Komplo teorisyenlerimiz koronavirüs günlerini "ne versen gider" diye mi telakki ediyorlar bilmiyorum ama hepten kaptırıp gidiyorlar.
Piyasa komplo teorisinden geçilmiyor.
Yanlış anlaşılmasın, komplo teorilerine burun kıvıranlardan değilim, Şeffaflık diskuruyla dizayn edilmiş bu iletişim çağında (sanılanın aksine) hakikatler her zamankinden daha çok gizleniyor.
Haliyle "komploteorisine" de ihtiyaçvar ama bir mantığıbir çerçevesi olmalı.
Ah şimdi merhum Aytunç Altındal veya çözümlemelerini belirli bir sistem dahilinde sağlam argümanlarla dillendiren Mahir Kaynak olsa da dinlesek.
Şimdiki komplo teorisyenlerimiz öyle mi ya; çoğunun bir dediği bir dediğini tutmuyor!
Bunları dinleyeceğime internet zıpırlarının "Kennedy Dayı" lakabını verdikleri Mersinli Cihangir Göktaş'ı dinlerim daha iyi. Hani şu "Ankara dikkat etsin hareketlerine. TBMM sıfır 1'in kendisiyim. Ankara beni bulsun..." diyen sempatik kardeşimiz.
"Figüran muhalif aydınlarımız" da aslında çok sempatik insanlar. Hele hele bilimin aklın gerekliliğine vurgu yaparken ki halleri yok mu insan dinlemeye doyamıyor.
Gerçekten çok komikler.
Belirli bir sosyoloji bunları ciddiye alıyor ya işte orası trajikomik. Yoksa sempatikliği meczup seviyesinde olan bir CanAtaklı'nın nesine kızacaksın.
Müzik, sinema, roman derken en son uzman hekimliğe soyunan Zülfü Livaneli de öyle. Koronavirüs için ilaç tavsiye etmesinin nasıl bir garabet olduğu yüzüne vurulunca, "GDO, kürtaj vs gibi birçok Avrupa kararında imzam var" diye söze başlayıp, "Nobel ödüllü birçok uzman tanıdım..." şeklinde devam etmesi sempatik değil mi?
Lakin öyleleri de var ki evlat olsa eldivenle sevilmez.
Mesela, CHP Grup BaşkanvekiliÖzgür Özel.
Çok enteresan bir vaka.
Bir de kül yutmaz ki olursa o kadar olur. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca adına açılan sahte hesabı gerçek sanarak, "Sayınbakan insanlar size kredi açtı... Güç zehirlenmesine kapılmayın, kapsayıcı olun" şeklinde aklı sıra akıl vermeye kalkışmıştı, o derece.
Lakin mesele derbederliğinde değil.
Sürekli kutuplaştırıcı bir dil kullanması veya kendi haline bıraksanız kendi kendini yiyip bitirecek bir vaka gibi durması da konumuzun dışında.
Geçenlerde yaptığı bir konuşmada "Tekdişi kalmış canavarlar kendi milletlerinicanavar gibi koruyor..." dedi.
Mesele burda.
Hayır hayır, "Amerika'da koronavirüs tedavisi kişi başına yaklaşık 35 bin dolara patlıyor, bizde bedava. Herkes sigortalı. Avrupa sağlık sistemi SOS veriyor. İtalya'dan İspanya'dan yükselen feryatları duymuyor musun?.." demeyeceğim.
İstiklal Marşımız'daki o mısra CHP Grup Başkanvekili bu şahsın içinde nasıl bir yara bırakmış ki koronavirüs günlerinde ödeşmeye çalışıyor, bunu soracağım.
İstiklal Marşımız 12 Mart 1921'de TBMM tarafından milli marş kabul edildiğinde bir Allah kulu çıkıp da, "Ulusum, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, / "Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?" diyorsunuz ama "tek dişi kalmış canavar gibi motor yapmışlar, biz daha toplu iğne yapamıyoruz" demedi.
Dikkat isterim...
İstiklal Marşımız kabul edildiğinde henüz Cumhuriyet bile ilan edilmemiş yani Türkiye Cumhuriyeti kurulmamıştı.
Grup Başkanvekili bu şahıs o dönemde Meclis'te olsaydı aynı mantıkla, "Tek dişi kalmış canavarlar devletlerini kurmuş biz daha devletimizi bile kurmamışız" diyeceği muhakkaktı.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.