12 Eylül öncesinin zorunlu seyahat tekliflerini hatırlayanlar bilirler. Ağabeylerimiz ağız dolusu haykırırlardı:
"Komünistler Moskova'ya!"
"Faşistler" mi?.. Onların coğrafya seyahat biletleri indirimli tarifeden çoktan kesilmişti.
Biz o vakitler mahalle aralarında top koşturuyorduk.
Ekmek bıçağı ile topumuzu hacamat eden kahraman bakkal Rami amcaya büyük atlastan yer aramıştık:
"Mançurya..."
Gelgelelim, ne komünistlerin Moskova'ya gidecekleri vardı ne de Rami amcanın Mançurya'ya!
Olsun, yine de acayip rahatlardık.
***
Max Deauville mizahi bir hikâyesinde Fransız şair
Baudelaire'in "ruh göçümü"nü ele alır.
"Ruh göçümü" bildiğiniz tenasüh inancının TDK'deki karşılığıdır: Ruhun bedenden bedene intikal etmesi, yani
reenkarnasyon.
Evet, batıl itikat, lakin kullanmasını bilirseniz batıl olduğu kadar da eğlencelidir.
Deauville, sümüklüböcek, kedi, köpek derken, on ikinci kez yeniden doğuşunun ardından yarış atı kılığındaki Baudelaire'i anlatır.
Yarış atı kılığındaki Baudelaire üzerine bahse giren seyircileri suçlar. Suçlar suçlamasına ama iyisinden azarı işitir.
"Fleurs du Mal" için kazandığı parayı günümüzde kazanması şöyle dursun, şiirlerini basabileceği kâğıdı satın alması bile mümkün değildir, haline şükretmelidir. Hikâyenin sonunda huysuzluğu artan Baudelaire'in tepinmesine, çifte atmasına, kişnemesine aldırış edilmez ve ahırın kapısı yüzüne kapatılır...
Zorunlu coğrafi seyahat dilekleri 12 Eylül öncesinde kaldığından,
elemanın reenkarnasyonunu tahayyül etmek işe yarayabilir.
Lakin Max Deauville'in Baudelaire'e reva gördüğünü
elemana reva görecek değiliz.
Zira, Türk siyasetine yaptığını yeni hayatında hayvanların ona yapması maazallah mümkündür. Her şeyden evvel habire yalan söylemek hayvanların kimyasını bozar. Kaldı ki ot ve saman bulmak için onca yıl didindikten sonra hangi amaç uğruna yaşadığını bilmeden bir ikinci reenkarnasyon yolculuğuna çıkmasına sizi bilmem ama benim vicdanım elvermez.
***
Schopenhauer'ın demesine göre önceki hayatında ölmek zorunda olduğunu bilen
"metafizik hayvan" olan insanoğlunu, herhangi bir ahırda tımarlanmış bir at olarak düşlemenin birçok sakıncası vardır. Mesela,
elemanı aralarında görmeye tahammül edebilecek kadar
demokrat olmayan ahır cemaatinin çıngar çıkarması kuvvetle muhtemeldir.
Şaşacaksınız ama kestirmeden söyleyeyim:
Elemanı ikinci hayatında papatya çiçeği olarak tahayyül ediyorum. Ama çiçekleri koparıldıkça hiç tükenmeyen bir papatya:
"Seviyor-sevmiyor, seviyor- sevmiyor..."
Pardon,
eleman kim mi dediniz?
Kim olacak,
15 Temmuz'a "tiyatro" diyenlerin önde gideni.
Yani...
Elemana göre, Bitlis'te helikopter kazasında şehit düşen
8. Kolordu Komutanı Korgeneral Osman Erbaş, 15 Temmuz işgal girişimine kahramanca direnmekle
"tiyatroculuk" yapmış oluyordu!
Ne diyelim, Allah ıslah etsin...
NOT: Yıllar önce kaleme aldığım bir yazıdan öznesi değiştirilerek uyarlanmıştır.