1990'lı yılların başında askerliğimi yaptım. Dağın tepesinde uçaksavar birliğindeydim. 6 adet uçaksavar ve her birinde 6'şar asker görev yapıyordu. Bir gün büyük bir hareketlilik yaşadık. Tatbikat vardı, Ankara'dan en üst rütbeli subaylar gelmişti. Çok yavaş giden bir uçağın arkasına uzun bir ip bağlanmıştı. İpin diğer ucuna da balon....
Uçaksavarlar ile o balonu vurmaya çalışacaktık.
Komutanımız "Biliyorumisabet ettirmekçok zor amaen yakınınamermiyidüşüreneon günizin" demişti.
İzli mermi atıyor, gittiği yeri görüyorduk.
Uçaksavarı elle çevirip, üzerimizden geçen balonu hedef almaya ve vurmaya çalışıyorduk. Ancak yavaş giden uçağın arkasındaki balona dönene kadar o ters tarafa gidiyordu. Vurmayı bırak yakınına düşürmek bile büyük maharet gerektiriyordu.
Aradan yıllar geçti. O birliği tekrar ziyaret ettim. Bizim uçaksavarların hiçbir yoktu.
Bilgisayarlarla donatılmış, asla şaşmayan radarlara sahip, koordinatları verdiğiniz anda tam hedefe kilitlenen uçaksavarları görünce gözlerim doldu. Kendi tanklarımızı, helikopterlerimizi, Lazer silahımızı, uçaklarımızı üretir hale geldik. Yerli Silah Sanayiinde adeta devrim yaptık. Atış talimine gittiğimiz günler da aklıma geliyor şu anda.
2.Dünya Savaşı'ndan kalma mavzerlerle eğitim yapıyorduk. Büyük bölümü tahtadandı ve içine mermi yerleştirip, kolu çekinceye kadar atı alan Üsküdar'ı geçerdi. Şimdi MİLLİ silahlarımızı üretiyoruz. Yüzde yüz yerli MPT-76 marka silahı, Türk mühendisleri dizayn edip üretim noktasına getirdi. NATO standartlarındaki en çok testi geçebilen ve dünyada birinci sırada yer alan bir tüfek bu.
Neredeyse sıfır hata olan ve tüm dünyanın gözünü diktiği bir silah. Yurtdışından satın alma teklifleri yağıyor. Herkes bu silahın peşinde. Ve derken üretimi yapacak fabrikanın yöneticisi çıkıyor, dünyanın gözünü diktiği silahın imalat sırlarını satmaya çalışırken yakalanıyor. Alıcı ise Zenith Quest International adlı bir Amerikan şirketi. Bize yıllarca 2. Dünya savaşında kullandıkları ve hurdaya çıkardıkları silahları, uçakları, savaş gemileri ve denizaltıları hibe eden Amerika, artık ürettiğimiz silahların peşine düşüyor. Nereden nereye geldik sözü boşuna söylenmiyor. Gençlere geçmiş günleri hep beraber anlatmak ve bu ülkenin hangi zorluklardan geçerek bu günlere geldiğini göstermek zorundayız. Silah fabrikalarımızı yönetenler dahil, her alanda Milli ve ülkesini düşünen bir nesil yetiştirmek zorundayız.
Büyük emekler harcadığımız 100 milyon dolarlık silah planlarını 100 bin dolara yabancıya satacak kadar bu ülkede vatan hainleri kol geziyor. Dünyayı PARA ile dizayn edip, çıkarlarını hazine şatoları üzerine kuranlar bu ülkede her alanda çok rahat işbirlikçi bulabiliyor. Çocuklarımıza bu ülkeye 200 yıldır yapılan saldırıları anlatmak, onları bu şuurla sadece ülkesini düşünen insanlar olarak yetiştirmek hepimizin vatan borcu. Dünya Enerji hatlarının geçiş yolunda bir KALP görevi gören Türkiye'yi içeriden satın alarak ele geçirmek istiyorlar.
O Enerji hatlarının mutlak sahibi olarak kendini gören ŞİRKETLERİN ve onların yan kuruluşu medyanın saldırıları altındayız.
Ankara'yı ele geçirmek istiyorlar. Onun için her türlü argümanı kullanıp, Türkiye'de ifade özgürlüğü olmadığına kadar her türlü karalama kampanyasını kullanıyorlar. Bu ülkelerden biri de ABD ve onun yöneticileri ile medyası. PARANIN FİRAVUNLARI öyle istediği için ifade özgürlüğünden geliyorlar.
Aynı ülkenin başkenti Washington'da dün Amerikan kongresinin önünde eylem vardı. Eylemciler gayet masum bir şekilde "PARANIN ABD siyasetindeki rolü"nü protesto ediyordu. Yani ifade özgürlüklerini kullanıyorlardı. Peki sonra ne oldu? Tam 400 gösterici yerlere yatırılıp, ellerine plastik KELEPÇE takılıp GÖZALTINA alındı.
Sadece ve sadece "BÜYÜK SERMAYEelini siyasetten çek" cümlesini İFADEettikleri için kelepçeyle ödüllendirildiler.
Amerikan medyası da "Gösteri izinsiz" diyerek eylemcileri suçladı. Halbuki aynı ABD'nin yöneticileri ve medyası izinsiz Gezi olaylarından tutun, Türkiye'deki tüm gösterilere "İfade özgürlüğünükısıtlamayın" diye çağrı yaparak sopa gösteriyor. İşte karşımızda böylesine ikiyüzlü siyaset-para-medya üçgeni var.
Kendilerine gelince özgürlüklere kelepçe...
Başkalarına gelince de "İnsan hakları" yaygarası. Maalesef genlerimiz, aydınlarımız, sanatçılarımız içinde bu OPERASYONLARA hizmetçi olan çok. Önce bu HİZMET sistemini bozmalıyız.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.