi kaleme aldı. Javier "Rusya'ya güya ambargo uygulanıyor" diyor ve "Bu nasıl ambargo" diye sorguluyordu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Donetsk ve Luhansk halk cumhuriyetlerini resmen tanımasından sonra geçen 24 saatte yaşananları aktarıyordu. Ukrayna işgaline en şiddetli şekilde karşı çıkan ABD ve İngiltere'nin, ambargoyu uygulamaya zorladığı Avrupa ile birlikte toplam 3,5 milyon varil Rus petrolü ve rafine edilmiş petrol ürünü aldığını aktarıyordu.
24 saatlik alımdı bu.
Sonrasını siz düşünün.
Mevcut fiyatlarda bir günde 350 milyon doları Moskova'nın kasasına koyan güya ambargocu bir Batı vardı karşımızda. Javier'e göre Batı yine aynı 24 saat içinde 250 milyon dolarlık da doğalgazı, on milyonlarca dolarlık alüminyum, kömür, nikel, titanyum, altın gibi diğer emtia alımı yaptı Rusya'dan. 24 saatlik alımın toplamı 700 milyon doları aşmıştı. Biraz daha sıksalar bir günde 1 milyar doları Putin'in cebine koyacak bir Rusya düşmanlarından bahsediyoruz size. Bu nasıl bir savaş, bu nasıl bir ambargo? Ve dahi nasıl bir oyundu?
Zavallı Ukrayna canlı canlı Ruslara sunulmuş soslu ördek olarak çırpınıp duruyor. Gittiler Avrupa'ya Rus gazını taşıyan Mavi Akım 1 ve 2'yi bombaladılar. Rus doğalgazını taşıyan diğer boru hattı Türk Akımı'nı da bombalamaya karar verdiler.
Rus istihbaratı duyurdu bu haberi de. Ukrayna kendisine "Arkandayız" diye bağıran Batı'nın aslında Kiev'i Don Kişot'a çevirdiğini ve yalnız bıraktığını artık yavaş yavaş görüyor. Ambargoların da hikaye olduğunun geç farkına vardılar. O yüzden Türk Akımı'nı bombalayıp, Rusların Batı'dan doğalgaz karşılığı milyarlarca dolar kazanmasını engellemeyi planladılar. Ancak Türkiye'nin de bu boru hattına Ruslar gibi 10 milyar dolarlık yatırımı vardı. O yüzden vazgeçtiler. Çünkü eski Türkiye yoktu ortada.
Ağırlığı olan bir ülke vardı artık. Tüm dünyanın "Savaşı durdurabilecek tek ülke" olarak gördüğü bir Türkiye'yi asla kaybedemezlerdi.
Zavallı Avrupa bile bu kış kıçlarının donmaması aşkına, Türkiye'nin savaşı durduracak adımlarını hızlandırması için yalvaran gözlerle bakıyordu Ankara'ya.Savaş tamtamlarını çalanlar, bunun çığırtkanlığını yapanlar, küresel sermaye soyguncularının eline düşmüş ahtapotun kollarıydı. O kollar kullanışlı bir eleman olarak ülkelerini bankalar, şirketler için yönetiyor, halklarının boğazını sıkıyordu.
İngiltere'nin yeni kadın Başbakanı bile geçtiğimiz hafta hiç kimse sormadığı halde durup dururken "Ben siyonistim" diyordu.
Biden da iki kez söyleme ihtiyacı hissetmişti bu cümleyi. Dünyada kimse küresel finans merkezlerinin sahibi iki ülke yöneticisinin neden Siyonist olduklarını açıklama ihtiyacını hissettiğini sorgulamadı.
İkisi de "Öncelikli hizmetimiz Siyonizme" diyordu. "Ne diyorsun sen yahu" şeklinde soran yoktu. İşin ilginci Rusya'daki Kremlin sarayına da Siyonistler hakimdi.
Putin Türkiye'ye gelirken bile yanında hep Yahudi işadamlarını getiriyordu.
Ukrayna Başkanı Zelensky de Siyonistti.
Ve tüm dünyayı sarsan pandemi ve savaşla birlikte en çok kazanan, karını tarihi zirveye çıkaran ve Karun gibi zengin olan bir numaralı şirketler Bankalardı.
Dünya savaşla birlikte krize giriyor, ekonomiler çöküyor, enflasyon patlıyor, Merkez bankaları "Tek çözüm faizleri artırmak" diyordu. Bankalar faizle paraları piyasadan çekecek, böylece alım gücü düşecek, güya enflasyon inişe geçecekti. Ancak sonuçta bankaların kasası yani "Ben siyonistim" diyen sahiplerinin cebi daha daha dolacaktı. Muazzam bir oyun, muazzam bir sistem vardı ortada.
Son gelinen noktada IMF ve Dünya bankası dahi pes etti. "Faiz artışı ülkeleri batıracak." diye çığlık atmaya başladılar. Dünyaca ünlü ekonomistler, Elon Musk gibi ünlü işadamları "Resesyon geliyor" diye bağırmaya başladı.
Ve dünya medyasına dün düşen analizlerde "Yüksek faiz nedeniyle ABD ve Avrupa ekonomilerinin 6 ay içinde resesyona girme riski ikiye katlandı" naraları gökyüzünü aştı. Bu çığlıklar ve naralar atılmadan çok önce, kurtuluş reçetesi olarak dünya faizleri artırırken, düşüren tek ülke Türkiye'ydi.
Şimdi tüm ekonomistlerin gözü Türk modeline çevrildi. Krizde dünyanın en çok altın ithal edip kasasına koyan ülkesi haline gelen Türkiye bunu nasıl yaptı diye?
Bankaların ve finans merkezlerin elinde oyuncak olan ABD ve Avrupa'yı ise önümüzdeki günler "Topu dikmek" bekliyor.
Yaşadıkları korku ve paniği hayal bile edemezsiniz.