Sağlık yatırımlarının bir ülke için ne denli önemli olduğunu küresel korona salgını bir kez daha gösterdi. Bu süreç ayrıca şehir hastaneleriyle ilgili tartışmaların da siyasi amaçlarla yapıldığını açıkça ortaya koydu.
Bugün eğer yoğun bakım yatak sayısında derin bir kriz yaşanmıyorsa bunda şehir hastanelerinin katkısı çok büyük. Bu gerçek bize, verem hastalığının yaygın olduğu dönemlerde yapılan ve hastalık etkisini yitirince çürümeye terk edilen hastaneler gerçeğini de hatırlattı. O hastanelerden birini aile dostumuz İksir ve Gültekin Aydın çiftinin işlettiği Kastamonu Daday'daki İksir Hanım Konağı'na her gittiğimizde görüyor ve üzülüyordum. Azdavay-Daday yolu üstünde, harika sarı ve karaçam ağaçlarının arasında yükselen hastane binası vardı ve çürümeye terk edilmişti.
Merak edip sorunca anlatmışlardı. Meğer burası, 1950'li yıllarda rahmetli Menderes döneminde verem hastaları için yapılmış Ballıdağ Sanatoryumu imiş... İstanbul'daki Süreyyapaşa Hastanesi gibi.
Rıfat Ilgaz'ın hastanesi
İsviçreli uzmanların yaptığı araştırmayagöre, Kaz Dağları'ndan daha yüksek oksijenoranına sahip olduğu için seçilmiş ve 300yataklı hastane olarak uzun yıllar Türkiye'nindört bir yanından gelen hastalara şifa olmuştu. Türk edebiyatının önemli isimlerinden, ünlü Hababam Sınıfı'nın yazarı Rıfat Ilgaz da orada 3 ay tedavi görüp iyileşmişti.
Uzun yıllar SGK bünyesinde hizmet veren hastane 90'lı yılların sonunda işlevsiz kalmış ve 2005 yılında da tamamen durdurulmuştu. O yıldan sonra Hacettepe Üniversitesi'ne verilse de sonuç değişmemiş ve o güzelim yapı çürümeye terk edilmişti. Mülkiyeti Orman Bakanlığı'na devredilen bu yapının akıbetini her sorduğumda aldığım cevap değişmiyordu:
"Kimse yatırım yapmakistemiyor"
Oysa havası ve harika doğasıyla burayayapılacak sağlık turizmi, sadece içerinin değilyakın çevre ülkelerinin de büyük ilgisini çekebilirdi. Çünkü İksir Hanım'ın Konağı'ndan biliyorum, 10 yıl önce kimselerin bilmediği Daday artık turizm açısından farklı bir çekim merkezi. Atlı sporu, organik ürünlerin yetiştirildiği çiftliği ve her yıl yapılan "MantarFestivali"yle Daday, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerin ilgi odağında.
Madencilik mi sağlık mı?
Şimdi gelelim bu hastane ile ilgili yeni habere... Haberi Kastamonu'daki yerel medyadan öğrendim. Ballıdağ Sanatoryum binası bir süre önce ihaleye çıkmış ve ihaleyi "Tez Madencilik" diye bir şirket kazanmış. Şirketin adında "Madencilik", ihale sonrası konuşan kişinin de Cengiz Aygün olması dikkatimi çekti. Çekti çünkü Aygün'ü 80'lerdeki "Banker Skandalı"ndan hatırlıyorum. Fotoğraflarını görünce de emin oldum, ihaleyi alan Banker Bako lakaplı Baki Cengiz Aygün'ün oğlu AliAygün'dü. Tabii babasının geçmişiyle oğlunu yargılayacak değiliz ama insan yine de arka planda neler olup bittiğini merak ediyor. Düşünsenize 80'lerde devleti dolandırmaktan yargılanan, hakkında 100 yıla varan cezalar istenen bir isimden söz ediyoruz. Şimdi o isim Kastamonu'da bir "madencilik"şirketi adıyla hastane ihalesini alıyor veiddialı şeyler söylüyor:
"Tez Madencilik olarak alındı. Bülent Bıyıklı ile Ali Aygün'ün ortakolduğu şirket. İsminde madencilikolmasına kimse aldanmasın, kesinliklehiç alakası yok. Buraya rehabilitasyonhastanesi yapılacak, yüksek ihtisashastanesi olacak. Büyük bir yatırımyapılacak, binalar onarılacak ya dayıkılıp tekrar yapılacak. Ancak bu alansağlık merkezi olarak kalacak."
Bakalım dediği gibi mi olacak yoksaaltından bir çapanoğlu mu çıkacak?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.