"Birinci Dünya Savaşı'nda her türlü soykırıma uğramış biz Müslümanları yüz yıl sonra soykırım yapmakla suçluyorlar. Bu cesareti Müslümanların dağınıklığından alıyorlar..."
Bu ifadeleri, Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı büyük şair ve mütefekkir
Sezai Karakoç'un geçen günkü açıklamasından iktibas ettim.
Diriliş mimarı altmış yıldır her fırsatta dile getirdiği çözüm önerisini de yineliyor:
Müslümanları topyekûn birlik olmaya çağırıyor!..
Dikkat isterim:
ABD Başkanı Biden'ın "soykırım" suçlamasının emperyalistlerin
hayâsız akınlarının devamı olduğunu,
hedeflerinin, Kürt-Türk, Sünni-Alevi
topyekûn Müslümanlar olduğunu ifade
ediyor.
Gelgelelim...
"Kürt siyasi hareketini" temsil etme iddiasındaki HDP, üstencil bir üslup ve müstağni bir edayla,
"Soykırım utancıyla yüzleşin..." diyebiliyor.
Madem "yüzleşmeyi" çok seviyorlar,
Ermeni diasporasının istekleriyle de yüzleşmeye hazırlar mı bakalım?
Mesela,
Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan'ın da belirttiği üzere Kars,
Ardahan, Iğdır, Erzurum, Ağrı, Van, Bitlis
ve Muş benimdir diyen, Ağrı Dağı'nı kutsal
sembolleri olarak gören Ermenilere ne
diyecekler?
Başka bir şekilde soralım: Ermeni diasporası emeline ulaştığında bölgedeki Kürt halkının durumu ne olacak?
Değerli Kürt aydınlarımızdan
Müfid Yüksel dostumuzun ifadesiyle "Filistinliler
gibi mülteci konumuna düşmeyecekler
mi?"
Diyeceksiniz ki...
Mahut açıklamalarında
"Anadolu Hıristiyansızlaştırıldı" diyerek Biden'ın
bile önüne geçen
HDP'nin böyle bir meselesi
olmaz.
Şayet Kürtlerin bu denli hayati meselelerini mesele edinmiyorlarsa, HDP'nin gerçek meselesi nedir?
***
Acıları yarıştırmak doğru değil. Lakin olan biteni tarihi gerçekliğin hilafına tek taraflı değerlendirmek de olmaz.
Kritik soru şudur:
Ne oldu da Osmanlı coğrafyasında yüzyıllar boyu
"millet-i sâdıka" olarak bilinen Ermeniler onca korkunç felaketlere maruz kaldı?
Bu soru bizi ister istemez 1915'ten öncesine, 1890'lara kadar götürür.
1890'larda
Ermeni Hınçak örgütü, Kürtleri Serhat Bölgesi'nden (Iğdır, Kars,
Ardahan ve Ağrı) Van'ın güneyine kadar
sürüp bölgeyi hâkimiyetleri altına almayı
amaçlıyordu. Kürt köylerini basıp, kadınları
kaçırıp tecavüz ediyorlardı.
1894'te olaylar Muş ve Bitlis'te çığırından çıkmış,
Ermeniler ve Kürtler arasında korkunç çatışmalar başlamıştı.
Kürt Musa Bey ve eşrafı da Ermeni köylerinde korkunç katliamlar yapmıştı.
Sonrası malum!..
İttihat Terakki döneminde bütün dengeler bozuldu. Çarlık Rusya'sının yanı sıra işin içine İngilizler ve Fransızlar da girdi. Çarlık Rusya'sının emelleri zaten belliydi; 1878'de Kars ve Ardahan'ı işgal etmişti.
Ermeni Taşnak ve Hınçak örgütlerinin konsolide ettiği Ermeniler, Rusların işgaline iştirak ederek Müslüman ahaliyi yani
Kürtleri yaşadıkları topraklardan göçe zorlarlar.
Mukabilinde korkunç tehcire maruz kaldılar!..
***
HDP Eşbaşkanı Demirtaş 24 Nisan 2015'te, "İttihat Terakki siyasetinin o dönemde bu topraklara mal ettiği onursuzluğu omzumuza yıkmaya çalışıyorlar (...) Ermeni soykırımı İttihat ve Terakki'ye mal edilmişken çıkıp bütün Türkler, bütün Kürtler zan altındaymış ve hesap vermek zorundaymış gibi..." diye devam eden bir konuşma yapmıştı.
Yani, "onursuzluk" tesmiye ettiği katliamın sorumluluğunu Kürtler ve Türklere değil, İttihat Terakki siyasetine yüklemişti.
Şimdi aynı HDP "Soykırım utancıyla yüzleşin" diyerek, "onursuzluğu" topyekûn Türklerin omuzlarına yıkmaya çalışıyor.
Adı lazım değil Ermeni bir yazarçizer,
"1915'te Kürt nüfusun önemli bir bölümünün katliamda ve talanda rol oynamış olması, Kürt kimliğinin içinden bir yüzleşmeyi de zorunlu kılıyor. Aksi takdirde Kürtler, eleştirdikleri Türk milliyetçiliğinden farklı bir şey yapmış olmayacak..." demişti.
HDP'li
Osman Baydemir de bir defasında katliamcı dedelerini değil Ermenileri koruyan dedelerini "öz dedesi" kabul ettiğini söylemişti. Bunun üzerine
Agos manşetten sormuştu:
"Sizin dedeniz hangisi?"
Biz de soralım: "Anadolu Hıristiyansızlaştırıldı" diyenlerin dedesi kim?