NATO'nun 1990'lı yılların ikinci yarısından itibaren içine düştüğü en büyük bunalım, 'Kuzey Atlantikİttifakı'nın askeri açıdan 'varlığını daim kılacak' bir ana tehdit başlığını kaybetmiş olmasıydı. Rusya, Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında içine düştüğü siyasi, ekonomik, idari ve askeri bunalımın getirdiği ağır sorunlarla boğuşur ve 'tehdit' olabileceği tüm unsurları kaybetmiş gözükürken, ufuk çizgisine yakın, Asya'nın bir ucundaki Çin de, ekonomik, siyasi ve askeri gerekçelerle bir 'tehdit' olarak algılanabileceği düzeyin oldukça altındaydı.
Bu nedenle, ağırlıklı olarak ABD'nin 'koruma şemsiyesi' altında, 'Sovyet tehdidi'nin 'sıcak nefesi'ni ensesinde hisseden Batı Avrupa, 1990'lı yılların ortasına kadar NATO'nun varlığında da, gücünden de memnundu. Ancak, 'Tek Avrupa İdeali' doğrultusunda, Kopenhag ve Maastricht Kriterleri ile, 'küresel birAvrupa' gücü oluşturma sürecine giren Avrupa Birliği, 2004, 2007 ve 2013 genişleme kararlarıyla 28 ülkeye genişlerken; 'Avrupa Ordusu' hayalini de 1990'lı yılların sonundan itibaren canlandırıp, 2010'dan itibaren AB içerisinde önemli bir başlık yapma gayretine girdiler.
AB'nin kimi siyasetçilerinin ve kanaat önderlerinin temel düşüncesi, Avrupa'nın güvenliğinde, ABD'ye bağımlı bir NATO'ya artık ihtiyaçları olmadığı yönündeydi. Bu nedenle, NATO sözleşmesi çerçevesinde gerçekleştirmek zorunda oldukları askeri harcama ve yatırımları ihmal etmeye başladılar. ABD tarafı ise, bilhassa Başkan Obamadöneminde NATO üyesi AB ülkelerinin üzerinedüşeni yapmamalarını fazlaca gündemetaşımadı. Ta ki, Donald Trump başkanolana kadar. Trump'ın AB ülkelerininNATO'daki yükümlülüklerini yerine getirmedikleriyönündeki ağır eleştirilerini, son zirvedeAB ülkelerinden harcama taahhüdü alarakkarara bağladı. NATO Zirvesi'nin tartışmasız kaybedeniFransa CumhurbaşkanıMacron'dur. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın,Başkan Trump'ın ve NATO Genel SekreteriStoltenberg'in kararlı duruşları sonucunda,'NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti' diyenMacron, NATO Zirvesi sonuç bildirgesinde'NATO her zamankinden daha güçlüdür'mesajına imza attı. Başkan Trump'la yaptığıgörüşmede, S-400 üzerinden Türkiye'yi sıkıştıracağınızannederken, 'Obama Yönetimihata yaptı' diyen Trump, Macron'u ters köşeyedüşürdü. NATO zirvesi sonuç bildirgesinde'S-400 konusu'na değinilmemeside, Türkiye'ye verilen değerin önemlibir göstergesi oldu.
Görünen o ki, ABD NATO'nun zayıflamasına izin vermeyecek. Ancak, NATO'nun varlığını anlamlı kılmak adına, üye ülkeler arasında 'Rusya'yı tehdit olarak kabul etmekte' sıkıntı var ise, bu durum Çin'i 'dikkatle takip edilmesi gereken ülke' olarak NATO'nun radarına alarak aşılmış durumda. NATO, 'terörle topyekun mücadele've 'Çin' ile 'Asya-Pasifik'in yakın takibikonusunda yeni bir gündem oluşturmuşdurumda. Son Zirve, NATO için Türkiye'nin'vazgeçilmezliği'ni bir kez daha perçinledi. Atlantik ile Asya-Pasifik arasındaki vazgeçilmez rolümüze daha fazla odaklanalım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.