Türkiye'de 10 Ağustos 2014'te cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle yeni bir dönem başladı. Siyasetin yeni merkezi cumhurbaşkanlığıydı ve Türkiye yeni bir sisteme doğru yola çıkıyordu. Ancak ne anayasa ne de siyasal sistem bu yeni döneme uyumlu değil. Bu uyumun sağlanması gerekiyor. Ama 367 garabetiyle bu uyumsuzluğu yaratanlar şimdi düzeltilmesini de istemiyor.
Oysa uyumsuzluk sürdükçe, AK Parti de ülke de ağır bedel ödüyor. İşte AK Parti'de son 20 ay içinde ikinci kez genel başkanlık ve başbakanlık seçimi bu yüzden yaşandı. Muhalefetin tüm kışkırtmalarına rağmen Başbakan AhmetDavutoğlu'nun görevini sorunsuz bırakmasıyla, Binali Yıldırım tam bir ittifak ve kabulle yeni genel başkan ve başbakan adayı oldu.
Şimdi Türkiye toplumu tarihi bir dönemeçte. Yeni dönemin siyasal sistemini oluşturacağız. Artık eski hale dönme mümkün değil, çünkü ülkeyi sürekli koalisyonlara mahkûm eden, her on yılda bir darbe üreten, bürokrasi ve kurumlarıyla siyasete ayar vermeye çalışan o eski sistem Türkiye'yi taşıyamıyor.
Toplum, 60 darbesiyle başlayan ve silah zoruyla cumhurbaşkanı seçtiren o eski günleri artık hatırlamak bile istemiyor. Dahası siyaset sınıfı 1970'lerin sonundan beri cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğini söylüyor. Bu talebi ilk seslendirenlerden biri de 1979'da CHP lideri Bülent Ecevit'ti. CHP'liler unutsa da tarih unutmuyor.
Aynı şeyi Özal ve Demirel de söyledi. Türkiye buraya kolay gelmedi ve kazanılmış haktan vazgeçme ihtimali de yok. Er veya geç yeni bir yönetim modeli toplumun önüne gelecek. Bu ters durum normalleşecek. Aslında bu ters durumu Cumhurbaşkanı Erdoğan 2003'te de yaşamıştı. O zaman AK Parti genel başkanı olarak seçimi kazanmış ama milletvekili seçilemediği için başbakan olamamıştı. Bu garip durum CHP lideri Deniz Baykal'ın da desteğiyle aşılmış, siyaset normal mecrasında akmaya başlamıştı.
Bugün de böyle bir yol açıcılığa ihtiyaç var. Binali Yıldırım ismi işte bu noktada öne çıkıyor. Yıldırım, AK Parti tarihinin içinden gelen biri olarak, Cumhurbaşkanı ile başbakanlık ve parti arasında yeni dönemin ruhuna uygun davranabileceği gibi sıcak yaklaşımlarıyla genel siyasette de etkili olabilecek bir siyasi aktör olarak görülüyor. Seçim gecesi attığı tweet hâlâ partililerin içini ısıtıyor: "Yüze vurur ifadesi,yine tek başına iktidarız bir tanesi."
Adaylığının açıklandığı toplantıda konuşurken de benzer esprili girişiyle yüzlerde tebessüm oluşturan Yıldırım, yeni dönemin ipucunu şu sözlerle veriyordu: "AK Partimilletin geleceğini inşa etme partisidir. Elimizden gelenin en iyisini yapacağız,kimsenin şüphesi olmasın."
YENİ DÖNEMİN İLK SÜRPRİZLERİ
Öncelikle Cumhurbaşkanlığıyla başbakanlık arasında "Siyaset -icraat" dengesinin kurulacağı ve uyumun öne çıkacağı bir dönem olması bekleniyor. Ayrıca birkaç alanda hızlı bir değişim beklentisi kaçınılmaz görünüyor. Bunların başında da dış politika geliyor. Dış politikada sürpriz yeni çıkışlar şaşırtıcıolmayacak.
İkinci önemli değişim beklentisi bürokrasiyle ilgili. Bakanlık müsteşarları dahil birçokönemli göreve atama yapılmadığı biliniyor. Bunların hızla yapılması bekleniyor.
Bürokrasideki atamalara paralel olarak onay bekleyen yatırım kararlarının önünün açılması da önemli beklentiler arasında. Bu iki adımın da piyasayı büyük oranda rahatlatacağı öngörülüyor.
Üçüncü adım ise parti içine yönelik. AK Parti içinde farklı nedenlerle her kademede yaşanan küskünlüklere ilişkin kucaklayıcıadım atılması bekleniyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.