Ülkelerin kaderini belirleyenler LİDERLER'dir. Tarih, ülkesini doğru yola sevk eden liderler ve onların güçlü devletlerine tanıklık etmiştir hep. Bazen de doğru yolda giden Liderlerin etrafında oluşturulan ateş çemberleri, imparatorlukların batışına kadar gitmiştir. Doğru liderler etrafında kenetlenenler, omuz omuza mücadele verenler ise hep kazanmıştır. 1800'lü yıllarda İstanbul'da bir Rus elçi... Adı General İgnatiyef...
Hatıralarını kaleme alıyor.
O anıların içinde bir mektuptan bahsediyor. Bu topraklarda İÇİMİZDE yaşayanlardan biri, Rus Çarı Alexandar'a gönderiyor bu mektubu.
Osmanlı'nın nasıl yıkılacağını İÇERİDEN biri anlatıyor Ruslara... "Türkleri madden ezmek ve yıkmak mümkün değildir" diye başlıyor mektup. Ve şöyle devam ediyor; "Çünkü Türkler çok sabırlı ve güçlü insanlar.
Mağrurlar, şereflerine düşkünler.
Nedeni dinlerine bağlı olmaları kadere rıza göstermeleri. Geleneklerine ve LİDER'lerine tahmin edemeyeceğiniz kadar bağlılar. Eğer onları yıkmak istiyorsanız öncelikle İTAAT duygusunu kırmak gerekiyor. Bunun için de maneviyatlarını değiştirtmek zorundasınız. Dini inançlarını zaafa uğratmadan başarmak mümkün değil.
Bu zaafı sağlamanın da yolu dışarıdan getirilecek ideoloji ve düşüncelerdir."
Evet İÇERİDEN bizi yıkmanın yollarını DIŞARAYA öğreten mektubunda böyle diyordu içimizden biri. Osmanlı bilimde ve teknolojide bu ülke geri kalmasın diye çocuklarını Fransa'ya, İngiltere'ye yolladı.
Fen ilimleri öğrenmeye giden o gençlik, ülkeye YENİ İDEOLOJİLERLE döndü.
JÖN Türkler, İttihatçılar diye ortaya çıkıp LİDERLERİ indirmeye kadar gittiler.
Koca bir imparatorluğu, tıpkı o mektupta anlatılanlar gibi içeriden yıktılar. O mektubun içinde "Türkler zekidirler, kendilerini doğru yola sevk edip yönetecek LİDERLERE sahip oldukları sürece de çalışkandırlar." diyordu. Lidere sadakati ve İTAAT'i engellemek lazımdı. Bunun da yolu bize çok sayıda İDEOLOJİ ihraç ederek fitne çıkarmaktan geçiyordu. Kavga eder hale geldiğimizde bu iş tamamdı. Yıkmak kolaydı.
Bunu yıllara yayarak sistemli bir çalışma yaptılar. Sabırla içimizde mekik dokudular.
Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa Avrupalı diplomatları bir yemekte ağırlıyordu. Ve yabancı misafirlerin gözünün içine bakarak şöyle diyordu; "En güçlü devlet bizim devletimizdir. Zira siz dışarıdan, biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz ama yine de yıkılmıyor." Evet Fuat Paşa, o dönem için öyle söylüyordu ve haklıydı.
Hem dışarıdan hem içeriden gelmişlerdi ama yıkamamışlardı. Ama önemli değildi.
Adamlarda sabır haddinden fazlaydı. Ve derken o dönemin Dışişleri Bakanlığı'na getirilen Keçecizade Fuat Paşa, Fransızlara daha yakın diye İngiltere'nin baskısıyla görevden alındı. Ardından imparatorluğun LİDERİ Sultan Abdülaziz boğularak öldürüldü. İçerideki işbirlikçileri sayısı her geçen gün katlanarak artırıldı. Neredeyse 200 yıllık bir çalışma sonucu imparatorluk ittihatçılar kullanılarak savaşa sokuldu ve paramparça edildi. Milyonlarca metrekare topraklarda binlerle ifade edilen alanda kurulan Türkiye'de ideoloji ihracı tutmuştu.
Ve şu günlere gelene kadar bu silahı hep kullandılar. Bizi kamplara böldüler.
Ulusalcı da, Milliyetçi de, muhafazakar da herkes bu ülkeyi seviyordu. Ancak bunu ifade ederken bile bizi kelimelerle bölecek kadar ideolojik uçurumlar oluşturdular.
Muhafazakarsan "Ülkemi seviyorum" diye ifade ediyordun. Sağcıysan "Milliyetçiyim" diyordun. Liberalsen "Vatanseverim"i kullanıyordun. Solcuysan "Yurtseverim" moduna geçiyordun. İdeolojik bölme ve parçalamada bizi sadece gruplara bölme ile gelmediler üzerimize. Gruplar içine girerek de fitne çıkardılar. Sağcı'yı da, solcuyu da, muhafazakarı da onlarca parçaya böldüler hep. Yıllarca bizi altı ayda bir yıkılan hükümetlerle yönettiler. Tüm bunlara dur diyecek bir LİDER'in ortaya çıkmasına asla göz yummadılar. Ortaya çıkmaya çalışanı astılar bu ülkede. Rus Çarı'na gönderilen mektupta "Türkler kendilerini doğru yöne sevk edecek ve yönetecek liderlere sahip olduğu için kazanıyorlar" deniyordu. Şu anda ülkeleri sömürenler topyekün Türkiye'nin liderine saldırıyorlar. Hem dışarıdan hem de içeriden... Kimi bilerek yakıyor fitne ateşini...
Kimi de nasıl kullanıldığının farkında değil.
Ve böyle durumlarda kazanan hep biz değil,
başkaları oluyor!!!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.