A HABER GALERİ
Kansere yenik düşen Tanyeli'nin yürek burkan hayat hikayesi! Meğer 2 yaşındayken...
2 yılı aşkın süredir pankreas kanseriyle mücadele eden oryantal Tanyeli'den dün gece saatlerinde acı haber geldi. 54 yaşındaki ünlü isim, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Vefat haberiyle sevenlerini yasa boğan Tanyeli'nin hayatı da merak konusu oldu. İki yaşındayken Çocuk Esirgeme Kurumu'na verilen Tanyeli'nin acılarla dolu hayat hikayesi yürekleri dağladı.

Asıl adı Öznur Kral olan ve 2,5 senedir pankreas kanseriyle mücadele eden oryantal Tanyeli, birkaç gün önce entübe edilmişti. Tanyel, uzun süredir mücadele ettiği yaşam mücadelesini kaybetti.

Ölüm haberiyle sevenlerini sanat camiasını yasa boğan ünlü oryantalin, hayatı da merak konusu oldu. 1972 yılında İzmir'de dünyaya gelen Tanyeli'nin çocukluğu, şöhretli yıllarına uzanan yolda büyük travmalar ve mücadelelerle geçti.
İkinci eşiyle Avustralya'da yaşayan Tanyeli'ye Tanyeli'ye 2,5 yıl önce pankreas kanseri teşhisi konmuştu. Hastalığı boyunca sanatçı dostları onu hiç yalnız bırakmamış, bu süreçte hep yanında olmuştu.

Tanyeli, henüz iki yaşındayken anne ve babasının ayrılmasıyla, üç kardeşiyle birlikte Çocuk Esirgeme Kurumu'na bırakıldı. Burada kaldığı süreçte bakımsızlıktan verem hastalığına yakalandı ve uzun bir süre hastanede tedavi gördü.

BAKIMSIZLIKTAN VEREM OLDU
Tanyeli, o günlerini şu sözlerle anlatmıştı:
"Annem ile babam boşanınca bana ve kardeşlerime bakıcı bir kadın bakmış. Ancak bizleri arayan soran olmadığı gibi, para gönderen de olmadı. Kadın, biz üç kardeşi alıp, İzmir'deki Çocuk Esirgeme Kurumu'na bırakmış. Çok uzun süre kardeşlerimle orada kaldım. O günleri hatırlamak bile istemiyorum. Çünkü o günlere ait aklıma gelen tek şey, soğuk bir odada açım diye ağlamam. Beş yaşındayken bakımsızlıktan verem oldum. Bir sabah öksürerek uyandım ve ağzımdan kan boşalınca apar topar devlet hastanesine yatırıldım. 1.5 yıl bu hastanede kaldım. Hastalık ve hastane dönemlerine ait bildiğim tek şey hemşireye 'anne' dediğim.'

BABAM AYAKLARIMDAN ASIP, DÖVERDİ
Zor bir çocukluk geçirdiğini belirten oryantal, ailesi tarafından sürekli reddedildiğini ifade etti:
"Hastaneden çıktıktan sonra hep dışlandım. Önce anneannemin, sonra babaannemin, teyzemin yanında kalmaya başladım. Hepsi, 'Ben bakamam' dediği için arada sürüklenip duruyordum. Bu durum babam askerden gelip yeniden evleninceye kadar böyle sürdü. Bu kez üvey anne eziyeti başladı. Üvey annem, babama kızdığı için beni ve kardeşlerimi her gün döverdi. Babam da çalışmadığı için kuru ekmeği ıslatıp, üzerine toz şeker ekip yerdik. Babam, bize resmen işkence yapardı. Kardeşlerim ve ben çok ağır şeyler yaşadık. Diyelim ki sokaktan eve biraz geç geldik. Hemen kapının eşiğine iki tane çivi çakar, başımız aşağı gelecek şekilde ayaklarımızdan iple sallandırır, tabanlarımız şişene kadar vururdu. Sonra da acı çekmemiz için tuzlu su hazırlar, ayaklarımızı bu suyun içine sokardı. Hiç unutmuyorum Rum yalısında oturuyoruz, bu yalının da kileri vardı. İçeride dana burnu dediğimiz böcekler gezerdi. Bizleri sabaha kadar orada bırakırdı. Yine bir gün attığı dayaktan burnum kırıldı. Bir gün de 12, 13 yaşındayım. Makarna yaptım. Makarna iyi pişmediği için, babam tencereyi başımdan aşağı geçirmişti. Her tarafım yanık içindeydi. O halimle bile dayak yiyordum."

ÇOCUK YAŞTA EVLENDİ
İlk evliliğini henüz 14 yaşındayken Yusuf Uğur Sadıkoğlu'yla yaptı. 15 yaşındayken oğlu Taylan'ı dünyaya getirdi.
Maddi zorluklar yaşayan Tanyeli, çalışma hayatına atıldı. "15 yaşında İzmir Alsancak'ta bir mağazada çalışıyordum. Gecekonduda oturuyorduk. Tuvaleti bile dışarıdaydı. Oğluma mama almak zorundaydım. Anneannem bakardı Taylan'a, ben de gündüz çalışmaya giderdim. Teyzem de İzmir'de bu camiaya kostüm diken biriydi o bana, 'anneni herkes tanıyor git dans et' dedi. Burası gündüz kadın matinesiydi. Orada dans ettim"
Tanyeli'nin küçük yaşta yaptığı evliliği uzun sürmedi 19 ayın sonunda Sadıkoğlu ile yollarını ayırdı.

İZMİR'DEN İSTANBUL'A UZANAN YÜKSELİŞ
Dansıyla dikkatleri üzerine çeken oryantal, İzmir'den İstanbul'a geldi ve asıl yükselişi burada başladı; "İstanbul'a gidersem daha geniş kitlelere ulaşabileceğim söylendi. Ünlülerin menajeri 'Ziya Akel ve Orhan Alkan' dediler. Adresi istedim ve gittim. 17 yaşındaydım. Her gün gidiyordum o ofise. Bana bir tane iş verseler ne kadar iyi olduğumu göreceklerdi. 1-2 ay kimse görmedi beni. Bir gün orada ofis işlerini yapan Ali'ye telefon geldi. 'Prenses Margaret'e dans edecek oryantal seçmeleri olacak ona git' dedi. Sevgili Ayşegül o gün beni seçti. Dans ettim ertesi gün bütün gazeteler beni yazdı"

DÖNÜM NOKTASI DANS YARIŞMASI
Kıvrak figürleriyle ön plana çıkan Tanyeli, seçildiği o günden şöyle bahsediyor; "Orada çok güzel giyinen oryantaller vardı. Benim belimde şal bile yoktu, param da yoktu. Afrikalı gibi kemiklerim sayılıyordu. Bana gelince sıra hep arkaya geçiyordum. Tam çıktım, 'çok özür dilerim şalımı arabada unutmuşum' dedim, araba nerde otobüsle gitmiştim ama içeriden şal getirdiler. Diğerlerinden farklıydı dansım. Hint figürlerine çok çalışırdım. O ruhumdaki hikaye beden dilime geçmişti. Öyle hayatım değişti"
O günden sonra şöhret basamaklarını hızla tırmanan Tanyeli 1999 yılında Kanat Kıral'la evlendi. Bu evlilikten de Teoman adını verdiği bir oğlu oldu, 2006 yılında boşandı.

Üçüncü evliliğini 2009'da Alexandros Syropoulos ile yaptı, 2011 yılında boşandı. 2014 yılında Bursalı iş adamı İlker Sünneli ile nikâh masasına oturdu.

Aradan yıllar geçti ama Tanyeli'nin çocukluğuna dair kabuslar bitmedi. Sosyal medya hesabından çocukluk fotoğraflarını paylaşan ünlü oryantal, yaşadığı acıları şu sözlerle dile getirmişti;
"Neden gülümsüyorsun çocuk?
Beni gülümsetecek pek bir anım yok, hatta hiç yoktu gibi...
Yine de içimde gereğinden fazla iyimserlik.
Pollyanna gibi küçücük çocuk, dev gibi insanlar.
Dünya o zamanda günlük güneşlik değildi.
Çocukluk işte ağladığın çığlık attığın, yerden kalkardım..
Ay dede ve güneş anne hayali ile gülümserdim.
Anne 12 yaşına kadar hiç tanımadığım bir hayaldi..
Yalnızlık içinde bıdı bıdı konuşan, kurtarma ekibi bekler gibi 'mucizeler' beklerdim. Çünkü mucizelere inandım rüyalarımda.
Kurtarıcım olan Allah'a neler anlatırdım neler...
O zaman çocukluk işte, ses çıkartırsam 'Allah baba kızar' denirdi bana. Ben de beni 'sevsin' diye ne çok konuşurdum Allah'la.
Ayçiçekleri papatyaları ve gelincikleri için teşekkür ediyordum hep...
Güneşi, ay ve yemyeşil ağaçları ve çiçekleri görünce çok mutlu olurdum.
Rüyamda ne hediyeler vardı, 'ak sakallı dede' sanırdım rüyamda benimle konuşanı.
Periler masalındaymışım gibi...
Gözlerimi sımsıkı yummaya devam eder ve rüyada kalmak için, bu dünyaya, bu devlerin işkencesine kesinlikle uyanmak istemezdim.
Kanayan moraran acının kaç rengi var hatırlamıyorum ama tek hatırladığım masal gibi rüyalarım .
Tek kurtarıcım 'O' olduğunu daha o zaman idrak etmişim.
O günden bugüne değişmeyen bıdı bıdı bıdı hep konuşurum hep.
Mucizeler kapısı açan Rabbim'e her nefesim dua'da zikirde çok şükür."