"Artık bizim hukukta Jüri Sistemi var" demiş Ahmet Hakan dostum" pazar günkü yazısında..
"Malum, bizde Anglosakson mahkemelerinde olduğu gibi
jüri yok.
Ama bir süredir adı konulmamış
bir jüri sistemine geçmiş bulunmaktayız.
Bizdeki jürinin adı şudur:
Sosyal medya jürisi.
Halil Sezai'yi tutuklatan bu jüridir" diyor..
Haklı.. Kendisi de örnekler vermiş..
Yığınla.. Son zamanlarda, Anayasa'nın temel Üçüncü Gücü Yargı'nın üstüne çıkan ve ona istediği kararları aldıran bir jüri bu..
Kimleri, hem de kimleri tutuklamayan Yargı, Halil Sezai hakkında da "Tutuksuz Yargılama" kararı alınca, sosyal medyada kıyamet koptu ve karar değişti. Halil Sezai şimdi içerde..
Ali Eyüpoğlu, Milliyet'te "Jüri" yerine "Twitter mahkemesi" demiş.
"Önce Twitter Mahkemesi, sonra Yargı Halil Sezai için 'Tutuklama' kararı verdi" diye yazmış o da..
Yani ikisi de hukukun üstünde bir gücün varlığının farkında.
Peki hukuk ne diyor, olayda?.
Yargıcın elindeki yasalarda, aslında "Tutuklama Kararı" için gerekçe yok. Ali'nin verdiği örneğe bakın..
"Arda Turan-Berkay olayında kırık bir burun, hastanede edilen bir el ateş var, ama tutuklama yok" diyor..
Hem de tetiği çekilen tabancayı silah saymayan yargı, Halil Sezai'nin elindeki odun parçasını "Silah" kabul ederek, tutuklama kararını yasalara uydurabildi.
Şimdi bir yanda kavgada Berkay'ın burnunu kıran ve ardından hastaneye gidip silahını ateşleyen ve tutuksuz yargılanan Arda..
Öte yanda, elindeki odun silah kabul edilip tutuklanan Halil Sezai?.
Ben şahsen, tutuksuz yargılamadan yana bir insanım.. Hele günümüzde tutuklu yargılama adeta bir ceza gibi kullanılır olduğundan bu yana, "Hukukun Temeli, Masumiyet Karinesi"ne inanan birisi olarak, başka türlü düşünmeme imkan yok..
Masumiyet Karinesi, ki bir gün hepimize lazım olabilir.. "Kişi, suçluluğu kanıtlanana ve hükmü kesinleşene dek masumdur" der.
O zaman hükmü kesinleşmeden tutuklama ne oluyor?.
Şu oluyor..
"Kaçma ihtimali varsa.. Dışarıda kaldığı sürede delilleri karartma veya yok etme ihtimali varsa..
Dışarıda iken tanıklara etki ve baskı yapma ihtimali varsa.." Şimdi tüm bu bilgilerin ışığında "Halil Sezai hakkında verilen tutuklama kararını" yeniden düşün Ahmet Hakan..
Hukuken düşün.. Vicdanınla düşün ve, olayın ilk gününden beri, hem köşende, hem de gazetenin tüm yazarları ve haberleriyle, peşinen mahkum ettiğiniz Halil Sezai hakkında verilen tutuklama kararını düşün..
Sosyal medya, sadece yargının değil, tüm Hürriyet'in de jürisi..
Hatta nerdeyse tüm ana medyanın..
Çünkü ana medya, sosyal medyaya göre yayın yapıyor.. Haberleri ve yazarları dahil..
İşte Kelebek ekinizde dörtte bir sayfalık köşe işgal ettiğine göre çok önemli yazarınız Orkun Ün bakın ne diyor..
"Şiddeti savunamazsınız
Deniz Akkaya zoru başardı ve bir programda iki skandala birden imza attı. Önce Selin Ciğerci'ye "sen anne olamazsın" diye çok ağır sözler söyledi.
Sonra da Halil Sezai'nin kendinden yaşça büyük birine uyguladığı şiddeti açık açık savundu.
Neler dedi Deniz Akkaya:
- "Ağır tahrik var, tepki göstermekte haklı Halil Sezai."
- "Bir insanın günahına giriyorsunuz, yapmayın bunu."
- "Şiddetin sebebine bakacaksınız."
- "65-70 yaşın üzerini çizmekten vazgeçin, çocuklara ve hayvanlara cinsel istismarda bulunanların çoğu o yaşlarda."
- "Neden Halil'e konuşma hakkı vermiyorsunuz?"
Vay vay vay...
İnanın Halil Sezai bile kendini Deniz Akkaya'nın onu savunduğu gibi savunmadı.
Savunamaz da zaten...
Deniz Hanım;
"Tahrik var, tepki göstermekte haklı" dediniz ya, değil efendim.
"Bir insanın günahına giriliyor"muş ya, alakası yok efendim.
"Şiddetin sebebine bakacaksınız" dediniz ya, şiddetin bir sebebi olamaz Deniz Hanım. 65-70 yaş ile ilgili dedikleriniz var ya hani, saçmalıyorsunuz." Peki sordun mu Orkun'a, Ahmet Hakan, "Senin Deniz'e uyguladığın şiddet ne?." Şiddet ille tekme tokatla mı olur?.
Eskiler "Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez" dediler bin yıldır..
Halil Sezai'nin tutuklanmasına sebep olan adamın adını hatırlayan var mı bugün?. Ya da gidin bakın, suratında, vücudunda iz var mı?.
Ama Orkun'un, Deniz'e uyguladığı şiddetin izi hep kalacak. Çünkü ünlü bir kadın o ve Orkun onu, "Skandal yaratmak"la itham etti, bir.. Saçmalamakla itham etti iki..
Sosyal medya trollerinin önüne "Alın bunu linç edin" diye attı, üç..
Bu şiddet uygulama değilse nedir, Ahmet Hakan?.
Değildir di mi?. Değil çünkü ayni şiddeti köşende ve gazetende ilk günden beri sen de uyguluyorsun dostum.. Köşeni ve gazeteni o "Jüri" dediğin "Sosyal Medya" jürisi yönetiyor çünkü..
O jüriden uzaklaştığında hem gazeten, hem eklerin, hem köşen harika oluyor.. Sana kaç kutlama mesajı attım. Kaç kez telefon ettim..
Köşemde de yazdım..
Ama ipin ucu kaçtı Ahmet Hakan..
Sosyal medyaya hoş görünmek için "Masumiyet Karinesi"ni ayaklar altına alıp, peşin hükümler vermek vicdanını yaralamış olmalı ki, "Sosyal Medya Jürisi" yaratarak yaptıklarına hukuksal bir maske takma gereği duydun..
Halk Mahkemeleri tarihine bir bakar mısın, Ahmet Hakan?.
Fransız İhtilali sonrası kurulan ve önüne geleni, en başta da ihtilalin çocuklarını yiyen halk mahkemeleri binlerce masumu giyotine göndermedi mi?. Ki o Fransa İhtilali Çağ değiştirmiş, Hürriyet, Eşitlik, Adalet ve Kardeşlik getirmişti güya..
Peki ya Amerika?.
Orda da, Ku Klux Klan denen dernek, zencileri ve zenci haklarını savunanları yakalayıp linç edip asmıyorlar mıydı?.
Halk jürisi miydi bunlar, Fransız ve Amerikan linççileri..
Peki sosyal medya trollerinin yaptıkları linç değil mi?.
Tüm medya olarak hepimizin bu linççilerden ödü kopmuyor mu?.
Türkiye'de tam 11 milyon 800 bin Twitter kullanıcısı var..
11 milyon 800 bin..
Peki, Halil Sezai'yi, yargının sonuçlarını beklemeden mahkum edip, senin de açıkça yazdığın gibi, mahkemeyi etkileyerek tutuklatan tweet sayısı bunun yüzde, binde kaçı?. 12 milyondan kaç tanesi yetiyor, linç jürisi olmaya Ahmet Hakan?.
Ayrıca..
Okunma, re-tweet edilmek için mutlak çok uçlarda şeyler yazmak zorundasınız. Özellikle de olumsuz uçta.. Linç tweet'i attınız mı, gazetelere geçiyor adınız, tweet'inizin resmiyle.. Hatta televizyon ana haberlerine yansıyor.. Olumlu şeyleri kullanan yok.. Çünkü medya muhalif.. Ya iktidara muhalif, ya da muhalefete muhalif.. Yani olumsuz tweet'in yayılma şansı çok daha büyük..
Bu yüzden işte, önüne gelen gazete sosyal medyanın korkusu ile Halil Sezai'yi peşinen mahkum eden haberler, başlıklar ve köşe yazılarıyla çıkarken, "Bir de Halil Sezai'yi dinleyin" diyen Deniz Akkaya'nın haberini yayınlamaya bile cesaret edemediler.. ki onlar, güzel kadın resmi basmak için olmayan haberleri icat edenlerdir, ellerindeki haberi kullanamadılar, linç korkusundan..
İşte senin jürin bu, Ahmet Hakan!.
Yargıya aksetmiş bir olayda, yargıya saygı duyup, sonucu sabırla bekleme yerine, anında linç eden, "Bekleyin, sabredin" diyene de saldıran, insanların düşüncelerini ögürce açıklamalarını bile engelleyen Halk Jürisi. Şimdi o mahkemenin hükmüne "Adalet" diyebilecek misin Ahmet Hakan?
Ne demişti Ziya Paşa..
'Kadı ola davacı vü muhzır dahi şahit, ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?'
(Yargıcın davacı, mübaşirinin
şahit olduğu bir davada o mahkemenin
verdiği hükme adalet derler
mi?)
*
Bu yazı için de beni linç edecekler..
Bu yüzden, şiddete hem de nasıl karşı bir insan olduğumu söylememe bile gerek yok.. Onlar, zerre aldırmaz, bildiklerini okurlar nasılsa...
Ben şiddetin en ağırına uğramış gazetecilerden biriyim..
Beni, bir meslektaşımın haklarını savunduğum için iki kurşunla vurdular..
Sultanahmet Adliyesi'ndeki duruşmaya, kendi gazetem dahil, tek gazeteci gelmedi, yanımda olmak için.. Beni vurduran zamanın (Toprağı bol olsun) bir yer altı dünyasının önde geleniydi çünkü..
Ben mahkeme kapısının önünde tek başıma, yapayalnız beklerken, o, adamlarıyla, Adliye'nin upuzun ve daracık koridorunda önümden bir sağa, bir sola dolaşarak, gösteri ve baskı yürüyüşü yapıyor ve "Bak gerzek.. Sen burada yapayalnızsın.
Bizse kaç kişiyiz.. Gerekirse, yarım kalan işimizi tamamlarız" diyordu, adeta..
...Ve o gösteri yürüyüşü işe yaramış olmalı ki, yargıç, vurulmama emir veren mafya liderinin duruşmaları izlemesine gerek olmadığına karar verdi. Yani tutuklama bir yana, duruşmalara zahmet etmesine bile gerek görmedi..
Ben de kalktım ve dedim ki..
"Beni vurması emredilen sanık, bu emri yerine getirmezse kendisinin vurulacağını biliyordu. Yani o sadece kendi hayatını kurtarmak için bana ateş etti. Siz emri vereni duruşmalardan vareste tuttunuz. O zaman ben de kendimi vareste tutuyor ve davadan çekiliyorum. Siz kamu davasını bildiğiniz gibi sürdürün."
Bana kimse şimdi kalkıp da "Şiddet"ten söz etmesin sakın!
***
Açıklama
Sevgili Okurlar,
Gazetemizin bilgi işlem yönetimi de yeni binaya naklediliyor. Bu yüzden, bilgisayarımı dün sabah saatlerce kullanamadım. Sonra da buldukları bir sistemle, bir tek yazıyı oldukça geç kaleme alabildim.
Bugünlük bu kadar.. Özürlerimle..