BEKİR HAZAR

Yalan dünya

Bizi yıllardır, "Batı standartları" diyerek "Batıya uşaklık" yaparcasına aldatıyorlar. Türkiye'deki Almancı ve İngilizci medya imparatorluğundan bahsediyorum. "Basın Özgürlüğü" diyerek en ufak bir olayda ortalığı ayağa kaldırıyorlar.
Bununla da yetinmeyip "AB'ye girmeye çalışan Türkiye'de sansür, medyaya baskı, özgürlüklere darbe" diyerek yaygara yapıyorlar. Daha da ileri giderek Londralarda Berlinlerde ülkemizde "Medyaya baskı var" deyip, ülkelerini satıyorlar. Avrupa, bu ağlayan Türk aşıklarının sırtını sıvazlayıp gönderiyor, sonra tüm medyası ve siyasileri ile Türkiye'ye saldırıya geçiyor. Ardından Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünü havlatarak üzerimize salıyorlar. Büyük ikiyüzlülükler etrafımızda kol geziyor... Bakın BBC yayın ilkelerini inceleyin ne demek istediğimi anlarsınız. İngilizler yıllarca işgal ettikleri İrlanda'da İRA'nın saldırılarını "TERÖR" ilan ederek karşılık verdi. BBC yayın ilkelerini açıkladı ve tüm İngiliz medyası bu ilkeler doğrultusunda terör haberlerine yaklaştı. "Kanlı sonuçlar üzerinde fazla durulmamalı. Ölüler saygıyla ele alınmalı, zorlayıcı nedenler olmadıkça yayınlanmamalı" diyordu BBC. Bizde tüm şehit cenazeleri saatlerce canlı yayınlanıyor.
Olay, şehid babasının evine haber vermeye gitme anında bile kameralar eşliğinde başlıyor, cenaze namazları, tabutların taşınması ve mezara koymaya kadar devam ediyor. Terör olaylarına çok sayıda SANSÜR getiren BBC, terör örgütlerinin propagandasını yapmaktan men ediyor. Bizde asker ve polislerimizi katleden PKK'ya terörist DİYEMEYEN gazeteler peydahlanıyor. BBC, terör haberlerinin özenle verilmesini istiyor aksi halde ülke çıkarları için ÖLDÜRÜCÜ bir GÜÇ olacağını savunuyor. Terörsitlerin tanıtım ve propaganda amaçlı gösterilerinin yayınlanmasını yasaklıyor. Bizde ise Kandil'e gidenler çarşaf çarşaf görüntü ve röportaj yayınlıyor. Gidemeyenler PKK'nın kanalından ve sitelerinden görüntü ve fotoğraf alıp pazarlıyor. BBC "Ulusal güvenliği ilgilendiren konularda resmi sırlar yasası göz önünde bulundurulmalıdır" diyor. IŞİD elbisesi ve bayrakları ile operasyona giden 120 İngiliz SAS komandosunu İngiliz medyası görmüyor. Bizim medya MİT TIRLARI üzerinden günlerce devletine vuruyor.
Hatta Türkiye düşmanlarına kaynak olup malzeme yağdırıyor. İngiliz medyası "Terör olaylarında haberci edindiği bilgileri GÜVENLİK GÜÇLERİ ile PAYLAŞMAK zorundadır" diyor. Bizde sosyla medyadan yalanları bile yayınlayan ve o yalanlar üzerinden öfke saçan TÜSİAD patronları ve onların medyası olduğu sürece güvenlik güçlerine danışanı nereden bulacaksın?
Bir zamanlar bizde RTÜK, televizyon ve gazetelerin genel yayın yönetmenlerini "Terör haberleri" konusunda uyarmaya çağırmıştı. O toplantıda bizim merkez medyadan bir tv genel yayın yönetmeni "Gazeteciliği ve haberciliği sizden mi öğreneceğiz" diye posta koymuştu.
İngiltere, halkı korku ve paniğe sürükleyecek terör haberlerini yasaklıyor. Bizde ateşe verilen devlet işletmelerinden tutun, çatışmalara kadar herşey tüm dehşetiyle mümkün olduğunda canlı canlı halkın gözünün içine döndüre döndüre sokuluyor.
BBC ve İngiliz kanalları İngiltere dışındaki tüm terör olaylarını yayınlamaktan zevk duyuyor. Ancak saldırı İngiltere'ye olunca görmüyorlar, duymuyorlar, işitmiyorlar. Biz de ise sadece Türkiye'ye yapılan saldırılar yayınlandığı için, diğer ülkelerin haberlerine vermek istesen bile ekranda yer bile kalmıyor. Biz işte böyle bir aptallık ve ihanet sarmalı içinde yöneticilerimizi, yazarlarımızı Avrupa'ya gönderip "Basın özgürlüğü" diye yaygara yapıyoruz. Ardından batıdaki tüm siyasilerden ve gazetelerden "Türkiye'de gazetelere baskı var" diye kampanya başlatıyorlar. O Sınır Tanımayan Gazeteciler gibi Örgütleri de üzerimize salıp bela ediyorlar.
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünü bizim Hürriyet'ten tutun, Cumhuriyet, Paralel ve PKKsever medyaya kadar sayfalarından hiç düşürmeyip aklınızın alamayacağı kadar seviyorlar. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün ne mal olduğunu çıkıp kimse anlatmıyor bu ülkede. Avrupa'daki ırkçı faşist lider Le Pen'in liderliğini yaptığı Ulusal Cephe partisinden belediye başkanı seçilen Robert Menard yönetiyor bu örgütü. Medyamız bizi isminin şirinliğiyle boyayıp, ülkesini satıyor. O Robert Menard, yönettiği şehre gelen ve içlerinde Kürtlerin de olduğu Suriyeli mültecileri ziyaret etmişti. Ve; "Şehrimden DEFOLUN" demişti.!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.