Son günlerde içeride İstanbul seçimleri ön planda olsa da asıl sıcak gelişmeler dışarıda, yani Türkiye'yi de içine alan Ortadoğu-Akdeniz hattında yaşanıyor.
Bu da son yıllarda dengesi küresel güçlerce bozulan bölgenin yeniden ve daha derin bir sarsıntı yaşayacağı anlamına geliyor.
Peki, buna karşı siyasi partiler ve bölge ülkeleri ne yapıyor?
S-400'de olduğu gibi CHP'nin ne Akdeniz'in ablukaya alınması konusunda ne İran'a yönelik saldırılar karşısında ne de Kandil'i devreden çıkarmaya ilişkin ortaya koyduğu bir siyasi rota yok. Daha doğrusu emperyalizme karşı bir duruşları da yok. Sadece CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu iki de bir kürsüye çıkıp, "Ortadoğu'da ne işimiz var" demekten öte bir şey söylemiyor.
Gerçi CHP'nin bölgedeki gelişmeler konusunda ABD tezlerine yakın duruşu, açık olmasa da tabanda bir tartışma ve kaygı yaratıyor ama siyasi sonuca yol açmıyor.
Proje partisi İP'in ise zaten böyle bir derdi yok. Onların bambaşka bir işlevi var.
HDP ise olup bitenler işine geldiği için umursamıyor bile. Öylesine umursamazlar ki, ABD'nin, PKK-PYD hattını İran veya Türkiye'ye karşı "vekalet" aracı olarak kullanma hazırlığı bile rahatsız etmiyor. Daha hazin olanı ise HDP içinde yer alan, adları sosyalist veya komünist olan partilerin ABD'nin bölge ülkelerine saldırı hazırlığı karşısında susmaları.
Aynı yaklaşım biçimini TSK'nın son sınır operasyonunda da görüyoruz. Oysa bu operasyon, sadece İran-ABD dengesi açısından değil, Türkiye-İran, Irak arasındaki ilişkinin gelişmesi ve bunun bir uzantısı olarak sivil siyaset alanının açılması açısından da kritik ve önemli.
Çünkü bütün küresel güçler, Kürtmeselesine bölge ülkelerini hizayagetirmenin bir aracı olarak bakıyorve sorunun ülke bütünlüğü içinde vesiyaset yoluyla çözülmesi istenmiyor.
Bu gerçeği belki de ilk kez Türkiyeİran ve Irak çok daha derinden ve iliklerine kadar hissetmiş durumda. Gereği ne kadar yapılır göreceğiz ama şu artık çok net biliniyor; ABD'nin bölgeselhesapları sadece bir ülkeyi değilhepsini birden tehdit ediyor. Bu yüzden, Türkiye'nin son askeri operasyonu yine ilk kez bu bölgede dış güçlerin etkili olmadığı ve bölge ülkelerinin inisiyatif aldığı yeni bir sürece işaret ediyor.
Bunu da geçmişin Bağdat Paktıgibi bölgesel oluşumlarla kıyaslamamakgerekiyor. Çünkü bölge ülkeleri ve bölgeninönemli siyasi aktörleri artık yeniyeni de olsa gelinen noktanın farkında.
Başta Irak Cumhurbaşkanı KYB'li Behram Salih'in ve Irak Kürdistan yönetiminin Türkiye'yle yeniden sıcak ilişkiler kurması, en azından yakın geçmişten ciddi dersler çıkartıldığını gösteriyor.
Kuşkusuz hâlâ kafalarda özellikle İran ve Irak'la ilgili soru işaretleri var. Ama aynı zamanda bu iki ülke, hem İsrail-ABD ekseniyle hem de onların kapsama alanına gönüllü giren Suudilerin başını çektiği Arap ülkeleriyle ciddi sorunlar yaşadı ve yaşıyor. Bu yüzden ikisinin de bölgeye bakışında yeni bir yaklaşıma ve yeni ittifaklara ihtiyacı var.
Türkiye-İran ve Irak arasında gelişen bu yeni ilişki, ABD'ye rağmen sürdürülebilirse bölgedeki Kürt meselesinin de "halklar arası düşmanlığa" dönüşmesi engellenir ve yeni çözüm fırsatlar doğar.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.