İçeriden ve dışarıdan yalanın sınır tanımadığı bir siyasi propagandayla karşı karşıyayız.
Son 5 yılda yapılanları alt alta yazsak sayfalar yetmez.
MİT TIR'ları üzerinden DEAŞ yalanları, Halk Bankası operasyonuyla kara para yalanları, Besledikleri, büyüttükleri "FETÖ yok" yalanları Suriye'de DEAŞ gerekçesiyle YPG'nin silahlandırılması yalanları Meclis'in bombalanması ve 252 şehidin verildiği 15 Temmuz darbesiyle ilgili "tiyatro" yalanları ABD ve AB'nin Türkiye siyaseti büyük oranda bu yalanlar üzerine kurulu.
Şimdi bu siyaset S-400 yalanları ile sürüyor.
İçerideki muhalefet de uzun zamandır aynı yalan siyasetini izliyor ve sosyolojik tabanını "sahte" kahramanlarla besliyor. Haşmet Babaoğlu, bu stratejiyi şöyle özetliyor: "Yalanı doğruymuşgibi, sahtesini gerçekmiş gibianlatıyorlar." Bu durum eski Türkiye'deki Mahmutpaşa esnafını hatırlatıyor. O dönemlerde yabancı marka ürünlerin sahtesi çok yapılırdı. Esnaf da gerçeği saklamıyor ürünün üzerine açık açık şunu yazardı: "En hakiki sahte" Ne yazık ki bugün siyasette "enhakiki sahte" aktörlerin sayısı bir hayli fazla... Hiçbiri de kendisi olarak ortaya çıkmıyor. Yüzlerde hep bir maske var.
Ve öyle bir siyasi zemin oluşturuldu ki, bir toplumsal siyasi kesimin varlık nedeni olan siyasi duruşlar bile "sahtecilik" nedeniyle sorgulanamaz oldu.
Dün ABD emperyalizmine karşı çıkanlar, bugün tam da bu nedenle sessiz kalmayı tercih ediyor.
Yaşanan durumu en çarpıcı biçimde "ulusalcı" kimliğiyle bilinen yazar Nihat Genç özetledi: "Laik ve çağdaş aydınlar hüsranauğrattı beni. Bu adamlarlabir yere gidilmez. Daha 6 ayınıdoldurmadı, 3 ayda secde ettilerİmamoğlu'na. Daha İmamoğlu'nunağzından da FETÖ ve PKK'ya karşıbir cümle göremedik."Sahi 16 milyon İstanbulluyu kucaklayacağınısöyleyen İmamoğlu, FETÖve PKK için ne düşünüyor? "Laikaydınların secde ettiği" İmamoğlu,İstanbul'u hatta onlara göre ilerideTürkiye'yi de yönetecek bir siyasi aktörse,FETÖ ve PKK'ya nasıl baktığını açıklamalı.
Gittiği her yerde, "Bu delikanlınınvallahi de billahi de partisi yok"diyerek yemin etmesi bu sorulardankaçmasına yetmez. İstanbullu sadecebu konularda değil, şimdiden İstanbul'ukimlerle yöneteceğini de merak ediyorve açıklık getirmesini istiyor.
Bu noktada da cevabı en çok merak edilen, İstanbul CHP İl Başkanı CananKaftancıoğlu'nun İmamoğlu'nun yanında nasıl bir rol üstleneceği.
Bu merak ediliyor ve sorgulanıyor çünkü baştan beri söylediğimiz "maskeli" siyaseti bu ilişkide de görüyoruz.
Biri Eyüp Sultan'a gidip dua okuyan, öteki "Tekbir getirerek boğaz kesilerekmi demokrasi mücadelesiverilir. İnandığınız Allah'ınız sizinde belanızı versin" diyen bir siyasetçi.
Biri terör örgütü mensuplarına selam gönderip, domuz ziyafetine övgüler diziyor, öteki herkesi kucaklayacağı, dindarlara özel ilgi göstereceği mesajı veriyor.
İstanbul'u hangi bakış açısı yönetecek?
İl başkanı olarak amir konumunda olan Kaftancıoğlu mu yoksa "sevgipıtırcıkları" dağıtan İmamoğlu mu?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.