Sabah aşağı çalışma odama inmeden, büyük gazetelerin, yani bu ülkede sporu, pardon futbolu yönlendirenlerin sayfalarına baktım.. En büyük, en önemli, en saygın (Güya) imzaları okudum..
Hepsi korkak bunların.. Yumruğunu vurup düşündüğünü yürekle haykıran bir spor yazarı çıkmaz mı yahu?.
Hakemlikten gelme yazarları saymıyorum. Spor yazarı dediklerim söz konusu..
Hepsi mırın kırın.. Hepsi "Ha-vet"çi..
Yıllar önce benim icat ettiğim bir sözcüktü Havet.. Yani Hayır gibi başlayıp, Evet gibi bitirmek..
Bakın maçın son saniyelerinde bir penaltı pozisyonu var. O sırada skor 1-0!. Yani verilse, Trabzon 1 puan kazanacak.
Fener 2 puan kaybedecek.. Ki bu durum, Galatasaray ve Beşiktaş'ı da yakından ilgilendiriyor.
İşte o pozisyonu, yıllarca bu ülkede yayıncı kuruluşu yöneten Erman Hocam ile son sözü söyleyen, Spor medyasının en kıdemli, en saygın ismi Şansal Büyüka, nasıl anlatıyor..
"Elbette, son saniyelerde Trabzonspor'un isyan ettiği penaltı pozisyonu... Bakasetas ile Valencia'nın hava topu mücadelesinde Valencia'nın kolu ile Bakasetas'ın yüzü arasında temas var. Penaltı verilir mi? Böyle penaltı çok verildi. Pozisyondan emin olamadım, maç sonrası güvendiğim iki hakeme sordum, ikisi de 'penaltı' dedi.
Ama maçta da VAR odasında Cüneyt Çakır, Halil Umut Meler, sahada da Yaşar Kemal Uğurlu var.
Hadi hakem vermedi, VAR'da ülkenin en önemli iki hakemi oturuyor, onlar da vermedi. Verilse çok tartışılırdı, verilmedi çok tartışılıyor."
Yani Koca Şansal, alenen resmen kıvırıyor. Pozisyondan emin olamamış da.. Maç sonrası güvendiği iki hakeme sormuş da.. Onların da isimleri yok ha..
Verilse de tartışılır, verilmese de tartışılırmış da..
Yahu bu Süper Sahtekârlar Ligi'nde taç atışı bile tartışılıyor. Taç için bile sarı kartlar çıkıyor. Penaltı tartışılmaz mı?.
Onu herkes ezbere biliyor.. Maç eleştiri (!) yazısı Milliyet Spor'da 8 sütuna sürmanşet verilen sen bu tartışmanın neresindesin, onu merak ediyor millet..
Sen neresindesin tartışmanın Şansal!.
..Ve sana bir soru daha..
Pozisyonunun bir genel kameradan, yani santradan görünüşünü verdi, yayıncı kuruluş. Bir de kale arkasından.
Kale arkası çekiminde Valencia'nın, Bakasetas'ın boynuna dirsekle vurduğu, ardından eliyle yüzünü tokatladığı görülüyordu. Oyun onca zaman durdu. Görüntü tekrar tekrar verildi, ama sadece santradan olanı.. Kale arkası görüntüsü Fener aleyhineydi ve senin tüm medyan gibi Fenerli yayıncı kuruluşun da, Cüneyt Çakır eyyamcısının Yaşar Kemal Uğurlu'yu niye çağırmadığını ilan etmekten kaçındı..
Fenerbahçe, Rize maçının son anlarında aynen, tıpkı, ayni pozisyonda verilen penaltı ile 3 puan almıştı, bu defa verilmeyen penaltı ile.. İki maçta 4 puan..
Şimdi bu Sahtekârlar Ligi niye oynanıyor bu ülkede, diye soruyorum?..
Nihat Özdemir, yani güya TFF Başkanı(!), Ali Koç'tan izinsiz hakem atayamıyor.. Merkez Hakem Komitesi mi?. Güldürmeyin beni. Serdar Tatlı, eyyamcıların yerine gençleri tercih etti.
Alkışladık ama, Ali Koç'un hesapları bozulunca, fırçayı yedi ve eskisinden beter oldu. Trabzon-Fener derbisinin orta ve VAR hakemleri, Ali Koç'un onayından geçmiş eyyamcılar oldular ve onlar da kazandıkları tonla paradan olmamak için Fener'e 3 puanı ortaklaşa verdiler..
Hele son ana dek saklanan VAR hakeminin Cüneyt Çakır olduğunu duyunca "Bitti bu iş" dedim, herkese..
Sanatçı dostum Vedat Sakman, maçın başlamasına beş on dakika kala aramıştı. "Ne olur" dedi.. "Hakem farkı ile Fener" dedim.. İşte Vedat orda..
Sadece Fener-Trabzon maçı değil, lig bitti, Sevgili Okurlar!..
Fenerbahçe Şampiyon!. Kimse heveslenmesin..
Her hafta ilan edilen hakemlere bakın, yeter!.
***
SEN DE Mİ DENİZLİ!.
Ben Mustafa Denizli'nin yerinde olsam, ne yazılı, ne görsel basında futbol yorumculuğu yapmam..
Hürriyet bir gün evvelden ilan etti, "Mustafa Denizli, derbiyi yorumlayacak" diye.. Ben de dün sabah merakla açtım.. Yukardan aşağıya çift sütun.. Hürriyet'in bir fikir yazısına bu kadar yer ayırdığı enderdir. Baştan aşağı okudum..
Boş!.
Mustafa Denizli, bu ülkede "hücum futbolu" denen şeyi kuran, oynatan, tarihe geçen o "yürekli adam", o bile "Ha-vet"çi olmuş..
Abdullah Avcı, Trabzon'da son 10 maçta mucize ötesi işler başarmışmış?.
Trabzon o on maçta hangi futbolu oynadı Mustafa Hocam.. On para etmez futbolla o galibiyetler mucizeydi doğru, ama Avcı başarısı değildi.
..Ve bu maçta da "Fener kazansın" diye elinden geleni yaptı.
Nwakaeme, Gökhan Gönül'ün iki metre gerisinden topu kaptı. Çalımı bastı. Korner çizgisine inerken de 2 metre geçti, daha başlarda..
Bunu bir tek kişi görmedi sahada..
Senin "Mucize" Avcı'n.. Bu ülkenin en iyi hücum beklerinden Marlon, Fener maçında, bir, tek bir kere hücuma çıktı.
O bitkin Gökhan'a karşı, Marlon, Nwakaeme ikili oynasalar ne olurdu Fener'in sağ kanadı; sen de mi göremedin, sen de mi okuyamadın?.
Fener 65'te başlayıp 5 oyuncu değiştirirken, senin Mucize Avcı'n, oynanan oyundan öyle memnundu ki, müdahale için gol yemeyi bekledi. Orda da, gol öncesi topu kaptıran Serkan'ı dışarı aldı.
Görebildiği oydu sadece..
"Fenerbahçe kazandı. Bu Abdullah Avcı kaybetti anlamına gelmez" diyorsun.. Haklısın Hocam..
Fener kazandı. Sen kaybettin, çünkü..
Tıpkı Şansal gibi sen de penaltı pozisyonunu mırın kırın geçiştirmişsin..
Bak Hocam, Yıllanmış dostun olarak söylüyorum.
Aklında hâlâ bir büyük takımın başına geçmek varsa, sakın eleştirmenlik yapma.. Çünkü o zaman, sana hiç yakışmayan bir iş yapıyor, kıvırıyorsun ki, kimseyi üzmeyesin. Yarın bir teklif aldığında, o kulübün sosyal medyasından sana küfür notları yağmasın..
O yazıyı okurken, senin adına utandım Hocam!.
"Bu on para etmez maçta, 3 puanı hiçbiri hak etmedi. Sonucu hakemler belirledi" diyemediğin için..
***
BU DEVLETİN KÜREK SPORUNA HİÇ KATKISI OLMAYACAK MI?
Galatasaray başta İstanbul takımları küreği unutunca, gidip Bodrum'a yerleşen ve orada tek başına savaşarak her kategoride yarışacak geniş bir kürek kulübü kuran Celal Gürsoy kardeşim, orada yapmayı başardıkları 4 çifte tekneyi denize indirmişti geçen ayın ortasında.. Ben de yazmıştım.
Hüzünlü bir teşekkür yazısı geldi. Futbol maçlarında görünmeyi çok seven, ama gerçekten amatör, klüplerin para ayırmadığı "Üvey" spor dallarında ortalarda görünmeyen Spor Bakanımız, Celal'in çığlığını duyar mı acaba?.
Hiç sanmam ama, dilerim duyar..
Bu arada Celal bir kitap daha yazmış, kürek üzerine..
"Antrenörlük Anılarım ve Ötesi.." Hâlâ kürek sporu ile ilgilenen, merak eden varsa.. İşte Celal'in teşekkür maili..
*
Sevgili Hıncal, ARTEMİSİA'nın denize inmesi ile ilgili yazın beni çok duygulandırdı.
Benim yazamadıklarımı yazmışsın.
O merasim sırasında ben de karınca kararınca bir tekneye sahip olmak için neler çektiğimi düşünüyordum.
Neden tek başıma savaşmak zorundayım?.
Bu devletin spora hiç mi katkısı olmayacak?
Devlet ilgilenmeyince medya da ilgilenmiyor. Asıl yükü medyanın sırtlaması gerekmez mi?
Amatör sporlara yakın bir tek sen kaldın, bayrağı kim devralacak?
Sevgili ağabeyim, teşekkür ederim, iyi ki varsın.
Kürekçi Celal
***
JANE FONDA!.
Hafta sonu en keyifle okuduğum yazı, Hürriyet Hollywood yazarı Barbaros Tapan'ın, Jane Fonda ile yaptığı söyleşiydi. Jane Fonda'yı çok severim. Babası Henry Fonda'nın da çocukluğumdan beri hayranıydım, belki de ondan.
Onu en çok etkileyen üç filminden biri, babasıyla oynadığı Altın Göl/Golden Pond imiş..
Beni de Jane.. Beni de.. O filmi üç defa izledim.
Baba-kız, muhteşemdiniz. Anneni oynayan Katherine Hepburn da tabii..
"O film gösterime girdi, babam 4 ay sonra öldü" diyorsun. Senin sebebin belki de o...
Benim sebebim Altın Göl.. Ankara'da Devlet Tiyatrosu'nda izlemiş, bayılmıştım. Büyük Macide (Tanır) ile Baykal Saran oynamışlardı, Gencay Gürün dostumun (Hayatımın gururlarındandır bu dostluk) harika çevirisi ile yıllardır oynadığı Broadway'den bize gelmişti oyun.. Yıl 1984..
Gencay Hanım daha sonra, İstanbul'da kendi kurduğu o unutulmaz Tiyatro İstanbul'da sahneledi oyunu.. 1999'da.. Bu defa Nedret Güvenç ve Haluk Kurtoğlu oynuyordu, annebabayı.
Genç kız rolünde ise Çiğdem Tunç.. Hakan Altıner'in rejisi, bayağı iyi oynatmıştı, Çiğdem'i de..
Hey gidi günler hey!.
***
TEBESSÜM
İç dekoratör, müşterisiyle konuşuyordu..
Müşteri- Bu mavi konusunda pek emin değilim..
Mimar- O mavi değil efendim.
Yeşil..
Müşteri- Müşteri kim?.
Mimar- Siz!.
Müşteri- Peki bu şimdi ne renk?.
Mimar- Mavi efendim.
Müşteri- O zaman birlikte mavinin diğer tonlarına bakalım..
Sonunda çam mavisinde anlaştılar.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun, dedi.. Öleceğini bile bile yaşıyordu o ama, bozmadım.." Özdemir Asaf