ABD Merkez Bankası'nın (FED) kendi yasal düzenlemesinde, 'büyüme ve istihdamın gözetilmesi' net bir ifade olarak yer alır. TCMB Kanunu'nda 2001yılında yapılan değişiklik ile, 'fiyat istikrarı'yla çelişmediği müddetçe, hükümetin 'büyüme ve istihdam politikalarını destekleme' ifadesi bizde de eklendi. Esasen, eklenmesi de şart. Çünkü, 21. Yüzyıl'da 'fiyat istikrarı' ile'finansal istikrarı'birbirindenayrı tutmak mümkündeğil. Finansal istikrar, bir cephede ekonominin yatırım- tasarruf dengesi, bir cephede ise ülkenin döviz gelirleri- harcamaları dengesi anlamını taşımakta. Dolayısıyla, TCMB'nin para politikası setinin aynı zamanda finansal sisteme yeterincetasarruf yönelmesi ve söz konusu tasarrufların da yatırımadönüşmesini sağlayacak bir yönü olması gerekiyor.
Diğer cephede ise, yine para politikası setinin 'sürdürülebilir dövizdengesi' ve döviz kuru seviyesine bağlı olarak, ülke ekonomisini cari işlemler dengesine taşıması gerekmekte. 'Finansal istikrar'daki başarı, hiç şüphesiz Merkez Bankası'nın temel görevi olan 'fiyat istikrarı' sürecine de katkı sağlamakta. İşte tam bu noktada, Türkiye'nin 'talep enflasyonu' baskısı altında olduğunda oluşacak para politikası seti ile, 'maliyet enflasyonu' baskısı söz konusu olduğunda oluşacak para politikası setinin birbirinden ayrıştığını çok net vurgulamak gerekiyor. TCMB'nin para politikası yönelik hükümet cephesindeki çağrıları ve yorumları eleştiren ekonomistler, gariptir ki, Türkiye ekonomisi sanki 'talep enflasyonu' baskısı altındaymış gibi değerlendirmelerini dile getiriyorlar.
Oysa, Türkiye 'maliyet enflasyonu' baskısı altında. Ve, yüksek faiz 'maliyetenflasyonu' etkisini ciddi anlamda olumsuzlaştırıyor. Ekonominin 'maliyet enflasyonu' etkisinden kurtulmak adına, canlanmaya, yatırımları hareketlendirmeye, 'aşırı tasarrufeğilimi'ni dengelemeye ihtiyacı var. Bu nedenle, TCMB'nin önümüzde 6 ay, 9 ay ve 1 yıla yönelik enflasyon beklentilerini iyi analiz ederek; gecikmeksizin, 'yüksek faiz'in sebep olduğu 'maliyet etkisi'ni hafifletmesi gerekmekte. 2017 Ocak ile 2018Kasım ayları arasında 'kur sıçraması' ekonomimiz için riskti. Bugün ise, 'yüksek faiz' ekonomimiz için risk oluşturmakta. Umarım, aklı selim tespitlerde buluşuruz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.