Tüm irtibat telleri kopartılacak kadar kutuplaştırılan toplumlar gizli veya aşikâr "
operasyona" maruz kalıyor demektir.
Bu her yerde böyledir.
Bunu anlamak için de öyle uzman falan olmak gerekmez. Kin ve nefretle malul hale getirilen sosyolojilere bakmak kafidir.
Kaç zamandır dile getirmeye çalışıyorum;
15 Temmuz öncesi de böylesi
bir atmosfer hakimdi.
O kadar ki, 793 yurttaşımızın şehit edilmesine neden olan
PKK hendeklerini 1128 akademisyen 11 Ocak 2016'da bir bildiri marifetiyle arkalamıştı.
Vatan savunmasına "
Saray savaşı", Mehmetçiğin teröre karşı can pahası verdiği mücadeleye de "
Devlet katliam yapıyor" demişlerdi.
İşin korkunç yanı CHP muhalefeti de bu söyleme omuz vermişti.
Zaten bu kaotik havanın ardından da 15 Temmuz işgal girişimi yaşandı.
Bu aziz millet Alevi Sünni, Kürt Türk, modern muhafazakâr yan yana durarak 15 Temmuz darbesine geçit vermedi.
Lakin, bu yan yana duruş, bu omuz omuza direniş, bu "vatan söz konusu olduğunda gerisi teferruattır" edası algı operatörleri eliyle peyderpey yıkıldı.
Ve, 15 Temmuz öncesindeki ilençli hava geri döndürüldü.
"
Birleşik hareketler" mesabesindeki
RAND Corporation raporu,
Kılıçdaroğlu'nun siyasi ayak mavrası ve eski Genelkurmay Başkanı
Org. Başbuğ'un son derece manidar açıklaması bunun en bariz göstergesidir.
***
Teröre karşı
Barış Pınarı Harekâtı, Mavi Vatan'ımızın bekası için Libya'yla yapılan mutabakat ve Elazığ depreminde nasıl "
bozgunculuk" yapıldığını biliyorsunuz.
Bir millet depremde bile kutuplaştırılmaya çalışılıyorsa o ülkede operasyon çekiliyor demektir.
Yeni Samanyolu TV'nin Portakal'ı gibi algı operatörlerinin yapıp ettiklerinde şaşılacak bir şey yoktur.
Nihayetinde görevlerini yapıyorlar.
Şaşılacak olan şudur:
Müstevlilerin harici veya dahili müdahalelerine (darbe dahil) karşı
direniş cephesini tahkim etmek varken,
bozguncuların ekmeğine yağ sürercesine türedi tartışmalar çıkartmak nasıl bir hamakattır?
***
RAND Corporation malulü "
demokratik muhalefet" lakırdısına da özellikle dikkat etmek
lazım.
Malumunuz, "demokrasi getirmek" bahanesiyle
Irak'ı işgal eden bu zihniyetin bedelini on binlerce Iraklı çocuk (ilaç ambargosu yüzünden) can vererek ödedi.
Taha Akyol'ların "hukukun üstünlüğü yok edildi" martavalının bedelini de 15 Temmuz'da bu millet canıyla ödedi.
Bu ülke bu millet artık bedel ödemesin istiyorsak 2 şey behemehal yapılmalı.
Birincisi, algı operatörlerinin, belirli bir sosyolojiyi (Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve AK Parti nefreti üzerinden) işgal ordularını bile alkışlayacak kıvama getirme faaliyetlerine "dur" denmelidir.
İkincisi mi?
Natotürkçüler ile
Fetötürkçülerin ele ele darbe yapmasına aşeren RAND'ın hevesini kursağında bırakacak yemindir.
Ki, 15 Temmuz'dan 1 ay sonra bunu şöyle dercetmiştim:
"Bundan sonra tüm TSK mensupları var olan yeminlerin yanı sıra bir yemin daha etsinler. Bu yeminin adı da Şehit Ömer Halisdemir olsun.
Mesela şöyle:
Şayet bir gün gelip TSK darbe yapmaya kalkışırsa, sivil halkın üzerine tank sürmeye, bomba yağdırmaya, yüce Türk milletine kurşun sıkmaya emir verenleri alnının çatından vuracağıma namusum şerefim ve inandığım tüm kutsal değerler adına yemin ederim..."