Galatasaray'ın "güya" başkan adayları, Burak Elmas ve Eşref Hamamcıoğlu bir ortak açıklama yapmış ve demişler ki..
"Kulübümüzde seçimlerin oyuncu ve teknik adamların kontratlarının bitmesinden sonra gerçekleşecek olması nedeniyle yaşanacak krizin önüne geçmek için, tüm başkan adayları bir ortak bildiriye imza atmalı ve 'Kim kazanırsa kazansın, yola Fatih Terim ile devam edilecektir' demeliyiz." Eşref Hamamcıoğlu'nun böyle demesine şaşmam.. Divan Başkanı olduğu zaman, emrinde olduğu İnan Kıraç'ı mutlu etmek için Galatasaray Adası'nı resmen satan, o dünyanın kıskandığı Ada'yı "Su Ada" yapıp, Galatasaray Kulübü üyelerine kapatan ve yaptığı işletme ile milyonlarca lira kazanan yaşamı karışık işletmecide kalması için, konunun Divan'da konuşulmasını adeta yasaklayan Eşref Efendi'den her şey umulur. Yaptığı listeye baktım. Öz ağabeyi tarafından mahkemeye verilenler bile var. Hem de adi suçtan..
Ama, Galatasaray'ın 1994-2000 zafer yıllarında hemen her Avrupa deplasmanına birlikte gittiğimiz o zaman çok genç Burak Elmas'ın babasının nasıl ölesiye Galatasaraylı olduğunu iyi bilirim. Oğlunu da öyle yetiştirmişti.
Kayınpederi Faruk Süren de Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en başarılı başkanlarından biridir benim için..
Onun için Burak'ın bu açıklamasını aklım hayalim almadı.
"Başkanlık" Galatasaray'da en kutsal makamdır. Orada, hayatı ile boğuşan bir Başkan var. Mustafa Cengiz..
Bir yandan doktorları "Mutlak dinlenmen gerek. Hem kafa hem fizik olarak dinlenmelisin.
Bu temponun sonu kötü olabilir" diyorlar. Öte yandan Mustafa, kulübü mümkün olan en az sorunla devretmek için ölesiye çalışıyor.
Resmen ve fiilen ölesiye..
19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI'MIZ ÜLKEME VE TÜM DÜNYA TÜRKLERİNE KUTLU VE MUTLU OLSUN!
Florya ve Kumburgaz'ı kurtardı. Banka borçlarını "ödenir" düzeylere indirdi. Dahası..
Fatih Terim'in emrinde sahaya "Laf olsun" gibisinden çıkan futbolculara Galatasaray formasının onurunu ve haysiyetini hatırlatan bir konuşma yaptı. Bu konuşma, baygına atılan tokat tesiri yaptı. Durmadan maç ve puan kaybeden Galatasaray birden "Yenilmez Armada" gibi oynar oldu ve takım bir anda kendini yeniden "şampiyonluk mücadelesi" içinde buldu.
Fatih Terim averaj hesabı yapabilse, Beşiktaş, Denizli ve Malatya maçlarının üçünde de önüne altın tepsi ile konan "averaj düzeltme" imkânlarını eliyle geri çevirmese, camia bugün şampiyonluğu kutlar olacaktı.
Ama Fatih Terim için, daha önemli bir sorun vardı.
"Ya Şampiyonluk Kupası Mustafa Cengiz'in yeniden aday olmasına ve seçimi kazanmasına yol açarsa.." "Böyle şey olur mu" demeyin. Olur..
Bu dünyada kimlerin nasıl değiştiğini çok gördük..
Belhanda'nın kovulmasının takımı çökerttiğini kim yazdırdı gazetelere.. Belhanda'nın gönderilmesinin açtığı uçurum(!) bugün hâlâ büyük gazetelerde haber oluyor. Neden acaba?.
Oysa "dönüşün ilk kıvılcımı" idi, bu ruhsuz adamın şutlanması..
Ardından "şimşek" çaktı. "Galatasaray formasının şerefi ve onuru için oynayın" diye. Galatasaray'ın feci gidişini, bir anda "şampiyonluk savaşı"na çeviren, Alaçatı faciasından sonra darmadağın olan ve kendine gelemeyen Fatih Terim değil, en kritik anda en sert müdahaleyi yapan Başkan'dı. Ama medya Terimcileri, utanmadan, yüzleri kızarmadan "Başkanın hakaretine rağmen, futbolcuları motive eden Fatih Terim oldu" diyebildiler.
Takım bugün Şampiyonlar Ligi'ne gidiyorsa, yolu açan Mustafa Cengiz'dir.
Bir yandan hayatı için "ölüm kalım" savaşı veren Mustafa Cengiz..
İşte bu Başkan için, şampiyonluğu hem de tam üç defa elinin tersiyle iten Fatih Terim, kulübü ve İstanbul'u terk edip giderken "Sadece dış değil, içteki düşmanlarla da uğraştık" dedi.
Medyada adamları mesajı almışlardı. Onun güya vermediği ismi açıkladılar ve "İçerdeki düşman Başkan Mustafa Cengiz. Terim onu kastetti" dediler. Bodrum'dan çıt çıkmadı..
Onu kastettiği açıktı zaten, eğer gerzek değilseniz.
Ey Burak Elmas..
Galatasaray'ın Başkan'ına, kulübü temsil eden en kutsal makamda oturana "İçimizdeki düşman" diyen, diyebilen, 2021 yılının tamamını Başkan'a laf sokmak, aşağılamakla geçiren maaşlı bir kulüp görevlisinin göreve devam etmesi için şimdi tüm adaylar ortak imzalı bildiri yayınlayacaksınız öyle mi?.
Başkanlık makamını "İçimizdeki düşman" ilan eden adamın önünde secdeye gelip "Merak etme, biz sana teslim olacağız. İşte imzamız" diyeceksiniz öyle mi?.
Yazıklar olsun size de, size oy vereceklere de!..
Kişisel olarak "Ben Fatih Terim'le çalışmaya devam fikrindeyim" demek başka.. Ortak imza ile, "Kongre ne karar verirse versin, kimi seçerse seçsin, kulübü Fatih Terim'e teslim edeceğiz" demek çok başka..
Yazıklar olsun sana Burak!.
Oysa ne kadar umutluydum senden!.
***
BRAVO BAYAN ERSOY!..
Turizm Bakanı'nın eşi, meyve sularının kâğıt paketlerle satılmasının mahzurlarını açıklamış, hem de iki defa.. Belli bir meyve suyunun kâğıt kutuda nasıl katılaştığını ve zararlı hale geldiğini çektiği resimlerle kanıtlamış ve kamuoyuna duyurmuş.
"Cam şişeden şaşmayalım" demiş. Benim evim öyledir. Camdan başka şişe girmez.
Bakan eşinin kamu yararına işler yapmasını alkışlayacağımıza, "Sana ne" demeyi muhalefet sananlar, Bayan Ersoy'u sosyal medyada da, gazetelerinde de linç etmek için ellerinden geleni yapmışlar..
Bakan eşi olmanın, herkesin, kadın erkek her eşin sorumluluğunu artırdığını bilmek ve kabul etmek yerine "Sen bakan eşisin. Sus, otur oturduğun yerde" demenin nesi muhalefet?.
Ve de nasıl muhalefet bu?.
Bakan eşi olmayı suç kabul eden ve onun fikir özgürlüğünü sansüre kalkışan bir muhalefet!.
***
AH MEVLÜT AH!..
Ah benim cahil kardeşim Mevlüt ah!.. Nedir o, "Başıboş köpek sayısı artıyor" yazısı..
Van'da 6 yaşında bir çocuk, sokak köpeklerinin saldırısı sonucu ölmüş.
Gelişmiş ülkelerde bizdeki kadar sokak köpeği saldırısı olmazmış.
İzmir'de sadece 500 bin sahipsiz köpek varmış. Tüm ülkede sokak köpeklerinin sayısı 10 milyon civarındaymış.
Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre, yılda 250 bin insanımız kuduz aşısı oluyormuş.
Mış.. mış.. mış.. Oturmuş onları yazmışsın..
Bunları bütün medya, bütün köşe yazarları bilmiyor mu sanıyorsun.
Peki Van'daki olayı "haber" diye kaç gazete yazdı?. Kaç köşe yazarı senin gibi üzerine gitti?.
Bir de tersini düşün.. Ölen o 6 yaşındaki çocuk olmasaydı da Van Belediyesi etrafa saldıran o diyelim 15 sokak köpeğini itlaf etseydi, başta senin gazeten ve Hürriyet, olayı birinci sayfadan vermez miydik?.
Başta Ömür Gedik, bir yığın köşe yazarı, çocukların sokakta oynama özgürlükleri adına o köpekleri toplatmaya kalkan belediye için neler neler yazarlardı?.
İmamoğlu bin hata yaptı.. Dişe dokunur bir şey de yapmadı.. Ama en CHP muhalifi gazeteler bile ona sadece Adalar'daki atlar yüzünden saldırıyorlar, bir aydır..
Bu ülkede talihli isen dünyaya "hayvan" olarak gelirsin.
Çünkü "insan hakları" diye bir şey yok bizde!.
***
EŞİTİZ!.. EŞİT MİYİZ, SAHİDEN?..
Haberi bir tek Şok gazetesinde okudum, "Vay vicdansız" başlığı ile.. Gerçekten vicdansız yani. 3 çocuk annesi kadın, bunların üçünü de yanına alıp evini ve kocasını terk etmiş. Ama bir süre sonra, çocukların ikisini, 1 ve 2 yaşında olanları, kocasının yaşadığı apartmanın kapısına bırakıp kaçmış gitmiş.
Polis olaya el koymuş. Mahalle sakinleri, "Kadın bir süre önce kocasını terk edip başka adama kaçmıştı. Böyle annelik olur mu?. Bunun adı vicdansızlık" demişler.
Demişler de, bu haber niye başka gazetelerde birinci sayfalarda yok?. Ardından köşe yazılarında yok.. Bir de tersini düşünün.. Çocukları alıp başka kadına kaçan koca olsa, sonra bebek olan ikisini geri getirip karısının apartman kapısına bıraksa ve kaybolsa, gazeteler ve köşeler böyle mi olurdu?. "Kadın-erkek ayrımı olmaz.. Eşit haklar" diye kıyamet kopuyor ülkemizde..
Ben de onlardanım.. Eşit hak istiyorum!.
Yürekten!.
***
TEBESSÜM
İki arkadaş ortaklaşa bir ev kiralamışlardı. Yerleşmeden önce salona duvardan duvara halı sermeye karar verdiler. Ölçüyü aldılar, halıyı beğendiler. Eve getirdiler. Biri işe gitmek zorundaydı. Öbürü "Ben halıyı sererim, kolay iş" dedi ve itina ile çalışmaya başladı. Öğleye doğru işi bitirdi ve bir sigara yakmak istedi. Aradı, taradı. Paket üzerinde de yoktu, görünürde de.. Tam o sırada yerleştirdiği halının ortasında minik bir tümsek dikkatini çekti. Sigara paketi orda olmalıydı. "Bir paket sigara için koca halıyı söküp yeniden sermeye değmez" diye düşündü. Tümseği topuğu ile vurarak ezdi ve yeri iyice düzledi. Öğleye doğru arkadaşı nefes nefese geldi ve sordu.. "Cep telefonumu evde unutmuşum. Gördün mü?."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Kemalizm, geçmişin bekçisi değil, geleceğin öncüsüdür. Ahmet Taner Kışlalı (Mezar taşına kazılı)