Müjdeler olsun. Ramazan geldi. Bütün affı ve mağfireti ile fırsat dönemi başladı. Bu ayda cennetin kapıları açılıyor, şeytanlar zincirleniyor, iyilikler kat kat karşılığını görüyor, rahmet sokak sokak, oda oda her yere doluşuyor. Tam da çok muhtaç olduğumuz bir zamanda ramazan bize dokunacak. Birbirimizi yaraladığımız, birbirimize sertleştiğimiz bir zamanda ramazan bizlere misafir olacak. Dilerim ramazanı üzmeyiz. Onu hayal kırıklığına uğratmayız!
Eskiler on bir ayın sultanı demişler ramazana. İçerdiği imkân, fırsat ve ibadetler açısından.
Bu ayda beş vakit namaz konusunda daha da hassas olalım. Sünnetleri de ihmal etmeyelim. Ramazan orucunu -sağlığımız el veriyorsa- tutalım. Orucumuzu tutamıyor ve ileride de kaza olarak yerine getiremiyorsak günlük fidyesini verelim. Zekâtlarımızı ödeyelim. Ticaret mallarının ve paramızın yüzde iki buçuğunu, kırkta birini fakire verelim. Zekât malı azaltmaz bilakis çoğaltır. Bereketlendirir. Zekât fakirin malımız üzerindeki hakkıdır. Alacağıdır. Bu ayda bol bol Kuran-ı Kerim okuyalım. Bazı küçük sureleri ezberleyelim. Anlamlarını tefsiriyle okuyalım. Kendimiz için günlük Kuran okumaları planlayalım. Bu ayet ayet, konu konu veya sure sure olabilir. Önemli olan Kuran'la irtibatımızı devam ettirmemizdir.
Bir hadis kitabından hareketle günlük hadis okuyalım. Bu hadisleri hayatımıza tatbik edelim. Mesela 'edeb' ile ilgili hadisleri tercih edebiliriz. Çünkü bu hadislerde günlük hayatımıza dair çarpıcı örnekler vardır. Misafirlik, komşuluk, helal, haram, giyim, kuşam, yemek, uyumak, kalkmak gibi bütün pratik hayatımıza dair önemli uyarılar vardır. Kuran ahlakıyla ahlaklanmak için Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bu uygulamasını birebir öğrenip uygulamamız lazım. Yoksa Kuran İslamı sözümüz içi boş, laf olsun diye söylenmiş bir iddiadan öteye anlam taşımaz. Kuran İslamı; hadislerin ışığında Kuran tefsiriyle mümkün olur. Aksini düşünenler hadisleri ve Hz. Peygamber'i etkisizleştirme projesine bizi davet etmiş olurlar.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ahlakıyla ahlaklanmak zorundayız. Hilesiz, hurdasız, fitnesiz, dedikodusuz, gıybetsiz, suizansız, haramsız, ibadetle ve tövbeyle dolu bir hayatı kendimize gaye edinmeliyiz.
Ramazan bir fırsattır. Bu fırsat birkaç gün sonra kapınıza gelecek. Kapınızı açın. Ramazanı güler yüzle karşılayın. Ramazana gülümseyin. Oruca, namaza, Kuran'a gülümseyin. Herkese karşı daha da hoşgörülü olun. Kavgayı, sataşmayı, çirkin sözü, nefreti, sert konuşmaları, tahammülsüzlüğü, arkadan konuşmayı terk edelim.
Gayretullah'a -Allah'ın gazap sınırınadokunacak iş yapmaktan kaçınalım. Sonra ansızın yakalanırız. O anda ne mal, ne mülk, ne namaz, ne oruç, ne secde, ne tövbe kâr etmeyebilir.
Ramazana ibret almış olarak girelim. Birbirimize kucak açalım. Bu ramazan son fırsat olabilir. Ramazanınız mübarek olsun.
Her olanda hikmeti ara!
Denilir ki Malik bin Dinar Allah yolunda askerlere katılmak ister. Hazırlık yapar. Ama bir türlü gidemez. Hastalanır. Ateşli ağır hastalık onu Allah yolunda askere katılmaktan alıkoyar.
Kendine der ki, ey Malik! Sende hayır olsaydı bu savaştan geri kalmaz oraya varırdın. Ama Allah sana bunu nasip etmedi. Bu haldeyken gece bir rüya görür. Rüyada ona şöyle denir: Malik! Eğer savaşa gitseydin esir olacaktın. Ve düşmanın sana zorla domuz eti gibi haram yiyecekler yedirecek ve seni günaha itecekti. Kalbindeki manevi keşif hali de kaybolacaktı. Belki Allah seni bu hastalıkla kötü bir gelecekten korumuştur. Bilmeden kadere söz söyleme.
***
Bilmediğimizde çok sırlar vardır. İlahi tasarruflar hikmet doludur. Bu hikmetler daha büyük musibetlere perde olur. Bizler yanlışlarımızı, hatalarımızı, eksiklerimizi görmezsek Rabbim bizlere tövbe imkânı tanımak için kısa cezalar verebilir. Malik bin Dinar'ın olayında olduğu gibi bir hikmete bağlar. Demek ki kendimizi kontrol etmeli, tövbe etmeli, dua almalı, halimizi gözden geçirmeli, mağdurun sofrasına daha çok oturmalı, dostlarımızı gözden geçirmeli, daha doğru insanlar ve adımlara yol açmalı, gözü yaşaranın gözyaşını dindirmeli, mütevazı, daha samimi, daha takvalı olmalıyız ki, Allah da sonsuz cömertliğiyle bize muamele etsin. Böyle olursak yoldaki duraksamalar, tekerleğe gelen taşlar uzun yolda bizlere azık olur. Bazen dualar daha büyük kazanın daha küçük bir sıkıntıyla geçiştirilmesine sebep olur. Hepimiz, her şeye böyle bakalım. Allah nimetinin şükrünü takva ile görmek ister. Bol bol; ya rabbi, erginlik yaşından bu yana işlediğim bütün günahların ... diye başladığımız tövbemizi yenilemeliyiz.
Bize düşen nokta; hayata ırk, nesep, soy, sop ve menfaat penceresinden değil, tamamen Allah ve Resulü açısından bakmaktır. Gerisi boş.
Bir ibret (sopası kırılınca)
Bestamlı Beyazıd; Geceleri kabristanda gezerdi. Bir gece yine mezarlığa gitmiş, orada ibret nazarıyla dolaşıyordu. Gece kabristana bakan bekçi, elindeki sopa ile Beyazıd'a vurmaya başladı. Bestamlı Beyazıd içinden sabır duası yaparak cevap vermedi. Ama adam birkaç kez daha vurunca sopa kırıldı.
Beyazıd; eve dönünce öğrencilerinden asanın fiyatını öğrenmelerini istedi. Onlar da fiyat öğrendiler. Beyazıd bu kadar parayı ve onun yanında bir miktar tatlıyı bu bekçiye gönderdi.
Paranın yanına bir de mektup koydu. Mektubunda bekçiden özür dileyerek şöyle diyordu: "Bekçi efendi. Geceleyin beni mezarlıkta görünce hırsız zannettiniz. Eğer gece orada olmasaydım elbette yanlış anlamaz ve beni dövmezdiniz. Ağacınız da kırılmazdı. Gönderdiğim parayla kendine ağaç al. Ağacının kırılmasından ötürü kırılan kalbini de gönderdiğim tatlıyla tedavi et. Selam ve dua ile."
Bekçi bu parayı, tatlıyı ve mektubu görünce ibret aldı, tövbe edip Beyazıd-ı Bestami'yi ziyarete geldi.
İslam edebi bu olsa gerek. Beyazıd-ı Bestami'nin olgunluğu ve bekçinin tövbesi ders vericidir. Günümüz Müslümanı bu çizgiden haylice uzak.
Kalbin kararması
Mısırlı Zünnun der ki; Kalbin kararmasının dört alameti var:
1- İbadet yapar ama ibadetin tadını alamaz.
2- Allah'tan korkmayı hiç aklına getirmez.
3- Gördüklerinden ibret almaz, ders almaz.
4- Kuran okur, kitap okur, öğrenir ama uygulamaz, ibret almaz.
Ateşe layık olana kül döküldü!
Osman el-Hiri bir gün medreseden çıkıp evine doğru yürür. Bu arada bir evin önünden geçer. Evin damında ise bir kadın mangalı içindeki külleri sokağa silkeler. Bu küller, Osman el-Hiri'nin başına dökülür. Etrafta olanlar, öğrencileri telaşlanıp hemen hocalarının sarığını, cübbesini temizlemeye çalışırlar. Ebu Osman ise son derece sakindir. Olaya ibret bakışıyla bakar ve başına gül saçılması gereken bu Allah dostu şöyle der: "Telaşlanmayın. Başıma kül döken ev sahibine de kızmayın. Bu baş külü değil ateşi hak ediyor. Ateşi hak eden başa kül atılıyorsa hamd etmek lazım." Başına gül saçılacak olanlar küle hamdediyor. Başına ateş saçılacaklar gül gelmedi diye hırs ediyor.
NOT: Ramazan başlıyor. Her gece iftar ve sahur programlarımızda Sultanahmet Meydanı'ndan evlerinize ATV ekranıyla konuk olacağız. Önümüzdeki çarşambayı perşembeye bağlayan gece ilk sahura kalkacağız inşallah. Sahur ve iftarda Sultanahmet Meydanı'ndan canlı yayında ATV'de olacağız. Rabbim dilerse. ramazanınızı kutluyoruz. Duanızı bekliyoruz. Rabbim ramazanı birliğimize, kardeşliğimize sebep kılsın inşallah.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.